Adil bir seçimde KDP'nin şansı yok

Dosya Haberleri —

Kemal Çomani

Kemal Çomani

  • Gazeteci Kemal Çomani, "Eğer Irak Yüksek Seçim Komisyonu, Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumun lojistik desteği ile seçimleri gerçekleştirirse, KDP'nin kazanma şansı azalacaktır. Seçimler adil ve demokratik olursa, KDP'nin 25 sandalyeden fazlasını kazanması pek olası değil" dedi.
  • Başûrê Kurdistan’da 1992'deki ilk genel seçimden bu yana hiçbir seçimin zamanında yapılmadığını hatırlatan Çomani, seçimlerin Nisan 2025'e veya daha da sonrasına ertelenebileceğini söyledi. Çomani, “Bu sürekli erteleme modeli, demokratik süreci baltalıyor ve Kurdistan Bölgesi'nin siyasi sistemindeki sıkıntıları yansıtıyor” ifadelerini kullandı.

GÖZDE GÜLER

Başûrê Kurdistan’da seçimler 2022 yılından bu yana Barzaniler eliyle erteleniyor. Gazeteci Kamal Chomani (Kemal Çomani) seçimler özgür, adil ve demokratik bir şekilde yapıldığı takdirde, KDP'nin 100 sandalyeden 25'ten fazlasını kazanmasının bile pek olası olmadığına işaret etti. “Kurdistan Bölgesi'ndeki yüksek kurumların hiçbiri şu anda yasal değil, çünkü parlamento kendini feshetti” diyen Gazeteci Kemal Çomani ile Irak ve Başûrê Kurdistan’daki gelişmeleri konuştuk.

KDP neden seçimlerin yapılmasını istemiyor?

Her şeyden önce, otoriter hiçbir güç, sonuçtan emin olmadıkça seçim yapmaz. Dünyadaki otoriter rejimler, demokrasiymiş taklidi yaparak seçim düzenlerler ama bu seçimler sadece kendilerini meşrulaştırmak için yapılır.

Sorunuza KDP hakkında anlatılan popüler bir espri ile cevap vereyim: KDP, “Çin’e karşı bile seçim kazanabiliriz” der. 1992 yılında Federe Kurdistan’da ilk seçimler yapıldığından beri, bu seçimler ne özgür ne de adil olmuştur, ne demokratik ne de yarı-demokratiktir. KDP sürekli olarak seçimleri hileyle kazanmıştır, bu durum, daha düşük ölçekli olsa bile YNK için de geçerli. Şu anda, KDP, uluslararası baskı ve Irak hükümetinin Yüksek Seçim Komisyonu'nun gözetimi nedeniyle, yaklaşan seçimlerde hile yapamayacağından korkuyor. Kurdistan Bölgesi'nin Yüksek Seçim Komisyonu Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle feshedildi. Ayrıca, Irak Yüksek Mahkemesi, azınlık kotalarını kaldırdı ki bu önemli bir faktördür. Kurdistan Parlamentosu'nda 111 sandalye var, bunların 11'i azınlıklar için ayrılmıştı. Ancak, bu azınlık sandalyeleri KDP tarafından istismar edilerek, azınlık topluluklarına kendisiyle uyumlu adaylar dayatmış ve azınlık temsilcilerinin KDP ile uyumlu olmasını sağlamak için milislerini kullanmıştı. Bu manipülasyon hem azınlıklar hem de diğer Kürt siyasi partileri tarafından eleştirilmişti. Irak Yüksek Mahkemesi'nin azınlık sandalyelerini kaldırmasına KDP itiraz etmişti. Eğer Irak Yüksek Seçim Komisyonu, Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumun lojistik desteği ile seçimleri gerçekleştirirse, KDP'nin kazanma şansı önemli ölçüde azalacaktır. Gerçekten de, eğer seçimler özgür, adil ve demokratik olursa, KDP'nin 100 sandalyeden 25'ten fazlasını kazanması pek olası değil.

 

 

Kurdistan Bölgesi’nde seçimlerin Haziran’da yapılması için Irak Yüksek Mahkemesi karar aldı. Ardından KDP’nin itirazları ve Maliki’nin başını çektiği Şii koalisyonlarla görüşme ve İran temasları ardından dondurulma kararı çıktı. Seçimler zamanında yapılabilir mi?

1992'deki ilk genel seçimlerden bu yana, Kurdistan Bölgesi sadece beş seçim gerçekleştirdi ve bunların hiçbiri zamanında yapılmadı. Seçimler, 1990'ların ortasındaki KDP ve YNK arasındaki iç çatışma dışında, sürekli olarak geçerli olmayan nedenlerle ertelendi ve geciktirildi. Yaklaşan seçimler zaten daha önce ertelenmişti; Temmuz veya Ağustos ayında planlandığı gibi yapılması da olası görünmüyor. Seçimlerin Aralık ayında yapılma ihtimali olsa da, muhtemelen Nisan 2025'e veya daha sonraya ertelenecek. Bu sürekli erteleme modeli, demokratik süreci baltalıyor ve Kurdistan Bölgesi'nin siyasi sistemindeki sıkıntıları yansıtıyor.

Irak Yüksek Mahkemesi Parlamento seçimlerinin gerekçesiz uzatılmasını da göz önünde bulundurarak Kurdistan Parlamentosu'nu ve 2022 itibarı ile aldığı kararları kanun dışı saydı. Seçim zamanında yapılmazsa bu Kurdistan’a nasıl yansır?

Kurdistan Bölgesi gayrimeşru kurumlardan muzdarip. Yüksek kurumların hiçbiri şu anda yasal değil, çünkü parlamento kendini feshetti. Kanunlara göre, mevcut parlamento feshedildiğinde, Kurdistan Bölgesi başkanlığı da gayrimeşru hale gelir. Dolayısıyla, Kurdistan Bölgesel Hükümeti geçici bir hükümet olarak işlev görmelidir. Ancak, siyasetçilerimiz kurumların yasallığına pek aldırış etmiyor, çünkü siyasi meşruiyetlerinin halktan asgari düzeyde rıza ile zorla elde edildiğini biliyorlar. Doktora araştırmamın merkezinde de bu mesele yer alıyor. Kürt siyasetçiler, Irak hükümetinin istikrarsızlığından faydalanıyor. Irak daha istikrarlı olsaydı, Kurdistan Bölgesi'nde kaybettiği otoritenin büyük bir kısmını geri alabilirdi. Ne yazık ki, Kurdistan Bölgesi'nde bazı insanlar, merkezi hükümetin bölgesel politikalarda daha fazla yer almasını istiyor, ancak Irak hükümetinin bu isteğe yanıt vereceğini sanmıyorum. Yine de, şu anda en meşru ve demokratik kurum olan Irak Yüksek Mahkemesi, eğer seçimler zamanında yapılmazsa, Kurdistan Bölgesi'nin kurumlarına karşı başka davalar da açabilir. Irak devleti şu anda zayıf, ancak demokratik ilkeleri sürekli olarak baltalayan ve Irak Anayasası'na uymayan Kurdistan Bölgesi'ne yönelik bu fırsatı kaçırmayacaktır. Bu, halkın, Irak hükümetinin, Kürt siyasi partilerinin (KDP hariç), Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumun bir talebidir.

KDP, 140. maddeye istinaden özellikle Kerkük ve Mexmûr’dan çıkarken sözde çatıştığı Maliki ile şimdi Bağdat’ta seçimlerin ertelenmesi için omuz omuza hareket ediyor. Bu durum nasıl okunmalı?

KDP, ilkesiz davranıyor, yalnızca kendi çıkarlarına odaklanarak Kurdistan Bölgesi'nin çıkarlarını göz ardı eden son derece pragmatik bir şekilde faaliyet gösteriyor. KDP, diğer Kürt siyasi partilerinin Kerkük, Hewler, Qamişlo, Amed, İstanbul, Ankara, Washington, Berlin veya dünyanın herhangi bir yerinde elde ettiği kazançları varoluşsal tehditler olarak algılıyor. Bu nedenle, KDP diğer siyasi partilerin başarılarına sürekli olarak karşı çıkıyor. KDP, Kürt milleti içinde zararlı bir güç olarak hareket ediyor. Milliyetçi duygularla hareket eden birçok Kürt, KDP'nin gerçek doğasını, yani Kürt karşıtlarının çıkarlarına hizmet eden kabileci, feodal bir siyasi parti olduğunu fark edemiyor. Tarihsel olarak, KDP, İran veya Türkiye'nin vekil partisi olarak işlev görmüş, Kürt birliğini ve Kurdistan'ın diğer bölgelerindeki Kürt özgürlük hareketini baltalamıştır. 1975'te Kürt siyasetinde rakibi ortaya çıktığından beri, KDP öncelikle diğer Kürtlerle savaşmıştır, Kürt düşmanlarıyla değil. Bu, 1980'lerde İran'daki Kürtlere karşı İran ordusuyla işbirliği yapmayı, 1970'lerin sonlarında, 1980'lerde ve 1990'larda YNK ile çatışmayı ve 1990'larda PKK ile karşı karşıya gelmeyi içeriyor. Günümüzde KDP, Rojava ve Bakur'daki Kürt kazanımlarını baltalayarak Türkiye'nin vekili olarak hareket ediyor.

 

 

YNK seçimlerin zamanında ve kota sistemi olmaksızın yapılmasını istiyor. Bafil Celal Talabani ABD temaslarında bunu sürekli dile getiriyor. YNK, Bağdat’ın dondurma kararını değiştirebilir mi?

YNK şu anda daha güçlü bir konumda ve bu nedenle seçimlerin yapılmasını istiyor. Ancak, YNK’nin Bağdat'ın kararını güçlü bir şekilde etkileyebileceğinden şüpheliyim. KDP seçimlere katılmayı reddederse, süreci sabote edebilir. KDP, Irak Yüksek Mahkemesi'nin kararlarına karşı milliyetçi bir söylem kullandığından, Bağdat kendi iradesini dayatmaktan kaçınıyor. Genel olarak, Bağdat'ın seçimlerin yapılması için uluslararası toplumun desteğine sahip olduğuna inanıyorum. YNK, Bağdat ve uluslararası toplum, KDP'nin katılımını sağlamak için birkaç aylık bir ertelemeyi kabul edebilir. Bu strateji, daha kapsayıcı ve istikrarlı bir seçim süreci yaratmayı amaçlıyor.

Özellikle Türkiye’ye ve Erdoğan’a bu kadar bel bağlayan KDP’nin geleceğini siz nasıl görünüyorsunuz?   

KDP, tıpkı Erdoğan'ın Türkiye'de yaptığı gibi, Kurdistan Bölgesi'nde devleti ele geçirmiş durumda. Aristotelesçi terimlerle, KDP yasalarla değil, zorla hüküm sürüyor. Bu nedenle, Kurdistan Bölgesi ve daha geniş bölgede demokrasi kurulursa KDP'nin parlak bir geleceği olacağına inanmıyorum. Kürt siyasi partileri ve Kurdistan'ın tüm bölgelerindeki halk, KDP'nin feodal siyasetine karşı birleşmelidir. KDP'yi aşmak, Türkiye'deki Kürt karşıtlarını da aşmak ve Kürt davasını güçlendirmek için doğru yönde bir adımdır. Demokratik bir siyasi parti olarak KDP'nin bir geleceği yoktur. Ancak, Türkiye'nin vekili olarak hareket eden feodal bir milis gücü olarak, Irak istikrarsız kaldıkça, Erdoğan iktidarda kaldıkça ve Kürtler birleşemedikçe etkisini sürdürecektir. Ne yazık ki, Kürt ilerici güçleri ve sesleri bir araya gelemiyor ve genellikle KDP'nin antidemokratik emellerine boyun eğiyorlar.

Erdoğan rejimi, Kalkınma Yolu projesi ile Irak’ın PKK’yi 'yasaklı örgüt' statüsüne almasını sağladı. Irak, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye’nin ortaklaştığı bu proje Suudi Arabistan’ın planları ile çakışıyor. Kalkınma Yolu Projesi’nin Türkiye-Irak ilişkilerine, Türkiye-KDP ilişkilerine nasıl bir etkisi olacağını düşünüyorsunuz?

Kalkınma Yolu projesi çok umut verici görünüyor ve Türkiye için Irak'a karşı önemli bir koz sağlıyor. Her iki ülkenin de ekonomik etkilerini genişletmek için bu ticaret yoluna ihtiyacı var. Ancak, iki ülke arasındaki çözülmemiş su sorunları projenin uygulanabilirliğini baltalıyor. Proje, işbirliğini ve daha iyi ilişkileri teşvik edebilir, ama Türkiye'nin Irak topraklarındaki askeri varlığı ve su anlaşmazlıklarının çözümü gibi kritik kısa vadeli sorunları çözmüyor. Irak, Türkiye için büyük bir pazar ve önemli bir turizm destinasyonu haline geliyor. İki ülke arasındaki ticaret ilişkilerini artırma potansiyeli büyük, ancak bu, Kurdistan Bölgesi, daha spesifik olarak KDP aleyhine olabilir. Türkiye, PKK'ye karşı Türk ordusu ve istihbarat teşkilatı MİT ile tam işbirliği içinde olan tek güç olduğu için KDP'yi desteklemeye devam ediyor. Ne Irak ne de diğer Kürt siyasi partileri, Irak, Suriye, İran ve Türkiye arasındaki dağlık bölgelerdeki PKK'ye karşı Türk ordusuyla işbirliği yapmadı.

Irak'ın PKK'ye karşı mücadelede taraf olmakta bir çıkarı yok. PKK ile rekabetine rağmen, Bağdat üzerinde önemli bir etkiye sahip olan İran, PKK'nin Kandil Dağları'ndan çıkarılmasının İslamcı teröristlerin orada üs kurmasına yol açabileceğini ve bunun da Kurdistan ve İran için varoluşsal bir tehdit oluşturacağını biliyor. Bu nedenle, Türkiye ve Irak, güvenlik ve ekonomik sorunları ayrı ayrı ele alırlarsa işbirliği yapabilir ve ekonomik ortaklıklarını genişletebilirler. Irak, Türkiye'nin Kürtlerle olan çatışmasına dahil olmamalı ve olmamıştır. Türkiye'deki Kürt Özgürlük Hareketi'ne Irak'ta geniş bir destek var ve Irak, PKK sorununa hassasiyetle yaklaşmalıdır. Türk ürünleri, sermayesi ve şirketleri Kürt pazarını zaten domine etmiş durumda ve Erdoğan ailesi, Kürt petrolünden önemli ölçüde faydalandı. Dolayısıyla, KDP, Bağdat ve Ankara arasında daha fazla ortaklıktan memnun olmasa da, buna karşı çıkma gücüne sahip değil. Uzun vadede, hayata geçirilmesi halinde, Kalkınma Yolu projesi her iki ülkeye ve halklarına fayda sağlayabilir. Ancak, Türkiye'nin Kürt bölgelerinde barış olmazsa, sınırlar hep güvensiz kalacak ve Kalkınma Projesi muhtemelen başarılı olamayacaktır.

 

 

Barzanilerin Amerika’da devam eden davasında, kara para aklamaktan, yolsuzluk için siyaseti kullanmaya ve cinayete varıncaya kadar birçok suçlama var. Bu durum özellikle Hewlêr ve Duhok’ta seçimleri etkiler mi?

Barzani Ailesinin üyelerine ve üst düzey KDP’li siyasetçilere karşı devam eden dava, Kürt siyasetinde önemli ve eşi benzeri görülmemiş bir gelişmeyi işaret ediyor. İlk kez, siyasi ve finansal suçların yanı sıra insanlığa karşı işlenen suçları ayrıntılı olarak içeren en az 400 sayfalık belge mahkemeye sunuldu. Bu eşi benzeri görülmemiş adım, Kurdistan Bölgesi'ni 1991 Kürt ayaklanmasından sonra yönetmeye başlayanların işlediği suçlar karşısındaki adalet arayışında Kürt halkının çaresizliğini vurguluyor. 400’ün üzerinde sayfadan oluşan belgeler henüz Kürtçeye çevrilmedi. Medyanın büyük ölçüde KDP ve YNK tarafından kontrol edilmesi ve muhalefet medyasının bu belgelerle ilgilenmemesi nedeniyle kamuoyu habersiz kalıyor. Bu belgeler çevrildikten sonra, Kürt toplumu tarihlerine ve karşılaştıkları siyasi ve ekonomik gerçeklere dair daha net bilgiye sahip olacak. Bununla birlikte, seçmenlerin yaklaşan seçimlerde bilinçli karar alması için bu belgelere çok da ihtiyaç olmadığını belirtmekte fayda var. KDP'nin son 30 yıldaki yönetimi, onun acımasızlığını ve gerçek niteliğini zaten ortaya koydu. Kürt halkı, ek bir kanıta ihtiyaç duymadan bilinçli kararlar verebilecek kadar şahit oldu bunlara.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.