Kurt’tan barış eli mi?
Ava Neşe KALP yazdı —
- Bahçeli ve Erdoğan’ın çıkışları fırıldaklık hamlelerinden başka bir örnek gibi duruyor… Bunun anlamı, bir yandan tek sağlam kesim olan Kürtlerin omuzunda yaşama, öte yandan da omzuna bindikleri Kürtleri eşit olarak görmeyecek bir formülasyonu devam ettirme isteği. Bu, Amerika’daki beyaz üstünlükçü ırkçı bakışın Türk versiyonudur.
- Türk üstünlükçü bakışın, havuç uzatır gibi bu çıkışlarını çok da ciddiye almamayı, ancak dikkatli davranmayı da gerektiren bir tutuma ihtiyaç vardır. Devleti ele geçiren çetenin “verilen bu elin kadri bilinmelidir” gibi üstenci ağzına kürekle vuracak bir tutum da lazımdır. Savaş ile sadece biz kaybetmiyoruz… Gelinen nokta işte ortada.
Kürtler ve Kürdistan’ın her anlamda tam merkezinde olduğu Ortadoğu ve Dünya’daki hareketlilik baş döndürücü bir şekilde devam ediyor. Bu anlamıyla, Kürtler eğer doğru hareket ederlerse Ortadoğu’nun yakın tarihteki lokomotif halkı olacaktır. Seküler ve demokratik karakterini asla kaybetmemek koşuluyla… Çünkü Siyasal İslam bir “Çöktürme Projesidir.” Nereye girdi ise orası darmadağın olmuştur ya da olacaktır. Dolayısıyla Kürtlerin Siyasal İslam ile mesafelerini kat kat artırması lazım.
Hüdapar üzerinden tüm siyasal İslamcı etkinliklerin Diyarbakır, Batman gibi kentlerde yapılıyor olmasının anlamı burada yatıyor. Filistin ile ilgili mitinglerin, Kutlu Doğum Haftası (Ay takvimi ile siyasal İslamcı fırıldaklık) buralarda yaptırılıyor. Siyasal İslamcı teröristlerin sembolleri ve liderlerinin portrelerinin Diyarbakır surlarına asılması vs... Bütün bunlar devletin ful sponsorluğunda yapılıyor.
Bunu iki amaçla planlıyorlar: İlki Kürtleri dincileştirerek Kürt hareketinden koparmak, kontrol etmek ve cihatçı askerlere dönüştürmek; ikincisi, Kürtler arasında Amerika ve İsrail karşıtlığı geliştirmek. Amerika ve İsrail karşıtlığına, Avrupa’ya yapılan mülteci şantajının bir benzeri olarak bakmak gerekir… Gerçekten de Amerika ve İsrail karşıtlığı Amerika’ya karşı bir şantaj aracı olarak kullanılmak için örgütleniyor. Bu nedenle Kürtlerde olmayan bu karşıtlığı yerleştirmek istiyorlar.
Son haftada ortaya çıkan Bahçeli ve Erdoğan’ın çıkışları bu fırıldaklık hamlelerinden başka bir örnek gibi duruyor. Her iki parti de çıkarları gereği kısa vadeli manevralar yaparak gündemi değiştirmekte uzman... Ancak şu aşamaya gelmiş oldukları da açık: Kürtlerin olmadığı bir Türkiye’nin yaşama şansı ve gücü son derece azdır. Türk toplumu çürümüş ve elli yılda toparlanamayacak kadar ağır hasarlı bir toplum artık. Devletin şiddeti Kürtleri bir yandan ağır biçimde ezerken, öte taraftan da bunun Kürtlerde yarattığı direnç bu çürümüşlüğe karşı canlı kalan bir topluluk olmayı da sağladı.
Bunun anlamı, bir yandan tek sağlam kesim olan Kürtlerin omuzunda yaşama, öte yandan da omzuna bindikleri Kürtleri eşit olarak görmeyecek bir formülasyonu devam ettirme isteği. Bu, Amerika’daki beyaz üstünlükçü ırkçı bakışın Türk versiyonudur.
Amerika’da da beyazlar siyah ya da göçmenlere karşı değiller, onların özgür ve eşit olmalarına karşıdırlar. Amerikan iç savaşı Güney’deki toprak sahiplerinin siyahların köle kalmalarını, Kuzey’deki kapitalist sistemin de siyahların işçi olmalarını istemeleri, yani siyah köleler üzerinde yapılan iç kolonyal bir paylaşım savaşı idi. Kapitalizm kazandı ve kölelik lağvedildi. Ancak beyazların hala köle sahibi olma arzuları bitmiş değildir. İşte Trump, bu arzunun lideridir, her ne kadar kendisi bir kapitalist olsa da... Bugün Harris ve Trump iki yüz yıl önce yapılan bu savaşın başka bir versiyonunun temsilcileri olarak yarışmaktadırlar.
Kürtlere dönecek olursak, Türk üstünlükçü bakışın, havuç uzatır gibi bu çıkışlarını çok da ciddiye almamayı, ancak dikkatli davranmayı da gerektiren bir tutuma ihtiyaç vardır. Barış talepleri haklı, meşru ve elbette heyecan yaratmalı, ama devleti ele geçiren çetenin “verilen bu elin kadri bilinmelidir” gibi üstenci ağzına kürekle vuracak bir tutum da lazımdır. Savaş ile sadece biz kaybetmiyoruz… Gelinen nokta işte ortada.
Bu nedenle Kürtlerin onlardan gelecek hamleye odaklanma yerine, ileride hem barış ve hem de her türlü savaş olasılıklarının değerlendirildiği, bunlara uygun planlamaların ve hazırlıkların yapılacağı ciddi bir odaklanmaya ihtiyacı var. Bütün olasılıklara hazır olmak, tüm Kürtler arasında diyalog, birbirini kollama, tartışma, iletişim ağlarının kurulması anlamına geliyor. Zamanın ve tarihin nasıl olanaklar sunacağını bilemiyoruz ancak öncelikli olarak kaynaklarımızı verimli ve dikkatli kullanacağımız planlamalara odaklanmalıyız. Bu konuda tam bir devlet refleksiyle hareket edilmelidir.
Bu çerçevede karşımızdaki güçlerin de tüm olasılıklarını göz önünde bulundurmalıyız. Mesela bir barış girişimi olursa minimum ve maksimum pazarlık çerçeveleri ne olacak? Kürtlerin bu saatten sonra mütevazi olmalarına da gerek yok. Karşımızda halk desteğini alan bir Kürt hareketi, buna karşılık halk desteğini yitirmiş bir iktidar var.
Ancak unutmamalıyız, Kürtlere karşı geniş bir hizalanma da her daim güncelleniyor. Daha önce yazmıştım Özgür Özel’in özel olarak yerleştirildiğini. Fonksiyonu Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek, onun yarattığı ivmenin başarısına el koyup bir Kürt ve Alevi’nin asla bu devletin başına gelmeyecek şekilde önünü almaktı ve bu başarıldı. Bütün devşirme heveslileri gibi Kılıçdaroğlu’nun da Kürtlere karşı birkaç şey söyler ve yaparsa kabul göreceğini sanma gafleti kendisine nelere mal olduğu da sanırım birilerine ders olmuştur…
Kürt ve Alevi demişken, Kürt Alevilerin içinde Truva atı olarak kullanılan Munzur Üniversitesi’nde düzenlenen sempozyumla Bingöl ve Erzincan’da kotarılan, yani dinci ve ırkçı kentlere çevirme projesi şimdi Dersim’de uygulanıyor. Dersimli olarak katılım sağlayanları asla unutmamak lazım. Doçentlik ve Prof.luk alabilmek için her türlü hizmeti verenler ile boyun eğmedikleri için işlerinden, unvanlarından edilen Dersimli akademisyenleri bir yere not etsinler. Bu konuya dair daha ayrıntılı bir yazı yazacağım sonra.