İttihatçılık, Baasçılık ve Kürtler
Ava Neşe KALP yazdı —
- Suriye Baasçılığı, kaçınılmaz son olan “tek mezar” ile tarihten silindi. Ancak, mezara giden bu lanetli “teklik” ideolojisi veda ederken doğumuna katkıda bulunduğu başka bir lanetli teklik bu coğrafyanın kucağındaydı epeydir… Cihadizm…
- Türkler dahil oldukları Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi planının sonraki ayağının İran olduğunu, bu planın dahilinde bir Kürdistan oluşumunun da yer aldığını bildiklerinden/gördüklerinden bazı tedbirler almaya çalışıyorlar.
Bilindiği gibi Türkiye’deki Kemalizm/İttihatçı ideolojisinin Arap muadili, nasyonal sosyalist Baasçılık Irak, Suriye, Libya, Mısır başta olmak üzere Arap devletleri arasında hızlıca yayılmış ve iktidara gelmişti.
"Tek dil, tek millet"ten Tek mezara
Türk Kemalizm/İttihatçılığı gibi Baasçılık da “tek din,” “tek dil,” “tek millet/bayrak” ideolojisiyle binlerce yıllık topraklardaki çeşitliliği tekleştirmek için akla-hayale gelmez vahşiliklere imza attı. Dolayısıyla da niteliği gereği kısa sürede diktatörlüklere ve aile iktidarlarına evrildi.
Türkleri izleyerek, Arapların dışındaki etnisiteleri, İslam’ın dışındaki inançları sistemli olarak baskılayarak ya din değiştirmeye ya da bu toprakları terk etmeye zorladılar. Daha sonra da onlarla aynı ideolojiyi gütmeyen Arapları, aynı versiyona uymayan Müslümanları da…
Bu ideolojinin en son parçası olan Suriye Baasçılığı, kaçınılmaz son olan “tek mezar” ile tarihten silindi. Ancak, mezara giden bu lanetli “teklik” ideolojisi veda ederken doğumuna katkıda bulunduğu başka bir lanetli teklik bu coğrafyanın kucağındaydı epeydir… Cihadizm…
Bu “nadide” tek din, tek dil, tek millet ideolojisinin Türk ayağı Kemalizm/İttihatçılık NATO’ya üyelik sayesinde uyumlu bir formatla, yani AKP/Ergenekon molekülünün inşasıyla şimdilik hayatına devam edecek gibi duruyor… Tabii bu ideolojinin yüzyıllık Kürt ve Alevi fobisi de…
Bu fobi ile yapılan vahşet dizileri, eş zamanlı olarak bu siyaseti çok iyi okuyan bir Kürt hareketi ve kitlesinin ortaya çıkışını sağlamış oldu haliyle… Kürtlere dair her şeyin “terörizm” ile sabote edildiği yerde, lazım olduğunda kullandıkları “bin yıllık kardeşlik” boş ambalajı, hoplaya zıplaya alkış tutan bir avuç Kürt hırsızın dışında kimsenin rağbet etmediği bir söyleme evrildi…
Uluslararası kamuoyunda Kürtlerin politik statülerini karşılayacak bir formülün kendisini ciddi olarak dayattığı bir dönemde, Kürt düşmanlığından asla vazgeçmeyişleri, Suriye’deki yeni dönemde Kürt avına çıkmaları bu ideolojik yapılanmanın Arap Baasçılığının sonundan bir ders çıkarmadığını gösteriyor… Hafız Esad oğlunun başına bu korkunç yükü bırakırken, Erdoğan adım adım bunu tekrar ediyor. Ne akıl tutulması…
Oysa Esad Kürtlerle oturup konuşabilseydi, demokratik bir anayasa üretip iktidarını paylaşabilseydi belki de bugünkü son olmazdı… Çok güçlüymüş gibi duran iktidarlarının nasıl kâğıttan kaplanlar olduğundan asla ders çıkarmıyorlar. Türkler bundan ders çıkarır mı? Göreceğiz.
Suriye planı; bir mühendislik çalışması
Kürtlerin yetmiş milyona varan nüfusuyla artık Ortadoğu’da bir güç olduklarını kabul etmeyenler lanetleniyor. İşte Irak, Suriye. Sıra İran’da gibi. Bu kadar büyük bir nüfusa bu çağdışı baskılar dayatılırsa sonuçları da ağır olur haliyle… Kürt halkıyla demokratik ve eşit yurttaşlık hakkını “bölünürüz” yalanıyla engelleyenler bölünmekten kurtulamıyorlar…
Suriye’de on iki günde gerçekleşen yeni durumun Israil ve Amerika’nın mühendisliğiyle, sahada Türkiye’nin taşeronluğuyla yürütüldüğü çok açık. Duruma bakıldığında nasıl detaylı ve sabırla işlenen bir mühendislik olduğu da görülüyor.
Türkiye bu planı, Esad ile görüşme talepleri yapıldığı dönemde de biliyordu. Peki neden bu kadar ısrarlı görüşme talepleri yapıldı? Bana göre mevcut plana göre daha fazla kazanım elde etmekti. Bunu Rojava’nın elimine edilmesi hamlesine çevirmek istediler. Dolayısıyla, bu bölgenin kendisine bağlı çetelere verilmesini talep ettiği/edeceği sonucu çıkıyor. Bu yolla, planlanan projeden kendi çıkarı için de facto bir durumla daha fazla kâr elde edecekti. Bu yapılsaydı bu plan çöker miydi? Hayır. Sadece Türk devleti mevcut halinden daha fazla kâr/toprak elde edecek, bir ihtimal plandaki Kürt oluşumunun önünü kesmiş olacaktı.
Burada aynı durumu Bakur’daki Kürtlerle ilgili de görüyoruz. Bir taraftan "Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun", öte yandan da imha planlarını hızlandırarak devam ettiriyorlar. Bu şaşırtıcı olmamalı… Yani Türkler hiçbir zaman tek bir planla hareket etmezler. Birden fazla plan hazırlar, hepsini aynı anda uygulamaya koyar, hangileri en kârlıysa onunla devam ederler.
Türkiye’nin planı; ENKS- KDP…
Türklerin Öcalan hamlesi bu planlardan bir tanesi. Dahil oldukları Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi planının sonraki ayağının İran olduğunu, bu planın dahilinde bir Kürdistan oluşumunun da yer aldığını bildiklerinden/gördüklerinden bazı tedbirler almaya çalışıyorlar.
Rojava, Bakur ve Rojhilat’ta ağırlıklı olan Öcalan’ın çizgisindeki güçler. Başûr’da YNK çizgisinin de iyi ilişkileri var. Geriye Barzaniler kalıyor. Orada da halkın büyük bir kısmı baskıyla susturulmuş olduğundan, yarın Rojhilat, Başûr ve Rojava’nın bir hat biçiminde birbiriyle ilişkilenmesi durumunda, Barzanilerin etkisinin sıfırlanacağı açık. Bunu hesaplayan Türkiye, Öcalan’a bağlı güçlerin rüşvet, yolsuzluk gibi şeylerle yedeklenemeyeceğini de bildiğinden başka tedbirler geliştiriyor. Bu plana mecbur etmek için de bir yandan Öcalan gelsin mecliste konuşsun, bunun karşılığında biyolojisi Kürt, sosyolojisi korucu, psikolojisi AKP/Türk olan ENKS ve KDP’nin küçük çemberinin etkili olacağı bir formülü kabule zorluyorlar anlaşılan..
Buna mecbur etmek için bir yandan Öcalan’a cezalar verilirken, öte yandan hem Rojava’yı hem de Kuzeydeki Kürtleri (kayyımlar, tutuklamalar, ileride mülklere çökmeler gibi) ile tehditlerine devam ediyorlar anlaşılan. Tutturabilirlerse, uluslararası kamuoyuna “işte Kürt yönetimi bu,” diyerek Lozan’da oynadıkları oyunun yeni bir versiyonunu Barzaniler üzerinden kurmayı deneyeceklerdir. Bu yolla hayal ettikleri neo-Osmanlıcılıkla tüm Kürdistan’ı fiili olarak topraklarına katmasalar da kontrolü altına alacak, sömürgeleştirecek ve iç kamuoyunda bunu cilalayıp pazarlayarak kendi iktidarlarını sürdürebileceklerdir.
O halde, Kürtlerin de aynı metodu uygulama hakları vardır. Yani tek bir planla hareket edilmemesi, mevcut olanaklar arasında hepsini aynı anda elde tutmak, sonuçta en karlı olanıyla sonuca gitmeye çalışmak en doğrusu…