Öcalan’dan tarihi laboratuvar
Selim FERAT yazdı —
- Şimdiye dek olduğu gibi değil, karşı tarafın hiç alışık olmadığı bir tarihi hamle, hareketle, tarihe yeni bir ivme vermek gibi, tarihi bir danstan bahsediyorum.
Öcalan’ın on paragraftan oluşan "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"nı, bir tarihin sonu değil, tarihi bir laboratuvarın açılış sahnesi olarak algıladım.
Türk sorumlularının ilk sahnede, bu on paragrafın sadece onuncu paragrafını, hatta yalnızca "tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendisini feshetmelidir" cümlelerini duymak ve kanıksatmak istemeleri doğal.
Ve bunun böyle statik kalmayacağını da biliyorum, çünkü ırmak akmaya başladı.
Bu çağrının paradoksa karşı paradoksal bir çıkış olduğunun altını çizmek istiyorum.
Paradoks (açmaz) Türkiye’ye yansıması gereken, Kürdistan paradoksu (açmazı) olacaktı; Öcalan’ın çağrısının birinci paragrafındaki:
"PKK… Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur" cümleleri, şimdiden ne kadar süreceğini bilemeyeceğimiz "tarihi laboratuvar" sürecinin kapısını aralayan ve şiddetin varoluş ve yeniden varolma ihtimalini gerekçelendiriyor ve bu güncel paradoksa da bir cevap.
Öcalan’ın çağrısı ise, Türkiye’nin kuruluşunun 102. yılında, her zamankinden çok daha katılaştığı, deyim yerindeyse "katatoni"leştiği (katılaşma-hareketsizlik) bir zeminde doğdu.
PKK inkar ve yasaklar, işgal zemininde, Öcalan’ın çağrısı ise Türkiye’nin katatonik şizofren semptomlara sahip olduğu, işgalin devam ettiği bir süreçte doğdu.
Katatoninin semtomları: Konuşma becerisi olduğu halde konuşmama; kendisine söyleneni yapmama, tersini yapma, anlamsız kelimeleri, cümleleri (tek ulus, tek bayrak, tek dil) veya motor hareketleri tekrarlama (Güney Kürdistan’a saldırı, Rojava’ya tehdit ve hava saldırıları, “terörü bitireceğiz”, “bir gece ansızın”…vs); kaslarda kasılma, hareketsizlikten oluşmaktadır.
Öcalan’ın çağrısını, katılaşan tabloya ve içinden çıkılmaz birçok paradoks bileşkesi kavşağında ve özellikle yapısı katılaşan Türkiye’ye, katatoni vakalarında kullanılan Elektrokonvülsif terapi-EKT (beyne kontrollü bir şekilde elektrik akımı uygulayarak kısa süreli nöbetlere neden olan tedavi yöntemi) olarak algılıyorum.
Bu çağrı bilgisayar sayfasına otuza yakın satırdan oluşan, açık ve net cümlelerden oluşmasına rağmen, taraflarca, kendi eksenlerine uygun tercüme edilecektir.
Bask Parlamentosu’nun çağrıyı: "Bijî Kurdistan" olarak tercüme etmesi, üç bin kilometre uzakta, yankıya verilen cevaplardan biri.
Öcalan’ın konuk olduğu dönemde İtalya’da Başbakanlık yapan D´Alema’nın çağrının "cesaret dolu" olduğunu açıklaması, bu çağrının her satırının, yol açacağı gelişme ve etki alanına işaret ediyor.
PKK’nin çağrıyı, "bir son değil", "bir başlangıç" olarak değerlendirmesi, benim "Öcalan’ın tarihi laboratuvarı" tanımlamamın başka bir yansıması oluyor.
Neden laboratuvar?
Bundan sonra atılacak adımlar açısından, "yeni" bir süreç başlıyor.
Yeni bir hareket, şimdiye dek atılmayan adımlar bağlamında "yeni bir süreç".
Şimdiye dek olduğu gibi değil, karşı tarafın hiç alışık olmadığı bir tarihi hamle, hareketle, tarihe yeni bir ivme vermek gibi, tarihi bir danstan bahsediyorum.
Türkiye üniter bir devlette ısrar edecek;
Kürdistan, tüm parçaları kapsayan, varoluş sürecinde direnecek.
Buna rağmen, savaşın durdurulması, barış mümkün olacağını ben de ümit ediyorum.
Bu yeni süreç, sert perspektiflere rağmen, bir perspektif değişimine yol açacak mı?
İşte bu noktada, böylesi bir laboratuvar, Kürdistan ve Türkiye halklarının yeni deneyimler kazanacağı ve deneklerin, bizzat halkın gözleminde gerçekleştirileceği bir zeminde olacak.
Halkın denetiminde olmasını umuyorum. DEM’in 40 dan fazla alanda yapacağı halk toplantıları bu açıdan önemli.
Bunun için kritik bir dönemin başladığını biliyorum.
Tedbirli iyimserlik, şartlı ve umutla adım atmak için olumlu bir başlangıç olabilir.
Tarihi sorumluluk, kendi payına ait olanların sorumluluğunu üstlenmeye denk düşüyor.
Kararsızlığın bu dönemde, özellikle Kürdistan açısından önemli bir eksi olacağını gözlemliyorum.
Berlin’de, Öcalan’ın heyet yoluyla ilettiği açıklamayı dinleyenlere seslenen, tecrübeli bir kadrodan aktarıyorum:
"Devrim devam edecek!..."
Sonrası da var…