Dünyanın bütün Kürtleri birleşin!

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Son plan çerçevesindeki saldırılar, yoğun toplantılar, Kürt topraklarını aralarında paylaşanların ortaklıklarının bir üst aşamaya taşınması olayıdır. Onlar için burası artık nihai bir karşılaşma zemini ve mutlaka kazanmak istiyorlar. Aylar, hatta yıllardır bu plan için seferber olup, oradan buradan güç toplamaya çalışmalarının anlamı da bu.
  • KDP,karanlık çökünce içeriden kapıları açan işbirlikçiler gibi sinsi sinsi ortalıkta dolaşıp AKP/MHP’nin ayak işlerini yürütüyorlar. Son hazırlıklara bakılırsa ciğerlerini sonuna kadar Kürt nefretiyle dolduran Ergenekon/MHP-AKP ve KDP bütün hayatta kalma planını bu topyekûn imha planına bağlamış durumdalar.

Güney’e yapılan askeri yığınak, doğa katliamı ve öldürülen insanlar, aleni askeri işgal ne KDP’yi ne de Irak merkezi hükümetini rahatsız etmemektedir. Bu da göstermektedir ki bu çok aktörlü bir plan, mühendisliğinde Türkiye ve taşeronluğunda Barzani ailesi var.

Irak, İran neden suskun sorusuna gelince, aslında değiller. Türkiye’nin üzerinde çalıştığı ve onlara sunduğu planın içeriğine paralel olarak rollerini oynuyorlar.

Bilindiği üzere özellikle Türkiye’nin Kürtleri gördüğü yerde imha etme politikası, buna reaksiyon olarak Kürtlerin de daha fazla politikleşmeleri, Rojava’daki gelişmeler, dünya çapında Kürtlerin kimliklerini sahiplenmesi vb. gibi şeyler Kürt topraklarını işgal eden devletleri ciddi anlamda endişelendirmektedir. Dolayısıyla son plan çerçevesindeki saldırılar, yoğun toplantılar, Kürt topraklarını aralarında paylaşanların ortaklıklarının bir üst aşamaya taşınması olayıdır. 

Bunun anlamı Kürtlerin var olma veya yok olma noktasında oldukları gerçeğidir. Çünkü bu konuda Türklerin horozlanmasına bakmayın, onlar da son nefeslerini tüketmektedirler. Onlar için burası artık nihai bir karşılaşma zemini ve mutlaka kazanmak istiyorlar. Aylar, hatta yıllardır bu plan için seferber olup, oradan buradan güç toplamaya çalışmalarının anlamı da bu.

Bütün bu devletlerin ortaklaşa konumlandıkları bu pozisyonun oyun kurucusu Türkiye’nin ikna dosyasındaki içeriği şöyle: “Kürtler giderek politikleşiyor, birleşiyor. Bizim KDP üzerinde bölgeyi bu biçimiyle kontrol etmemiz zorlaşıyor. KDP artık tüm zeminini kaybediyor, bu nedenle orayı fiili olarak kontrol ederek dört parça Kurdistan’ın ve dolayısıyla Kürtlerin birleşmesinin önüne geçip parçalayarak imha etmemiz gerekiyor. Biz elimizi taşın altına sokuyoruz, ya bizim orada yaptıklarımızı destekleyin, bunları da yapamıyorsanız en azından göz yumun.”

Köy boşaltmalarının Barzanilerin desteklenmediği bölgelerden başlatılarak yapılması da bu mühendislik planının bir parçasıdır. Burası daha sonra cihatçılar ve Araplar yerleştirileceği alanlar olacaktır. Bu, Türkiye’nin sunduğu planın başka bir içerik ve Irak ve Suriye’nin iknası için de parlatılmaktadır. Bununla bölgenin demografisinin Araplar lehine değiştirilmesi önerilmekte (aslında kendilerine bağlı cihatçıları yerleştirip daha sonra onları da onlara karşı kullanacaklardır).

Bu, son zamanlardaki Suriye ile ısrarlı görüşme taleplerinin altındaki nedeni de aydınlatmaktadır. Bu projeden kesinlikle Suriye’nin haberi var. Bu plan, Suriye’ye “tamam sizin topraklarınızdan çekiliriz (elbette çekilmeyeceklerdir) ama buradaki cihatçıları da taşıyacak bir yer bulmalıyız” argümanı üzerine bina ettikleri yer. Güney’de Kürtlerden arındırılan yerlere oradaki cihatçıların yerleştirileceğini belli ki daha önceki istihbarat görüşmelerinde konuşmuşlar. Şimdi fiiliyata, uygulamaya geçirme aşaması olarak Suriye’yi yemlemekte kullanıyorlar. “Bak köyleri boşaltmaya başladık, yavaş yavaş oralara taşıyacağız. Gelin görüşelim, birlikte Rojava’yı halledelim” çağrıları yapıyorlar. Bu yolla “tüm bu parçaları ve Kürt kazanımlarını ortadan kaldırır ve Kurdistan’ı yeniden tanzim ederiz, ABD’yi de bu yolla kovarız” mesajı verilmektedir.

Belli ki Suriye -Putin’in de zoruyla- buna tav olmuş durumda. Son haberlere göre Erdoğan ve Esat Moskova’da görüşecekler. Bu görüşmeye İran’ın değil, Irak’ın çağrıldığı da gelen bilgiler arasında ve bu da mevcut tezi doğrulamaktadır. İran’ın Türkiye’nin cihatçıları bu bölgeye taşımasına, Türkiye’nin orada daha fazla güç kazanmasına sıcak bakmayacağı açıktır.

Bu nedenle İran bu konuda sessizliğini korusa da içeride o da Kürtlere yönelik imha edici politikalarını sertleştirmeye devam etmektedir. Kendisi bölgeye ABD nedeniyle aleni olarak müdahale edemediği için de Irak içindeki müttefikleriyle hareket etmekle yetiniyor. Şimdilik. Muhtemeldir ki Türkiye onlara Güney’i paylaşma önerisinde de bulunmuştur. Ancak İran devlet geleneğinin Türklere çok fazla güvenmediğini de belirtelim. Sessizlik biraz da bu yüzden.

Dolayısıyla konunun PKK olmadığı, topyekûn Kürt birliğinin önüne geçilmesi, kendi kendilerini yönetme, kaderlerini tayin etme haklarının sonsuza kadar ortadan kaldırılması olduğu açıktır. Kürtlerin, özellikle Türkiye’deki yerel yönetimler ve Rojava’daki özerk yönetimle, yönetim kabiliyetleri sadece bu devletleri değil, otuz yıldır Güney’deki tüm imkanları kendi küçük aile çemberinin ceplerini doldurmak için kullanan ve dolayısıyla gırtlağına kadar yolsuzluğa batan Barzani üst çemberinin de kâbusu. Onlar da kendi kirli yüzleri görünmesin diye Kürt halkının insanca hakları ile yaşama mücadelesinin önünü almaya çalışıyorlar.

Kürt coğrafyasının tam orta yerinde bu aç gözlü, haris aile, bütün enerjisini orayı bir aile çiftliği biçiminde kullanmak için gözünü kırpmadan Kürt politikacıları, gazetecileri, mücadele insanlarını, siyasal oluşumlarını imha etmede harcıyor. Türkleşme eğilimlerinin sırıttığı bu ekip, kendi bayraklarına “paçavra” diyen bir devletin bayraklarını hevesle yollara, kalelere asacak kadar sefil durumda. Molla Mustafa Barzani’yi karşılar gibi Kürt kasaplığına soyunan Erdoğan’ı karşıladılar.

Ergenekon/MHP ve AKP vampirizminin bütün hayatta kalma planını bağladıkları Kürt imhasına, karanlık çökünce içeriden kapıları açan işbirlikçiler gibi sinsi sinsi ortalıkta dolaşıp AKP/MHP’nin ayak işlerini yürütüyorlar. Son hazırlıklara bakılırsa ciğerlerini sonuna kadar Kürt nefretiyle dolduran Ergenekon/MHP-AKP ve KDP bütün hayatta kalma planını bu topyekûn imha planına bağlamış durumdalar.  

Ve dolayısıyla enteresan bir şekilde ve biçimde bu soyguncu ekiplerin kaderi gibi Türk ve Kürtlerin de kaderi birbirine bağlanmış durumda. Kürtler kaybederse Türkler de bu parazit ve soyguncu ekiplerden hiç kurtulamayacakları biçimde kaybedecekler. Ya da bu ekipler kaybeder Kürtler ve Türkiye’deki halklar da bu parazit örgütlerden kurtulup gerçek bir demokrasiye erişebilme olanağını yakalamış olurlar.

 O nedenle Dünyanın bütün Kürtleri ve halkları birleşin!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.