Neden Kars, Bitlis ve Şırnak?
Ava Neşe KALP yazdı —
- Hazırlanan plana göre Güney ile Kuzey arasında planlanan tampon hattı, Kuzey’i de iki parçaya ayıracak başka hatla ayırmak istiyorlar. Kars, Muş, Bitlis ve Şırnak’ı aldıklarında Kuzey’i boydan boya ikiye ayırmış oluyorlar.
Kısa bir seçim analizi yapmak gerekirse iki temel sonuç sayabiliriz: Siyasal İslamcı ve Irkçı politikalarının iflası, Kürt direnişinin yükselişi…
Eskiden Kürtlerle uğraşanlar kaybeder diyen küçük bir kesim vardı. Ama bugün tecrübelerle bu doğrulanmış bir gerçeklik. Kürtlerin sadece oyu değil, Kürt hareketini çarpan etkisi kendi oy oranının çok çok üstünde. O nedenle Kürt hareketinin politik bir lokomotif olarak hem çamura saplama hem de çamurdan çıkarma gücü olduğu çok net olarak görülüyor.
Bugün Erdoğan’ın kolayca yenilgiyi kabul edişinin arkasında, şımarmış maço kibrine Kürtlerin 2015 yılında attıkları çizikle başladığını unutmayalım. Bu çizik her seçimde biraz daha genişliyor.
Kürtlere uygulanan savaş politikalarıyla gelinen ekonomik çöküşün bir sonucu olarak da bu kadar kolayca bu yenilgiyi kabul etmiş oldu. Eğer kabul etmezse ekonominin yüzde yüz çakılacağını ve buradan ancak linçle kurtulacağını biliyor. O yüzden CHP’nin çıkması aslında bir anlamda işine geliyor. Dış dünyaya “bakın demokrasi işliyor” mesajı, kendisini “demokrasiye saygılı bir lider” olarak tanıtmayı ve bununla dışarıdan para bulmayı umut ediyor.
Bu sonuç, haliyle pek çok yol ayrımlarına da işaret ediyor. Örneğin Erdoğan büyük bir ihtimalle ya Ergenekon (yani Cumhur İttifakı) ile bir hesaplaşmaya gidip onlardan kurtulacak ya da onlarla büyük bir savaş çıkartarak fena halde çizilmiş olan kaportayı kurtarmaya çalışacak.
Erdoğan’ın sözlerine bakılırsa bir savaş ihtimali daha fazla görünüyor. Erdoğan ve Ergenekon’un hayatta kalmak için Kürtlere karşı çıkaracakları bir savaş, DEM Parti dışındakilerce itiraz edil[e]meyeceğinden, savaşla hayatta kalma şanslarını deneyecek gibi duruyorlar. Şimdiden Güney’de Türkmen çetelerle baskılamaya başladılar bile.
Ancak Kürt düşmanlığı da raf ömrünü doldurmuş gibi görünüyor. Bu seçim sonuçlarıyla bence asker içinde de eski güçlerine erişemeyecekler. Her şeyi göze alarak eğer AKP Ergenekon’un ipiyle kuyuya inerse o ipte asılı kalacak. Seçim sonuçlarına bakılırsa, gerçekten de esas olarak ırkçı politika güdenler cezalandırılmış gibi duruyor. MHP, BBP, İP bütün bu ırkçı partiler çakılmış gibi. Bugün itibariyle artık siyasal İslam ve Ergenekon’a kapılar kapanmaya başladı… Tabii kayyumlara ve kayyum politikalarına da…
Bunun Güney Kurdistan’daki etkisini de unutmamak lazım. Bence Kuzeyli Kürtlerin bu başarısında KDP yönetiminin Kuzey Kürt hareketine olan düşmanlığının da payı büyük. Güney halkının da onlara ciddi bir uyarı vereceğini buradan hesaplayabiliriz. Eğer savaşta TC’ye yardıma devam ederlerse, çok uzun süre Güney’de barınabileceklerini sanmıyorum.
AKP ve Ergenekon’un Kars, Bitlis ve Şırnak’a yönelmesinin temel nedeni de bununla bağlantılı. Bu ısrar Kuzey Kurdistan haritasına bakınca anlaşılabilir. Hazırlanan plana göre Güney ile Kuzey arasında planlanan tampon hattı, Kuzey’i de iki parçaya ayıracak başka hatla ayırmak istiyorlar. Kars, Muş, Bitlis ve Şırnak’ı aldıklarında Kuzey’i boydan boya ikiye ayırmış oluyorlar.
TC’nin iç kolonileştirme süreci böyle işletilir. Kent merkezleri önce etrafı diğer illerden izole edilir. Sonra idari açıdan baskı altına alınır. Burada dil öncelikli bir şekilde değiştirilir. Köy ve kasabalardan kent merkezlerine yapılan iletişim bu yolla Türkçeleştirilir, yavaş yavaş insanlar köy isimlerini bile Türkçe hallerini kullanmaya başlarlar.
Bu şekilde köylere ve kasabalara nüfuz edilir. Merkez’de devletin tüm ağırlığı kullanılarak dilin yanında yavaş yavaş bir göçmen nüfusu yerleştirilir. Bunlar önce asker ve polis başta olmak üzere devlet memurları ile başlatılır. Kışlalar, geniş askeri ve yerleşim yerleri yapılır. Yavaş yavaş buraya göçmen nüfus da eklenir. Erzincan’dan sonra Ahlat’a Ahıska Türklerinin yerleştirilmesine dikkat… Bu nüfus ile yavaş yavaş kentin ticari sınıfı da baskılanır. Ticari sınıftakiler ya yedeklenir ya da devlet mekanizması kullanılarak ticari güçleri kırılır, mülklerine vergi ve cezalandırmalarla el konulur. Yani ekonomik kaynakları ele geçirilir.
Ekonomik kaynaklar ele geçirildikten sonra zorunlu olarak yerli halk iş bulabilmek için başka kentlere ve ülkelere göç etmeye zorlanırlar. İlk çalışmaya giden kitle arkasından eşlerini ve çocuklarını da götüreceklerinden kentin nüfusu daha da azalır, buradaki hizmet sınıfı yavaş yavaş göçmenlere devredilir. Bu gelen göçmenler sistemli olarak ekonomik açıdan kayırılır, karşılığında Türkçü ve İslamcı kodlara zorlanarak onlar aracılığıyla kentin asli nüfusu daha da baskıya alınır. Özellikle kadınlara ve gençlere yönelik saldırılarla bu baskı arttırılır. Ayrıca Maraş’ta yapıldığı gibi gerek görürlerse bu göçmen kitleler kullanılarak katliamlar yapılarak da büyük göç dalgaları yaratılır.
Bu yöntemle Kürt Alevi kentleri Gümüşhane, Bayburt, Erzurum, Bingöl, Elazığ, Erzincan, Sivas, Maraş, Adıyaman’ın çehresi değiştirildi.
Şimdi bunu, bu yarma hareketiyle diğer Kürt illerine yavaş yavaş yaymak istiyorlar. Şırnak bu konuda Kurdistan topraklarının dört yarma hattının birleştiği ana merkez üs haline getirilmiş durumda. Hem ikiye yarılmış Kuzey hem Güney hem de Rojava’ya hükmedecek sömürge politikalarının sevk ve idare edileceği bir merkez. Kerkük ve Musul’a da en yakın bir üs. Bir anlamda Dersim’e yapılan müdahalede Elâzığ nasıl kullanıldıysa aynı biçimde tüm Kurdistan’ın sömürgeleştirilmesinde kullanılacak bir üs gibi planlanmış.
Bu, Özel Harp Dairesi denen sömürgeleştirme dairesinin asli planıdır. Şırnak, Bitlis’i Erzurum ve Elâzığ haline getirdiklerinde yavaş yavaş çevre illere bunu yayacaklardır. Birbirinden kopmuş olan iller, zayıflamış halkalar olarak daha kolay dönüştürebileceklerdir. Bu yüzden bu il merkezlerinin ne dilinin ne de ekonomik yapısının değiştirilmesine izin vermemek gerekiyor. O yüzden belediyeler son derece kritik. CHP’nin sessizliği de buradan. Bu bir devlet politikası.