Esed’le olmadı, Esad’la da olmayacak

Cafer TAR yazdı —

  • Kimileri Erdoğan’ın Esad’a gül uzatmasını bilerek, özellikle çarpıtmak için Suriyeli göçmenler üzerinden tartışmak istiyor, göçmenler de muhakkak bir faktör; fakat biliyorlar ki burada asıl önemli olan Suriye’de her geçen gün daha da yetkinleşen Kuzey ve Doğu Suriye yönetimidir.

Dünyanın bütün önemli merkezleri dikkatle ABD’de Kasım 2024 yılında yapılacak başkanlık seçimlerini takip ediyorlar. Uzun yıllardır ABD’de seçimlerden önce iki güçlü aday kameralar karşısında kozlarını paylaşırlar ve bu her iki adayın da seçim kampanyasının önemli bir kısmını ifade eder. Bu aslında dünyanın bir çok demokratik ülkesinde bir gelenektir; hatırlarsanız eskiden Türkiye’de böyle olurdu.

25 Kasım 2002 yılında Seçim Arenası adlı programda AKP Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Uğur Dündar’ın sunduğu Seçim Arenası adlı programa katılmışlardı. Erdoğan’ı insanlar İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı’ndan tanıyorlardı; fakat Baykal Erdoğan’a göre daha fazla Türkiye kamuoyunca tanınan bir isimdi.

Erdoğan’ın o programdaki performansı bugünlerin önünü açtı; o günden sonra Türk seçmeni Erdoğan’ı daha dikkatli izlemeye başladı. Bütün program boyunca Erdoğan demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temiz toplumdan bahsetti.

Baykal geçmişin bütün yükünü omuzunda taşırken, Erdoğan sanki yeniyi temsil ediyormuş gibi bir görüntü vermişti Türkiye halklarına. Fakat daha sonra oy oranlarını sürekli artıran Erdoğan bir daha asla böyle bir programa katılmadı; bir daha hiç kimseyle aynı göz hizasından konuşmamaya çalıştı.

Türkiye ortalamasına vurduğumuzda Erdoğan çok bilindik bir kişilik, o yüzden kimse Erdoğan’ın dün ak dediğine bugün kara demesini yadırgamıyor. Çünkü Türkiyeli ataerkil erkek kişilik zayıf olana bütün gücü ile yüklenir, kendisinden güçlü olana ise yerlere yatarak yalakalık yapar.

Erdoğan bunun çok tipik bir temsilcisi; gün olur Rus uçağını düşürür ve Putin’e meydan okur, hemen arkasından yanına bütün devlet erkanını alarak özür dilemeye gider. Başka bir gün Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ne posta koyar, katil olduğunu ima eder; sonra yine yanına bütün devlet erkanını alarak yağ çekmeye ve para istemeye gider.

Dün Sisi darbecidir, bugün Mısır Devlet Başkanı. Şimdilerde aynı şeyi Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la ilişkilerde de görüyoruz. Biliyorsunuz geçmişte Erdoğan, Esad hakkında ağza alınmayacak şeyler söylüyordu; şimdilerde Esad’la yeniden ailecek bir araya gelebileceklerinden bahsediyor.

Peki ne oldu da Erdoğan bu noktaya geldi? Beşar Esad hala ülkesinin önemli bir kısmında iktidar değil ve bundan sonra da olabilecekmiş gibi gözükmüyor. İran ve ona bağlı güçler sahada olmasa ve Rusya askeri olarak Esad’ı desteklemese Suriye’de rejim ayakta kalamaz. Bundan dolayı her defasında İsrail Suriye’de İran’a bağlı güçleri vuruyor.

Çünkü İran, Suriye’de artık içsel bir güçtür ve devletin ortağı konumuna gelmiştir. İran Suriye’de her geçen gün konumunu daha da güçlendiriyor. Buradan bakınca aslında İran’ın İsrail’i önce Lübnan şimdi de Suriye’den kuşattığını görüyoruz.

 Bunun Erdoğan’la ilişkisi şu; on yıldan uzun bir zamandır devam eden Suriye iç savaşının en büyük kaybedenleri Erdoğan ve Esad olmuştur. Kürtlerin Suriye’deki pozisyonu Erdoğan’ı endişelendiriyor. Uzun yıllar sonra ikinci parti durumuna düşen Erdoğan bunun en önemli sebebinin Kürt sorununda inisiyatifi tamamen kaybetmesi olduğunu biliyor.

İktidarının ilk yıllarında sanki Kürt Sorunu’nu çözmek istiyormuş gibi davranan Erdoğan gerçekte Kürtleri sadece oyalama ve bununla iktidarını uzatmaya çalışıyordu, bir süre sonra bu kez de Kürtleri ancak ben bitirebilirim yalanı ile iktidarını sürdürmeye çalıştı.

Türkiye’de Kürtlerle bağı kopmuş bir parti iktidarını sürdüremez; Erdoğan Kürtlerle ne barışabildi ne de savaşabiliyor. Artık kimse Erdoğan’ın Kürt sorununu ne savaşarak ne barışarak çözeceğine inanmıyor.

İşte tam da bu nedenle Erdoğan son bir umut Esad’ın kapısını çalıyor; belki Esad’la anlaşabilirse Rojava’nın tasfiyesi üzerinden sahte bir kahramanlık hikayesi yazarak iktidarını uzatabileceğini düşünüyor. Bu noktada Rusya’da Erdoğan’ı teşvik ediyor; Ukrayna’ya odaklanmış bir dünya istemiyor, istiyor ki dünyanın başka yerlerinde de çatışmalar ve savaş olsun ve Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş sıradanlaşsın. Ayrıca Rusya’nın hemen güneyinde Türkiye’de Erdoğan gibi kullanışlı, sayısız zaafları olan birinin cumhurbaşkanı olmasını Putin çok ister.

Kimileri Erdoğan’ın Esad’a gül uzatmasını bilerek, özellikle çarpıtmak için Suriyeli göçmenler üzerinden tartışmak istiyor, göçmenler de muhakkak bir faktör; fakat biliyorlar ki burada asıl önemli olan Suriye’de her geçen gün daha da yetkinleşen Kuzey ve Doğu Suriye yönetimidir. Buradaki demokratik inşa sürecinin hızla ilerlemesi Erdoğan’ı ve Türkiye’deki bütün gerici güçleri endişelendiriyor.

Dün Esed’le savaşmak Erdoğan’ı kurtaramadı; bugün Esad’la barışmak da Erdoğan’ı kurtaramayacak, Erdoğan artık mazidir. Erdoğan artık ne yaparsa yapsın ne Rojava’dan Kürtleri söküp atabilir ne de Türkiye’de demokratik ulusçu Kürt özgürleşmesini geriletebilir. Bize düşen yeniyi başlatabilmek, çürümüş Erdoğan iktidarından bir an önce kurtulmak olmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.