Kabadayılar süreci mi?
Selim FERAT yazdı —
- Hala "bir gece ansızın gelebiliriz"i tekrarlayan Erdoğan ve "PYD’yi hedef almakla görevli Fidan’ın "askeri operasyon tehdidi", devlet gövdesinin iki temsilcisinin bu süreçteki pozları. Barış’a zehir kusmak mı bu?
DEM’in adını "Barış" koyduğu süreçte, Türk tarafına kabadayılar yüklendi.
Sürece bakın…
Erdoğan neden açık konuşmuyor sorusuna, Diyarbekîr’de yaptığı konuşmadan cevap geldi:
"Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır. Terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi, örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması."
Kürdistan’ın başkentindeki burnu yüksekte duran bu adama ilk cevap salondakilerden geldi ve dinleyicilerin yarısı bu üst derecede "trajik tekrar"a kulaklarını kapatıp salonu terkettiler.
Hala "bir gece ansızın gelebiliriz"i tekrarlayan Erdoğan ve "PYD’yi hedef almakla görevli Fidan’ın "askeri operasyon tehdidi", devlet gövdesinin iki temsilcisinin bu süreçteki pozları.
Barış’a zehir kusmak mı bu?
Bana göre altta kalmamak için, üst radikal ırkçı duruşla, hala kurulmayan masayı tekmelemek olarak da anlaşılabilecek bu resim karelerinin hedefi: Kürt tarafında "caydırıcılık" yaratmak!
Abdülkadir Selvi açıkladı: "Suriye'deki SDG ambalajlı PKK-YPG varlığı, Kandil'deki PKK varlığından daha tehlikeli hale geldi".
Bunu, "Rojava’da yükselecek Kürdistan sembolü, Kuzey Kürdistan’ı doğrudan etkileyecek tarihi dönüşüme yol açacak ve biz Türkiye olarak Kürtler’in bizden bağımsız varlığına engel olamayız" olarak tercüme ediyorum.
Bu bağlamda, Rojava bağlamında unutulmaması gereken bir not Hakan Fidan’dan: "Toprak bütünlüğünün (Suriye’nin) ve birliğin korunması ana odağımız olmaya devam etmelidir…Eğer SDG merkezi yönetimle bütünleşme çabalarında samimiyse, feshedildiğini açıklamalıdır."
İsviçreli siyasetçi Dr. Beppe Savary:
"Erdoğan, Kuzey ve Doğu Suriye’yi kontrol altına almak üzere harekete geçtiğinde, orada yaşayan Kürtlere yönelik tehdit artıyor… Buğday ambarlarına, fabrikalarına ve su kanallarına saldırıyorlar. Bunlar savaş suçudur… Dolayısıyla Rojava merkezli Ortadoğu’da, Kürtler insanlığın onurunu savunuyor" açıklamasıyla, Rojava’daki trajediye işaret ediyor.
Mazlum Kobanî, son beyanatlarından birinde, şu önermede bulunuyor: "Aramızdaki sorunları müzakere yoluyla çözeceğiz ama bunu başarmak için Türkiye’nin adım atması gerekiyor."
Sadece kabadayılar konuşmuyor. Gölgede gündeme yön veren aktörlerlerden AKP Diyarbekîr milletvekili Ensarioğlu’nun, silahsızlanma sonrasında, PYD ile müzakerelerin olabileceğine dair açıklaması, Türkiye’ye bağlı bir Rojava hipotezinin hala gündemde olduğuna dair ufak da olsa, bir işaret.
Çünkü her şey bir belirginsizlik içinde.
1 Ekim tokalaşmasından sonra, Öcalan’ın Ankara’ya taşınması fikrine Erdoğan’a yakın Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal’dan itiraz var: "Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan çıkması söz konusu değil. Buna gerek yok, ihtiyaç yok, ayrıca mümkün de değil. Bir müzakere, bir pazarlık, açılım vs. gibi süreçler de söz konusu değil. Türkiye'nin eli çok güçlü. Öcalan, meselenin suhuletle çözümünü sağlayabilir; sağlayamazsa da mesele her türlü çözülecektir."
Bu kabadayılar geçidinde Erdoğan adına konuşan, tansiyonu yüksek biri kabadayı da, Mehmet Uçum:
"Türklerin ve Kürtlerin kardeşliğini ve birliğini kırk yıldır enfekte etmeye çalışan terör tamamen sona erecek, enfeksiyon kökten yok edilecektir… Devlet bu hedefe giderken açtığı imkânlara rağmen tercihini terörden ve şiddetten yana kullananları silahlarıyla birlikte toprağa gömecektir. Sonuçta; "kardeşlik, birlik ve huzur kazanacaktır."
Ortaya çıkan: Bu sadece kabadayıların sahnede olduğu bir süreç değil.
Kürdistan ve Kürtleri mutlak red eden bu konsepte dair söylenecekler:
Silahlı hareketin başlamasının temel nedeni, silaha dayalı kolonyal bir gücün, Kürdistan’ı 1919’dan 1940’a kadar işgal ettikten sonra, Kürtler’i iradeden koksun, kendinden, dillerinden nefret eden, kendine yabancılaştırılan, "biz kimiz" sorusuna cevap arayan, çaresiz insanlar haline getirmesiydi.
Ve silahlı mücadelenin başlatılmasıya birlikte, Kürtler kendilerine çözüm aramak için, kolektif politik bir nüfus (sosyal ulus) olarak var oldular.
Gelinen bu süreçte, baldırı çıplak bir düzine jandarmanın korku saldığı milyonlarca Kürt’ün hikayesi, çok gerilerde kaldı.
Ve bu sürecin kabadayılarıyla bir geçiş süreci olmadığını biliyor ve öğreniyorum: "Savaş varken çözüm olmaz." (Karayılan)