Dip dalga
Cafer TAR yazdı —
- Kimileri CHP’nin birinci parti olmasını bazı şahsiyetlerle izah etmeye çalışıyorlar; bu bir yere kadar doğru. Ancak asıl doğru olan; Kürtlerin bu noktada Türkiye’de demokrasi umudunu diri tutmak için ortaya koydukları muazzam dirayet ve bunun geniş toplum kesimlerinde ortaya çıkardığı dip dalgadır.
Türkiye’de siyasal yaşam çok hızlı kırılmalar yaşıyor. Bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen önce toplumdaki yaygın anlayış, “Erdoğan’ın yaşanan pahalılık ve deprem sonrasında ortaya koyduğu kötü performans nedeniyle karşısında kim olursa olsun seçimi kazanamayacağı yönündeydi.”
Zaten Kemal Kılıçdaroğlu da bundan cesaret alarak ve çok inanarak Erdoğan karşısında aday oldu. Fakat Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sonrası yaşananlar gerçekten ibretliktir.
Meral Akşener ve Abdullatif Şener’in tutumu Türk sağının siyaset anlayışını ortaya koyması açısından tarihi bir ders niteliğindedir. Siyasette bir yere kadar bireysel ikbal anlayışını anlayabiliriz; fakat insanın politik görüşünden bağımsız bir onuru olur. Bunun sağcı, solcu, Kürt, Türk olmakla bir alakası yok.
Türkiye’de kapitalist modernitenin koşullandırdığı zihin kodları ile davranan herkes bu noktaya gelebilir; siyaset insanın son tahlilde kendisi için yaptığı bir şey değildir. Muhakkak en gelişmiş toplumsallıklarda bile insanın kendisi de var, fakat siyaset yapmanın temel dinamiği insanın toplumsallığı ve bu toplumsallıktan kaynaklanan sorunların bir araya gelerek çözüme kavuşturulmasıdır.
Bir noktadan itibaren kimin milletvekili, kimin belediye başkanı, kimin parti başkanı olması gerektiğine indirgenmiş bir siyasal süreç bir süre sonra sorun çözme kabiliyetini kaybeder ve sıradanlaşır. İnsanların kuşkusuz bireysel olarak da kendini var etme arayışları olacak, bu hep vardı; fakat siyaset/inanç bu noktada devre dışı kalmalıdır.
Sivil alanda insanlar kendilerini var etmek için çaba sarf edebilirler; fakat siyaset zenginleşmenin bir aracına dönüştü mü, o toplumsallık bir daha dikiş tutmaz. Birçok toplum bu noktada kimi yasal tedbirler aldı; fakat burada asıl sorun ahlakidir. Yaşam karşısında ahlaki pozisyonu net olarak belirlememiş hiç kimse toplumsal sorunların çözümüne doğru bir biçimde katılamaz.
Kimileri DEM Parti ve Kürtleri ısrarla aldıkları oy oranı ile ölçmeye çalışıyorlar; halbuki DEM Parti ve Kürtler aldıkları oydan çok daha fazlası olduklarını defalarca kanıtladılar. Siyaseti kolektif bir sorun çözme ve kişiselleştirmeme yaklaşımı, Türkiye halklarının özgürlüğü ve refahı için ödenen bedel düzen muhalefetinde yaşayan çöküş ve dağınıklığa rağmen Türkiye’de iktidar karşıtı bir dip dalganın oluşmasına neden oldu.
Halbuki daha yakın bir zaman önce Erdoğan karşısında muhalefet bloku ahlaki ve moral açısından paramparça olmuştu. CHP listelerinden girenler, Erdoğan’a oy vermiş, muhalefet blokunun en önemli bileşenlerinden İYİ Parti lideri neredeyse açıktan Erdoğan yanlısı bir tutuma girmişti.
Fakat bütün bunlara rağmen toplumda DEM Parti ve Kürtlerin dik duruşu güçlü bir dip dalganın ortaya çıkmasına neden oldu. Kimileri CHP’nin birinci parti olmasını bazı şahsiyetlerle izah etmeye çalışıyorlar; bu bir yere kadar doğru. Ancak asıl doğru olan; Kürtlerin bu noktada Türkiye’de demokrasi umudunu diri tutmak için ortaya koydukları muazzam dirayet ve bunun geniş toplum kesimlerinde ortaya çıkardığı dip dalgadır.
Geldiğimiz noktada Türkiye’de geniş halk yığınlarının üzerine çöken kasvetli umutsuzluk yerini temkinli bir rahatlığa bırakmış durumda, fakat bu noktada başta DEM Parti olmak üzere toplumsal muhalefetin tamamı rehavete kapılmamalıdır. Türkiye’de siyasetin hala temel dinamiği faşizme karşı mücadeledir.
Türkiye toplumunda solun içinde düştüğü örgütsel zafiyet nedeniyle kendini kolektif bir tepkiye, eyleme dönüştüremeyen; fakat mevcut rejime tepkili geniş halk yığınları arasında ortaya çıkan tepki aşağıda büyük bir dip dalga olarak yüzeye çıkacağı zamanı bekliyor.
Bu dip dalgayı düzen muhalefeti yüzeye çıkaramaz; onlar siyasette yumuşama adı altında devletin olanaklarını paylaşmanın derdine düşmüş durumdalar. DEM Parti işte şimdi tam da bu zamanda siyaseten daha aktif hale gelmeli ve Türkiye’de toplumsal muhalefetin öncü gücü olmalıdır.