Belediyeler ve soygun

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Belediyeler, AKP’nin ve 2015’ten beri de MHP ve Ergenekon’un, başta Kürtler olmak üzere Türkiye’nin ötekilerinin bir daha iktidara yanaşamayacağı bir rejim inşa etmek için ihtiyaç duyduğu bütçeyi temin etme yöntemlerinden biri.
  • Belediyelerdeki şatafatlı mobilyalar, tadilatlar vs. hem bir soygun kalemi, ama en çok da sanki paralar buraya harcanmış gibi, iç edilen paraların örtülmesinde, hedef şaşırtılmasında kullanılmaktadır. Bu kadar rahat ve pervasızca yapılmasının anlamı bu.

Seçimler sonrası -başta Kürt il ve ilçeleri olmak üzere- AKP ve MHP yağmasının belediyelerdeki yüzü görünür olmaya başladı.

Pek çok kişinin “niteliksiz insanların aç gözlü ve hırslı” olmalarına bağlamaya eğilimli yorumları kısmen doğru olsa da tamamen öyle değil.

Belediyeler, AKP’nin ve 2015’ten beri de MHP ve Ergenekon’un, başta Kürtler olmak üzere Türkiye’nin ötekilerinin bir daha iktidara yanaşamayacağı bir rejim inşa etmek için ihtiyaç duyduğu bütçeyi temin etme yöntemlerinden biri.

Bunun için, örtülü ödenek ve Milli Savunma, İç İşleri, Diyanet bütçelerini daha legal olarak kamufle edilecek kalemler için harcanırken, belediyelerdeki bu yağma “diğer zorunlu” harcamalar için kullanılmaktadır. Yasal olarak kamufle edilemeyecek harcamalar.

Bu kalemler, cihatçı çetelerin, Sadat’ın, TÜGVA vb. gibi ideolojik aparatların, yurt içi ve yurt dışı özellikle bürokrasi ve adliyelerdeki kişilerin satın alınabilmesinde, keza yasa dışı yollardan insanları düşürecek mekanizmaların (hotel odaları, eskort kadınlar, kayıt ekipleri vs.), yurt dışında insan kaçırma, seçimlerde dağıtılacak rüşvet, cinayetlerde kullanılacak tetikçiler, suikast silahları, belirli konumlarda olup konuşma ihtimalleri olanların susturulması, lobi faaliyetleri ve bizim bilmediğimiz diğer pek çok kalemin finansmanında kullanılan bir kaynak biçimi.

Elbette buralarda rol oynayanlara belli bir miktar ve daha başka yöntemlerle zenginleşmelerine de olanak tanınmaktadır. Bu aynı zamanda onları suç ortaklığına dahil ederek her daim yandaş olmalarını sağlamak için de gerekli bir yöntemdir. Belediyelerdeki şatafatlı mobilyalar, tadilatlar vs. hem bir soygun kalemi, ama en çok da sanki paralar buraya harcanmış gibi, iç edilen paraların örtülmesinde, hedef şaşırtılmasında kullanılmaktadır. Yani koltukların süslü, pırıltılı örtüleri, kalabalık sayıları, kaldırılan paranın gizlenmesinde kullanılmaktadır. Bu kadar rahat ve pervasızca yapılmasının anlamı bu.

Dolayısıyla, bu soygunun yüzde doksanı AKP/Ergenekon’un ırkçı ve dinci kalıcı bir diktatörlüğün inşasında ve kalıcılaşmasında kullanılmaktadır. Aksi durumda bunları yapanların çanına ot tıkamak sadece birkaç saati alacaktır.

Bu soygun, tek biçimli de değildir. Merdiven tipi soygun olarak tanımlamak yanlış olmaz. Basamak basamak, çoklu ve devamlılığı olan bir soyma biçimi.

Örneklemek gerekirse mesela belediyeler nasıl soyulur? Faturalar düzenlenerek. Örneğin bir ton kadayıfın yenmediğini, yenemeyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Bu durumda o bir ton kadayıfın satın alındığı şirket bu soygun çarkının bir dişlisi olarak, ya yandaş birilerine aittir ya da bu iş için bizzat kurdurulmuştur. Belli bir komisyon karşılığında hayali bir alışverişin faturasını kesip, esas miktarın tezgah sahiplerinin istediği istikamete akıtılması sağlanır.

İkinci basamağında, yöneticilerinin, kısmen çalışanlarının artık yandaşlığı suç ortaklığı üzerinden kalıcılaştırılmış oluyor.  

Bununun üçüncü basamağında o şirketin vergi kaçırma süreci başlayacaktır. Kayırılacaklarından emin olduklarından esas gelirlerini gizleyecek, belki de vergisini verdikleri bu sahte faturaların dışındakilerini beyan bile etmeyeceklerdir. Bu kirli ilişki, AKP ve Ergenekon’un zararda ayrı, kârda ortak birer mülkiyete dönüştürülecek bir kıvamda tutulduklarından bu soygun sürekli hale gelmektedir.  

Belediyeler ve bu şirketler, aynı zamanda maaşlarının kamusal kaynaklardan verildiği bir yandaş finansmanında da kullanılacaktır. Medyadaki pek çok yandaş, trol ordusu vs. yani rejimin Göbel AŞ’si buralardan finanse edilecektir. Hilal Kaplan’ın yalıda oturması gibi.

Türkiye Cumhuriyeti devleti başından itibaren özellikle ticari yasalarının yapıldığı ve içinde tutulduğu biçim. Bu yolla devleti ele geçirenler ülkenin tüm ekonomik sistemini kontrol ederler. Bugüne kadarki hali, Türkçü ve İslamcı olmayanların ekonomik olarak gelişiminin önünün kesilmesinde kullanılmış ve kullanılmaktadır.  

Bu yasalarla istedikleri şirketin vergiyle imhasına, ticari ilişkilerinin önünün kesilmesine ve şirketleri mafyatik yöntemlerle haraca bağlanmasına yol vermektedir. Bu, Ergenekon ve MHP ideolojik çizgisinin şimdi AKP’nin de ekonomide hakimiyetinin sağlanmasında, devamlılığında kullanılmaktadır. Ülkü Ocakları’nın şimdi Erdoğangillerin tüm devlet ihalelerini domine etmelerinin sebebi de buradan gelmektedir.

Bunu yapmak sadece parayı gasp etmekle uzun süreli yürümeyecektir. Bu nedenle, bu gaspı görünmez kılmakta kullanmak için, o ülkenin kamusal olması gereken sembollerini de gasp ederler. Örneğin, bir ülkenin sembolü olan bayrağının içeriğini gasp edip kendi ideolojileriyle doldurup, kendi ideolojik hegemonyalarını dayatacak şekilde insanların gözüne sokmak için her taşa direğe asarken; ezanı (din) da yumuşak, hoş bir ibadet çağrısından çıkarıp, artan volüm ve cami hoparlörleriyle Türkçü ve İslamcıların kendilerine benzemeyenlerin gündelik tacizinde ve kendilerinin siyasal orgazmında kullandıkları bir araca çevirirler. Diyarbakır belediyesinde sahneye konan şeyin, bu gaspın işlevi ile ilgili en son örneğidir.  

Bu nedenle, bu sistemin değişmesinin en önemli yolu, Türkiye’de ticari yasaların net bir şekilde tanımlanması ve titizlikle yasalara uygun şekilde denetlenmesidir. Batı bu şekilde başarıyor. Ticari hileler ve vergi kaçırmanın en ağır suç olmasının anlamı ve toplumun gelişmesinin yolu da buradan geçiyor.

Dolayısıyla belediyelerde yapılan gasplar, ağır yasal tedbirlerin alınması için bir başlangıç olarak kullanılması için bir fırsattır. Belediye yöneticilerinin yanında, asli olarak bu şirketlerin de sıkı araştırılması ve her aşamasında ayrı ayrı cezalandırılması gerekir. Mesela bir ton kadayıf faturasının kesildiği dönemdeki üretim miktarına, hammadde faturalarına, personel sayısına, ödedikleri vergi miktarına, o dönemdeki üst düzey personeline kadar detaylı çalışmalarla tespiti ve ifşası gerekir. İflas edilse bile kamusal kaynaklardan çaldıkları için yönetici ve sahiplerinin cezai sorumluluklarının sürdürülmesi, Kürtlerin özdeyişi ile Ji heft bavê xwe towe bikin, kıvamına çekilmesi şarttır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.