Bozkurt işareti ve Turko-Nazizm

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Normalde Mafya devletin içine sızarak yasadışı yollardan para, dolayısıyla güç devşirmenin peşindeyken, özel tür diye adlandırdığımız Turko-Nazi Ergenekon yapılanmasında ise ele geçirdikleri devlete demokratik sızmaların önlenmesi birincil amaçtır. Buradaki çaba devletin özellikle de demokratik bir idari geçişe yol vermeyecek biçimde kontrol altında tutulmasıdır.
  • Türkiye’de milliyetçilik olarak ambalajlanan hardcore Nazi ideolojisi, “Ne mutlu Türk’üm diyene” ile ifade edilen özel bir ırkçılık türü olarak bu yapının hayatta kalması için her gün yeniden üretilmektedir... Bozkurt işareti de ayrılmaz bir parçası ve sembolü olarak…
  • Zekâ seviyesinde dondurulan ve harekete geçirilen potansiyel suç grupları, yani siyasal İslam ve Turko-Nazi ideolojinin tedrisatından geçirilmiş, devleti ele geçirmiş suç örgütünün her istediğini sorgulamadan yapan sosyal mühendislik ürünü kitleler, Avrupa’da özellikle de Kürt hareketini bastırmada kullanmak, yine oralarda da uyuşturucu, kara para, insan, silah kaçakçılığı gibi yasadışı kârlı suç alanlarını ele geçirmek için yapılandırıldılar.

Yeni ve bana göre son derece doğru ve önemli bir kavram kullanılmaya başlandı Türk ırkçılığını tanımlamak için: Turko-Nazi. Gerçekten bu kavram aslında Türk-İslam sentezi ideolojisinin baş aktörü olan Ergenekon, MHP ve para-militer aparatı Ülkü Ocakları, yani bozkurtları çok iyi tanımlayan bir kavram.

Ergenekon çetesi bu ülkenin başına çökmüş kendi türünde en büyük mafya. Varlığını bu ırkçı ideoloji ile sağlıyor. Bozkurt işareti de sembolü.

Kendi türünde çok özel mafyatik bir örgütlenme olarak klasik mafya yapılanmalardan ayrışması onun devleti kontrol etmesi ile ilgilidir.

Normalde Mafya devletin içine sızarak yasadışı yollardan para, dolayısıyla güç devşirmenin peşindeyken, özel tür diye adlandırdığımız Turko-Nazi Ergenekon yapılanmasında ise ele geçirdikleri devlete demokratik sızmaların önlenmesi birincil amaçtır. Buradaki çaba devletin özellikle de demokratik bir idari geçişe yol vermeyecek biçimde kontrol altında tutulmasıdır.

İşte Türkiye’de milliyetçilik olarak ambalajlanan hardcore Nazi ideolojisi, “Ne mutlu Türk’üm diyene” ile ifade edilen özel bir ırkçılık türü olarak bu yapının hayatta kalması için her gün yeniden üretilmektedir... Bozkurt işareti de ayrılmaz bir parçası ve sembolü olarak…

Mafyanın devletin içine sızmak için kullandığı üç temel yöntem var: Silah/şiddet, para ve seks. Ergenekon/MHP/Ülkü Ocakları konsorsiyumunu takip eden herkes bu üç alanın da onlar tarafından, devletin gücü kullanılarak kontrol edildiğini -Ayhan Bora Kaplan dosyası mesela-, bunun demokratik bir sızmanın önlenmesinde titizlikle kullandığını bilir. MHP ve Ülkü Ocakları’nın suç kataloğuna bakıldığında çok net olarak görülecektir. AKP de yeni ortakları…

Devleti kontrol ettikleri için, rahatça suç işlemekten asla çekinmemeleri de “normal.” Çünkü, tüm suç dosyalarının kapatılıp, tetikçilerine dokunulmazlık sağlanacağı, üstüne nehir gibi akan kara paradan küçük bir pay ile ödüllendirilecekleri iyi bilinir. Nasılsa dükkân onların…

Türkiye’de Alevilere, Kürtlere, Sosyalistlere, gayri-Müslimlere, kendileriyle aynı kıvamda olmayan Kemalistlere, dindarlara, eşcinsellere karşı hiç çekinmeden suç işleyen bu yapının, Erdoğan’ın megalomanyasıyla birleşerek Viyana kapılarına dayanma hayali - dangalak bir prof. Avusturya maçı için bunu kullanmıştı- nasıl hastalıklı bir suç ideolojisi olduğunu göstermesi açısından son derece önemli.

Almanya’da, yani bir başkasının ülkesinde, “ülkemde mülteci istemiyorum” diye slogan atacak kadar embesil güruhlar yaratmada ustalaşan bir ideoloji olduğunu da bir kenara not edelim.  

İşte bu zekâ seviyesinde dondurulan ve harekete geçirilen potansiyel suç grupları, yani siyasal İslam ve Turko-Nazi ideolojinin tedrisatından geçirilmiş, devleti ele geçirmiş suç örgütünün her istediğini sorgulamadan yapan sosyal mühendislik ürünü kitleler, Avrupa’da özellikle de Kürt hareketini bastırmada kullanmak, yine oralarda da uyuşturucu, kara para, insan, silah kaçakçılığı gibi yasadışı kârlı suç alanlarını ele geçirmek için yapılandırıldılar.

Genellikle ortaokul ve lise çağlarında, okul yanlarında açılan Ülkü Ocakları’na zorla götürülen çocukların, akabinde yavaş yavaş suça bulaştırılarak elemanlaştırılmaları belli ki Avrupa’da da kotarılmış. Suça bulaştırma, o çocukları ömür boyu tehdit altında tutmak ve sipariş edilecek suçlarda kolaylıkla kullanmak içindir. Bozkurt işaretinin bu kitleler tarafından kullanıldığını hatırlarsak neyi sembolize ettiğini daha iyi anlarız.

Ülkü Ocakları üzerinden kontrol edilen bu yasadışı ve kayıt dışı para kaynaklarını ele geçirmek isteyen Erdoğan, “Reis” unvanını ele geçirse de bu yapılanmanın siyasal İslam versiyonu olan Osmanlı Ocakları’nın ömrü yine de uzun olamadı. 2015 seçimlerinde yaşadığı yenilgi, bunun sonraki seçimlerde de devam etmesi, dolayısıyla MHP yani Ergenekon’un kucağına düşüşü, MHP’nin devlet kadrolarında yeniden güç kazanmasıyla Ülkü Ocakları tam egemenliğine yeniden kavuşmuş oldu. Şimdi hepsi aynı yerde...

Türkiye’de devlet gücü kullanılarak dokunulmaz kılınan bu ırkçı suç hareketinin Avrupa’da özellikle Erdoğan ve Soylu döneminde aktif hale getirilmesi ve dolayısıyla Avrupa ülkeleri tarafından tepki çekmesi uzun sürmese de eyleme geçmeleri yine de uzun sürdü.  

Keza, bir zamanlar Avrupa’da pazarlanan “PKK uyuşturucu pazarlıyor” propagandası çökmekle kalmadı, bizzat TC’nin yani devletin kanalları kullanılarak yapıldığına dair tonla örnek, veri ortaya saçıldı. Özellikle Süleyman Soylu döneminde… Tam hakimiyetin yarattığı özgüvenle olsa gerek…

Öte yandan AKP-Ergenekon rekabetinde, yani güç savaşı kapsamında şantaj aracı olarak Ayhan Bora Kaplan ve Sinan Ateş dosyalarının MHP ve Ülkü Ocakları’nın bol cilalı duvarlarındaki dökülmelerini daha da hızlandırmış olması, alttaki “suç deposu”nun daha fazla görünür olmasının yarattığı panik, Suriyelilere yönelik- başka nedenleri de var elbette- pogromla “toparlanma”nın ellerinde patlaması, Milli Maç’la kurtarma operasyonun da aynı sondan kurtulamaması kendileri için kritik bir eşiğe dönmüş durumda.

Bu saha kontrolünü kaybetmemek için “bozkurt” işaretini “Türklerin işareti”ne çevirmenin peşine düşmeleri, TV’lerde, alanlarda toplu bozkurt işareti yapma girişimleri, İYİP tarafından meclise önerge sunulması nasıl büyük bir panik içinde olduklarını, diğer bir deyişle bu işaretle nasıl devasa bir alanı kontrol ettiklerini anlamak için son derece önemli.

Dolayısıyla, bizlere düşen de bu faşist ideoloji ve onun sembolünü her alanda tekrar ve tekrar deşifre etmek, unutulmasına, kapatılmasına izin vermemek. Zira bu suç örgütü çökmeden hiç kimseye rahat yok.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.