Kahrolun!

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Silêmanî’de İranlı genç kadını kovalayan bu güruh, sınırın öteki tarafındaki Kurdistan’da saçı açık diye işkence ile öldürülen Kürt kadını için üç aydır ölümüne savaşan kardeşlerinin ne uğruna savaştıklarının ne umurunda ne de farkındadırlar.

Hepimiz tam otuz yıl önce, Kurdistan’ın bir parçasının statüye kavuşmasının coşkusunu heyecanını yaşamış, heyecanla selamlamış olduğumuz Güney’de tam otuz yıl sonra bir kadın, Kürt erkeklerinin saldırısına uğruyor, onu savunan genç bıçaklanıyor daha Paris’te Kürt kadınlarının kanı soğumamışken.

 Tam otuz yıldır otonom bir yapı ile yönetilen Kurdistan’ın tek parçasından geliyor bu görüntüler. En kör kavgalarda bile asla kadınlara dokunulmayan, en kanlı kavgalarda bile kadının leçeğini yere atmasıyla kavgaya son veren, kadınların dağlarında özgürce dolaştığı ve bu yüzden de Arap ve Türk Müslümanlarca “yeterince” Müslüman görülmeyen bir toplumun 21 YY’da ve tek otonom bölgesinde oluyor bütün bunlar… 

Elinde telefon gibi son teknolojik araçlar, üzerinde çağın moda giyimi, saç tasarımı, güya son yılların “çağdaş” eğitiminden geçmiş, ama orta çağ ve Türk İslam Sentezi linç kültürünün ürününe dönüştürülmüş bir gençlik yetiştirilmiş Kurdistan’ın kalbinde bütün bu sürede. 
KAHROLUN!

Bunun sorumlularının bu güruhu şekillendiren eğitim (örgün ve yaygın) sistemi ve bu sistemi sağlayan idari/yönetim kadrosu olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Bir yerde linç kültürü varsa orada banko başka şeyler de var demektir zira…

Linç kültürünün olduğu yerde her zaman diktatörlük, hukuksuzluk, had safhaya çıkmış yolsuzluk var demektir. Yöneticiler hırsızlık yapıyor demektir. 

Linççi güruhlar her zaman hırsız yöneticilerin dahili olarak kullandığı paramiliter yapılardır. Türkiye’de derin iktidar yapısı tarafından kullanılmaktadır. Türklerde bu, din ve milliyetçilik ile Güney’de ise sadece din üzerinden yapılandırılması Türklerin toplumsal mühendisliğinin eseri olduğuna işaret ediyor.

Hırsızlar sadece para çalmazlar, aynı zamanda çaldıklarıyla başkalarını da satın alarak iktidarları için hırsızlık ağını genişletirler. Satın almanın en önemli yollarından biri büyük oranda kadın bedeni üzerinden yürütülen haz endüstrisidir. Bu, kadınların mülkiyete dönüştürülmesi ve dolayısıyla da kadınları kontrol edecek mekanizmaların devreye sokulması anlamına gelir. Haz endüstrisinin kârlılığı bir yandan insanların cinselliğini bireysel kararları ile yaşamasının yasaklanması, öte yandan da el altından cinselliğin sürekli olarak pompalanmasını gerektirmektedir. Bütün bunlar her zaman en elverişli olan din ile devreye sokulur.

Linç kültürüyle kadınların mülkiyete dönüştürülmesi, dolayısıyla erkeklere boyun eğdirilmesi sağlanır. Boyun eğmeyenler sokakta toplumun diğer erkeklerin saldırısına açık hale getirilir (Silêmani’de olduğu gibi) ve bedenlerine el konularak kamusal satışa açık haz endüstrisinin sermayesine dönüştürülür. Bu din adı altında ideolojik olarak da mühürlenir.

Cinselliğin dinin, dinin de erkeklerin denetimine alındığı bu formatla, “din adamları” da hiyerarşik olarak iktidara bağlanır. Toplumun din adı altında pornografik malzemelerle bulandırması için  din adamı kılığındaki bu sapkın güruh üzerinden, kadınları, kadınların giyimini, nasıl hangi yaşta, kiminle sevişecekleri vs.yi sürekli olarak pompalayacak bir sistem oluşturulur: Tarikatlar… 

Tarikatlarda kadına “düşkünlük” ve “düşmanlık” pompalanır. Bu bir çelişki değildir, buradaki zıtlık arz-talep ilişkisinde kullanılmaktadır. 

Kadınları kontrol altına almanın gerekçesini “penislerine sahip çıkamama”ya bağlayacak kadar zıvanadan çıkmış bir rezilliğe yedeklenmenin (Silêmanî’de aynı argüman vardır) sırrı bu zıtlık ilişkisinin işlevselliğindendir. Bu yolla kadınların bedenini, emeğini, aklını ve diğer tüm yeteneklerini kendi çıkarlarına aileden, tarikata oradan devlete uzanan geniş bir sömürü çarkına bulundukları yerden dahil olurlar. 

Türkiye’nin Kurdistan’da bol kepçe para harcadığı tek alanın din olmasının hikmeti işte budur. Kürtlerin ulusal kimliğin politik alanına ulaşmaların önlemek için dindarlaştırma adı altında cinselliğe odaklayıp uyuşturmak, emir komuta kademesinin içine alıp kullanabilmek. Kuzeyde kısmi olarak başardığını Güney’de öyle anlaşılıyor ki işbirlikçi yönetici kadrolarla büyük oranda başarmış. 
KAHROLUN!

Dünyadaki en büyük kadın kaldırma (cinsiyetçi haydutluk) ordular eliyle, dine sardırılmış pezevenklik kurumuyla yapılır. DAİŞ ve Êzîdî kadınları hatırlayalım. Din adı altında orta çağ zihniyeti ile kadın pazarlamanın 21 yy versiyonunda kimse bu kadınları satın alan “Müslüman”lara dair tek bir laf etmedi.  

İşte bu beyin yıkama seansları bu işlere yarıyor. Silêmanî’deki güruhun ortak tek noktası penisli olmaları. Cinsiyetçilik dediğimiz, birkaç santimlik uzuv üzerinden bütün sokakları, dışarıdaki eğlenceyi, yani hayata dair ne varsa sadece kendi hakları olarak algılanmasının en karikatürize hali bu linçte çok net görünmektedir . 

Kirli diktatörlüklerin en önemli malzemesi, penisli olanların penisli olmayanlara yönelik hastalıklı bir nefret ve haz ilişkisi kurduğu cinsiyetçi katman, dini ideolojiyi tarikatların taşeronluğunda “penisliyim her şey benim hakkım” diyerek oradan oraya dolaştırılırken, altından donunun alındığından bile habersiz güruhlar yaratmanın endüstrisidir. 

Silêmanî’de İranlı genç kadını kovalayan bu güruh, sınırın öteki tarafındaki Kurdistan’da saçı açık diye işkence ile öldürülen Kürt kadını için üç aydır ölümüne savaşan kardeşlerinin ne uğruna savaştıklarının ne umurunda ne de farkındadırlar. İşte bu, Türkiye’deki hotellerde uçkurlarından video klipleri yapılan güneyli düşkün yöneticilerinin eseridir. 

BİN KERE KAHROLUN!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.