Özgür Özel'in B planı
Ava Neşe KALP yazdı —
- Özel’in konuşmaları da özel tasarlanmış karakterdedirler. Sanki topyekûn bir savaş durumu “Kürtleri halledemezse,” yedekte tutulan B planı gibi duruyorlar. İyi polis taktiği gibi. Ancak, yine de şu açıdan önemli: Demek ki normal koşullarda bir çete müdahalesi olmazsa toplum o kadar da Kürt düşmanlığı peşinde değil. Yani çetenin “beka” meselesi gerçekten ciddi.
- Esas konu, Kürtlerle Türkler arasında temas noktası sağlayacak bireylerin, kurumların ve mekanizmaların ortadan kaldırılması. Çünkü bu karşıt kutuplaştırma hali sürmezse Ergenekon çetesi, AKP-MHP, yani Türkçü-İslamcı apartheid rejiminin devamı mümkün olmayacaktır.
Bu yüzyıl kesinlikle Kürtlerin yüzyılı olacaktır. Kürtler buna güvenmeli ve sadece birlik olma ruhunu önüne almalıdır.
En az beş bin yıldır bu topraklarda yaşayan, en azından 2000 yıllık oluşmuş etnik kimliğiyle Kürtlerin artık kolayca perde arkasında bırakılamayacağı sömürgecilerce çok net olarak anlaşılıyor.
Türkçü-İslamcı apartheid rejimi, Kürtlere ve Alevilere karşı konumlandırılan özel bir sistemdir. Ancak bu sistem, bütün baskılara rağmen Kürtleri ve Alevileri etkisiz hale getiremiyor. Onun da ötesinde, devletin yüz yıldır çözmeye çalıştığı, ancak çok başarılı olamadığı güçlü kültürel bağlar, Kürtlerin Ortadoğu’da gücünün artmasına devam ediyor. Ayrımcılık ve şiddet arttıkça Kürt ulusal duygularının, toparlanmasının da arttığını görmek son derece umut verici.
Ancak Kürtlerin kriminal ve marjinal bir konuma itilmesi, orada tutulması devleti ele geçiren çeteler için son derece hayatidir ve bundan asla vazgeçmeyeceklerdir. O yüzden, en ağır saldırıları en hızlı ve sert şekilde, bu kutuplaştırmayı tehdit edecek kişi ve kurumlara yöneltiyorlar. Bunlardan en önemlisi de Selahattin Demirtaş’tır hiç kuşkusuz.
Genelde Demirtaş’ın hapiste olması Erdoğan’ın kini ile açıklansa da bu sadece bir kısmıdır. Demirtaş’tan nefretin arkasındaki en önemli kesimin MHP ve Ülkü Ocakları’nın olmasının başka bir anlamı var. Demirtaş, Türk ve Kürtler arasında ciddi bir temas noktası oluşturacak bir figür. Bunu önlemek için uyguladıkları tüm metotların yetersiz kaldığı bir profil, politikacı. Bahçeli’nin o karanlık ve kirli ağzını her açışında Demirtaş’a saldırmasının arkasındaki neden bu. Demirtaş’ı teröristlikle suçlayan posterlerinin asılmasının nedeni de…
HDP ve DEM’de aynı durumda olan kurumlar. Bu yüzden ikisinin de kapatılması için Bahçeli salya akıta akıta konuşuyor. Bu kurumlara yönelik uygulanan sayısız müdahale biçimi vardır. Bu kurumların içine, kurum açısından son derece önemli kişilere yönelik, ajanlaştırılmışların yanında, ajan olmayan ancak yetersiz, hırslı, zaaflı kişilikler, kullanışlı insanlar aracılığıyla değersizleştirilmeleri, dolayısıyla uzaklaştırılmaları ve etkisiz hale getirilmeleri için çok çeşitli metotlar kullanılmaktadır.
Daha önce benim pepug olarak tanımladıklarıma, geçen hafta S. Demirtaş başka bir isim altında tekrar işaret etti. Bu nedenle bence DEM, Kürt hareketi, Kürt kadın hareketi kendi içinde haklarında bu tür propagandalar yapılmış kişileri ve bu türden söylentileri çıkaran, yayan kişileri ciddi olarak mercek altına almalıdır.
Bu durum, Demirtaş’ı ziyaret edecek olan, ancak onun tutuklanmasına yol açan yolun başlangıcında da rolü olan Kılıçdaroğlu için de aynıdır. Çünkü Kılıçdaroğlu da bu bağlantıyı kuran bir yerde duruyordu aslında: Kürt ve Alevi olarak. Eğer cumhurbaşkanı olarak seçilseydi bu apartheid sistemi aşındıracak bir durum olurdu ki Ergenekon çetesinin sonunun hızlanması anlamına gelecekti.
Dahası, Kılıçdaroğlu, CHP içindeki Ergenekon taşlarını yerinden oynatmaya da cüret etmişti. Ve bu cüretinin en büyük desteğini de Kürtlerden alıyordu.
Tam da bu yüzden Kılıçdaroğlu’nun tuzağa düşürülmesi, etrafını saran “danışman ekibi,” 700 yıllık Osmanlı manipülasyon sanatı, bu manipülasyonla hayatta kalan (aslında 1923 sonrası İttihat ve Terakki) MHP ve ülkü ocakları (Ergenekon) gibi cinayet aparatlarınca, ele geçirilmiş silahlı kuvvetler (ordu ve polis), medya, din aracılığıyla toplumun yüzde doksanını manipüle eden, soyan, öldüren bir çetenin rahatsız olmasından daha doğal ne olabilir.
Kılıçdaroğlu’nun yerine geçen Özgür Özel’in kurduğu cümleleri, Kılıçdaroğlu o zaman söylemiş olsaydı aynı şekilde karşılanacağını hiç sanmıyorum. Zira, Ergenekon aparatlarının toplumu ajite edecek ekipleri buna asla izin vermezlerdi.
Bana göre Özel’in konuşmaları da özel tasarlanmış karakterdedirler. Sanki topyekûn bir savaş durumu “Kürtleri halledemezse,” yedekte tutulan B planı gibi duruyorlar. İyi polis taktiği gibi.
Ancak, yine de şu açıdan önemli: Demek ki normal koşullarda bir çete müdahalesi olmazsa toplum o kadar da Kürt düşmanlığı peşinde değil. Yani çetenin “beka” meselesi gerçekten ciddi.
Dolayısıyla esas konu, Kürtlerle Türkler arasında temas noktası sağlayacak bireylerin, kurumların ve mekanizmaların ortadan kaldırılması. Çünkü bu karşıt kutuplaştırma hali sürmezse Ergenekon çetesi, AKP-MHP, yani Türkçü-İslamcı apartheid rejiminin devamı mümkün olmayacaktır. Kobanî davasında en büyük cezaları alanlara dikkat edilirse bu iki toplum arasındaki bağlantıları sağlayanlar. S. Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Alp Altınörs’e yönelik düşmanlık onların bu bağlantı alanlarında olmasından kaynaklanıyor.
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu ve ekibinin bertaraf edilme biçimi de aynı nedene dayalı. Önemi açısından metaforik anlamda çok kanlı bir saldırı bakıldığında. Öyle ki halen kanayan Kılıçdaroğlu ve ekibi lime lime edilirken, Ergenekon’un yerinden sökülen taşlarını itina ile yerine koymak için Kılıçdaroğlu’nu kendisine en büyük desteği sağlayan Kürtlerle bir nefret ilişkisine koyacak bir formda yapılmasına bilhassa özen gösterildi.
İşte Ergenekon’un en büyük becerisi: İtina ile kötülük tasarlamak, örgütlemek ve uygulamak.