Toplum da devlete benziyor

Dosya Haberleri —

İHD Eşbaşkanı Eren Keskin

İHD Eşbaşkanı Eren Keskin

  • Eren Keskin: “Irkçı ve savaşçı politikaların çok gelişmiş olduğu bu seçimde çok net bir şekilde görüldü. Kürtlere karşı kullanılan dil, erkek egemen anlayışın çok güçlendiğini görmek moral bozucu gerçekten. Türk toplumu maalesef lidere endeksli. Lider ne derse onu kabul eden bir toplum. Halk da devlete benziyor.”

İkinci tura kalan cumhurbaşkanlığı için geri sayım başlarken, 14 Mayıs'taki seçimin ekileri de devam ediyor. Bir yandan seçimde yapılan hileler gün yüzüne çıkıyor bir yandan da partilerin eksiklikleri eleştiri konusu oluyor. Kurdistan ve Turkiye için tarihi öneme sahip olan seçimin sonuçları tartışmaları da beraberinde getirdi. Biz de bu tarihi süreci İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Eren Keskin ile konuştuk.

Seçim sonuçlarına ilişkin tespitlerde bulunan Keskin, "İkinci tur var ama ikinci turu da çok olumlu görmüyorum açıkçası. Ama benim açından bir kere bu seçimin en net görüntüsü yaşadığımız coğrafyada ırkçı, milliyetçiliğin ve savaşçı politikaların çok gelişmiş olduğu. Yine buna bağlı olarak nefret dilinin, özellikle homofobik, transfobik dil, Kürtlere karşı kullanılan dil, kadınları ikinci sınıf gören anlayış, erkek egemen anlayış bunların çok güçlendiğini görmek aslında çok moral bozucu gerçekten. Birinci tespit bu" dedi.

En örgütlü kesim Kürt halkı

Kürt halkının seçime yaklaşımın çok güçlü olduğunu söyleyen Keskin, ikinci tespitini ise şöyle anlattı: "Kürtler kendileri için en zor olanı yaptılar bu seçimde. Yani kuruluş ideolojisi olan kemalizmin bütün baskılarını yaşamış, bütün katliamlarını yaşamış olmalarına rağmen sadece bugün kemalist lider daha yumuşak bir dil kullandığı için bu sert dile karşı ona oy verdiler. Ben bunun hiçbir Kürt için kolay olduğunu düşünmüyorum. Ama bu seçimde en örgütlü kesimin yine Kürt halkı olduğu ortaya çıktı. Ve bence Kürt halkının daha barışçıl bir dile ihtiyacı olduğunu gösterdi. Çünkü iktidar çok savaşçı bir dil kullanıyor, çok ötekileştirici bir dil kullanıyor. Kemal Kılıçdaroğlu daha yumuşak ve daha kapsayıcı bir dil kullandı bu seçimde. Bunun etkisini gördük diye düşünüyorum. Şunu net söyleyeyim birleş birleşe kazanacağıza ben hiçbir şekilde inanmadım. Birleştiğimizi söylediğimiz kesimlerin bizi anlayan kesimler olmadığını da çok iyi biliyorum."

Çok şaşırmadım

Sistem partilerinin mevcut söylemlerinin ötekileştirici bir dil içerdiğine dikkat çeken Keskin, "Bugün bana göre kuruluş ideolojisini savunan her parti -daha önce de bunu yazmıştım- aynı partidir. Aralarında evet iktidar savaşları olabilir ama esas muhalefet, Kürt sorunu, Ermeni Soykırımı, Kıbrıs’taki askeri varlık, işte homofobi, transfobi bu tür konularda yerleşik sisteme karşı olmaktır asıl muhalefet. Ama kendilerini muhalefet olarak tanımlayanlar da bu yapının içindeler. Tabi bu sistemin kırmızı çizgileri konusunda AKP, MHP, CHP, İYİ Parti, aralarında bir fark yok aslında. Ben bunu her zaman zaten dile getiriyorum, temel sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Maalesef ki kendilerini sol olarak tanımlayan, sosyalist olarak tanımlayan, -tabi ki istisnalar var-, tamamen Kürtlerin yanında yer alan sol kesimler de oldu ama esas olarak bir baraj aşma ortağı olarak gördü bir kesim de. Yani sonuçta birçok şey kişisel olarak kendi adıma beni şaşırtmadı. Çok şaşırdığımı söyleyemeyeceğim" diye vurguladı.

Dilerim herkes iyi okur

14 Mayıs seçimlerinin iki sonucu olduğunun bir kez daha altını çizen Keskin, "Bir iktidarın kullandığı politikanın ırkçı, milliyetçiliği geliştirdiği, iki Kürtlerin savaş istemedikleri ve kendilerine her zaman acı çektirmiş bir kesime şu anda daha yumuşak bir dil kullandığı için oy vermeleri ve bunu örgütlü bir biçimde yapmaları. Bu bence barış isteğinin en açık göstergesiydi. Dilerim herkes iyi okur" dedi. 

Sonucu ihlaller belirlemedi

Seçimin sonucuna ihlallerin etkisi olduğunu ancak belirleyici olmadığını söyleyen Keskin, sözlerine şöyle devam etti: "İhlaller oldu zaten biz de Eşit Haklar Derneği ile bu süreci takip ettik. İhlallere ilişkin bir ara raporda yayınladık. Ama ben esas belirleyenin ihlaller olduğunu düşünmüyorum. Esas belirleyen toplumdaki kafa karışıklığı, yeni olana güvensizlik ve biraz önce de söylediğim gibi ırkçı milliyetçiliğin ve Kürt karşıtlığının çok geliştirilmiş olması iktidar tarafından. Şu demek değil, bu coğrafyada barış olmaz, bu halk kabul etmez değil hayır, aynı AKP barış sürecini de yapan aynı AKP idi. Ve o barış sürecinde neler yaşandı hepimiz biliyoruz, tanıklık ettik. Hiç kimse de sokağa çıkıp savaş istiyoruz demedi. Bu tamamen iktidarın yönlendirmesiyle gelişen bir şey. Lider toplumu, Türk toplumu maalesef ki bireyleşmeyi başarabilmiş bir toplum değil. Tamamen lidere endeksli. Bu cumhuriyetten bu yana böyle. Lidere endeksli ve devlet, lider ne derse onu kabul eden bir toplum. O nedenle totaliter bir devlet diyoruz zaten. Toplum da devlete benziyor. Yani onun verdiğini alıyor, sorgulamıyor. O nedenle bugünkü politika gereği böyle ama yarın başka bir dil kullanılır. Hiç belli olmaz yeni bir barış süreci de başlayabilir. Bilemiyoruz bunu. Çünkü Erdoğan son derece pragmatik bir kişi. Yani her şey olabilir. Ama bugünkü görünen bana göre bu."

Herkes kendine sormalı!

Eleştirilere dair de konuşan Keskin, "Herkesin başkalarını eleştirmekten önce kendisine dönüp ben nerede hata yaptım sorusunu sorması gerektiğini düşünüyorum. Buna Yeşil Sol Parti de dahil. Herkes kendisine bu soruyu sormalı" diyerek sözlerini noktaladı.

HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.