Nagihan Akarsel İçin Adalet!
Elif KAYA yazdı —
- Mücadeleye başlarken Zilan adını aldı. Onun için Zilan, kadim gelenekle bağ kurmasını sağlayan, ulaşması gereken amaçtı. Tanrıçanın izinde yürümek, onun gibi olmak, yaşam iddiası ve mücadelesiyle engelleri aşmak, kıştan baharlara varmak için Zilan olmalıydı. Soyadını ise neşeyi, sevinci, direnci, akışkanlığı, sanatı ifade eden Su koydu. Kimileyin de Su yerine Nisan dedi.
Nisansam*
Huzura yol veren keyifli dalgaların arifesindeyim
Bir yanımda çiy damlasına tutunan uğur böceğinin görkemi
Diğer yanımda kendin olmanın dayanılmaz hafifliği
Nisansam olsun o kadar...
Nisansam demiş, kendisine yakışan zaman dilimini tarif ederken. Nisansam, olsun o kadar...
İnsanın kendisine ad koyması, kaderini belirleme iddiasını taşımayı gerektirir. Bir anlamda olgunlaşmayı, kendin olmayı, tamama ermeyi ifade eder. Bu nedenle insan doğarken konulan ad ile insanın kendisine aldığı ad ayrıdır. Konulan ada başkasının varlığımızı, alınan ad ise yaşamda kendimize biçtiğimiz anlam ve misyonumuzu tanımlar. Bundan olsa gerek, insanlar yeni bir yaşam arayışına girip, özgürlük için yola koyulduğunda kendine biçtiği anlam temelinde kendine isimler alırlar. Seçtikleri isimlerle ruhunda, yüreğinde, damarlarında ritmini hissettiği yaşamı ifade etmeye çalışırlar. Bundan olsa gerek kendi olma arayışına çıkan insanın tanımını kendine seçtiği isimde buluruz.
O, mücadeleye başlarken Zilan adını aldı. Onun için Zilan, kadim gelenekle bağ kurmasını sağlayan, ulaşması gereken amaçtı. Tanrıçanın izinde yürümek, onun gibi olmak, yaşam iddiası ve mücadelesiyle engelleri aşmak, kıştan baharlara varmak için Zilan olmalıydı. Soyadını ise neşeyi, sevinci, direnci, akışkanlığı, sanatı ifade eden Su koydu. Kimileyin de Su yerine Nisan dedi.
Özgürlükle sanatı, direnişle mücadeleyi, kavgayla neşeyi buluşturup özgür yaşam arayışına koyulduğunda, su oldu aktı, Nisan gibi hem direnişi hem yaşamı dolu dolu yaşadı. Geçtiği yerlerden her yüreğe dokundu, kendinden geriye sevgiden, emekten, güzelliklerden derin izler bıraktı. Saklı anlamlara ulaşmaya çalıştı, sadece aklıyla, gözleriyle değil, daha çok yüreğiyle anlamaya çalıştı. Bu onun mücadele ve yaşam biçimiydi. Yoldaşlığında sözün gücü kadar, yüreğin diline de yer verdi. Özgür yaşamı çok ötelerde değil, anlamına varılan zamanların içinde yakalama çabasındaydı. An önemli, derdi. An’da zamanı yakalamak ve yaşamak yaşamın gücüne ulaşmaktı. Bir çocuğun gülüşünde, bir böceğin çabasında, bir dilek ağacının öyküsünde, bir kadının sözlerinde bulurdu anlamı. Çağımızın anlamını yitirmiş dünyasında o, anlamın izinde yol almaya çalıştı. Kuzeyden, Rojava’ya, Başur’a kadar Kurdistan’ın her adımında sevgiden- anlamdan ağlar ördü. Kadın devriminin ilk kez yaşandığı bu topraklarda kadın bilimiyle ikinci kadın devriminin bilgisini açığa çıkarmanın inanılmaz gururu, sevinci ve coşkusunu taşıdı. Höyüklerde saklanan tarihsel- toplumsal yaşamın izlerini Efrin’de, Şengal’de Güney Kurdistan’da sürdü. Nerede mücadele eden, yaşamını mücadele uğruna yitiren bir can varsa, edebi kalemiyle onları ölümsüzleştirdi. Onları yüreğine aldı, onların dilinden konuşmaya, söylenmemiş sözlerine dil olmaya çalıştı.
Bir devrimci, gazeteci, bilim kadını ve mücadele arkadaşımız olan Nagihan Akarsel’in şehadetinin üzerinden tam bir yıl geçti. Katillerinden halen hesap sorulmadı. Katilleri belli… Tüm kamuoyunun önünde bunu açıklıkla itiraf ettiler. Katliam planı Ankara merkezlidir. Başka bir ülkenin topraklarında tetikçiler göndererek, Nagihan Akarsel’i katleden Türk devleti savaş suçu işlemiştir, soykırım ve kadın kırım politikalarına bir yenisini eklemiştir. Kadın öncüler hedeflenmeye ve kadın katliamları yapmaya devam etmektedir.
Kurdistan Özgür Kadın Hareketi ve Jineolojî Akademisi’nin, “Nagihan Akarsel İçin Adalet” ismiyle başlattığı ve politik kadın katliamlarını durdurmaya yönelik imza kampanyası kadınlar tarafından çok büyük bir ilgiyle karşılandı. 5 kıtadan, 51 ülkeden 312 akademisyen, gazeteci, insan hakları savunucuları, yazar, aktivist, sanatçı, kadın kurumu ve insiyatiflerinin imzaladığı metin, 2 Ekim’de BM, Avrupa Konseyi ve Irak Cumhurbaşkanlığı’na gönderilerek, Türk devletinin Kürt kadınlarına karşı geliştirdiği ayrımcı ve katliamcı politikalarından dolayı yaptırıma tabi tutulması ve suçluların yargılanması talep edildi.
Yaşanan katliamlar karşısındaki sessizlik ve cezasızlıktan politikasından güç alan Türk Devleti katliamlarına devam ediyor. Türk Devleti’nin katliamcı politikalarına karşı dünyanın her yerinde kadınlar hep birlikte seslerini yükselterek, hayır diyor, hesap sorulmasını istiyor. Politik kadın katliamlarına artık yeter!
*Nagihan Akarsel’in Nisansam Şiirinden