Din istismarcılarının ahlak enkazı
Ahmet TURHALLI yazdı —
- İman ve dini kullanarak iktidara geldiler, insanları dinden ve imandan çıkardılar. Bayrak ve kutsallık dediler, kokain ve kara paralarını bayraklara sararak, uyuşturucu tacirliği yaptılar. Milli ve millet dediler, milleti bir lokma kuru ekmeğe muhtaç ettiler.
Din adına iktidara gelenlerin, maddi yaşamda topluma bıraktıkları, enkazların altında on binlerce can oldu. Yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası soğuk havada evsiz barksız kaldı.
Elbetteki bu bir doğal afet idi. Doğal olmayan ise; din, ahlak ve Allah adına sürdürülen bu aymazca yaklaşımlardır. Kendi hakikatinde kötülük ve zarar dışında bireye ve topluma hiç bir katkısı olmayan, toplumu manipüle eden, aldatma ve algı oluşturmakta mahir olan, bu iblis kılıklı Türk İslam sentezinin iktidarcıları, ne yazıktır ki, toplum tarafından da sorgulanmamaktadır. Bu iktidarın sürekli bir biçimde diline doladığı din ve ahlak kelimeleri aşırı derecede kirletilmişlerdir. Din ve ahlak sözcükleri; içinde yaşadığımız toplum başta olmak üzere, bütün dünya topluluklarında ve bireylerin hayatlarında alerji ve karşıtlık oluşturacak düzeye varmıştır.
Bu iktidardan önceki dönemlerde kısmen de olsa‚ din ve ahlak sözcükleri, bir saygınlık ve çekicilik oluştururlarken, nasıl oldu da kutsal olan bu sözcükler, bu hale getirildi? Z kuşağı denilen ve yeni jenerasyon olarak adlandırılanlar başta olmak üzere, din ve ahlak denildiğinde ve yine kendilerine Müslümanım diyenlerin çocukları neler his etmektedirler? Günümüz insanı ve kendilerine Müslüman diyen bizler din ve ahlak sözcüklerini, dini şekil ve libaslarla dolaşan insanları görüp duyduğumuzda; hangi duygu ve düşünce ile, bu durumu karşılamaktayız? Kimler ve hangi yaşam biçimi, ne hakla ve nasıl din ve ahlak sözcüklerinin bu şekilde algılanmasına sebebiyet verdi? Neden böylesi bir algı ve kötülük oluştu? Neden din ve ahlak denildiğinde, insanların aldatılma, zarar görme duygu ve düşünceleri harekete geçmektedir?
Günümüzde din ve ahlak adı altında uygulanan, siyaset, ticaret, eğitim, güvenlik ve hatta bilgi başta olmak üzere, toplumların ve bireylerin kuşkuları ve korkuları depreşmektedir. Bizim tesbitlerimize göre bu durumların temel sebepleri bazılarının siyasal İslam dediği, bizim ise iktidar İslamı diye isimlendirdiğimiz ucube, zalim, gaddar, fesat ve fitne yayan iktidarlar ve onların yandaşlarından kaynağını almaktadır.
Özellikle son 45 yılda Müslümanlar‘ın yaşadıkları topraklarda, Şii yada Sunni diye isimlendirilen kesimlerin zor ya da aldatmalarla iktidarı ele geçirenlerin, toplum ve bireylere getirmiş oldukları ölüm, fakirlik, yıkım ve zulüm dışında bir şey olmamıştır. Din ve ahlak sözcüklerini kullanarak iktidara oturan Şiiler ve Sunniler, dini sattılar ve ahlaksızlığı bir yaşam biçimine çevirdiler. İktidar dinciliği acı ve gözyaşı dışında kendi yönettikleri toplumlara hiç bir şey vermedi/veremeyecek. Kutsalımız dedikleri dinlerini satanların, her şeylerini satma potansiyeline sahip olduklarını anlamamız gerekmektedir. Bunların hiç bir değeri ve ilkeleri bulunmamaktadır.
Bu kesimler için asl olan çıkarları ve koltuklarıdır. Bunun dışında hiç bir şey onlar için değer olarak yoktur.
Türk İslam sentezcileri artık, kendilerine ve iktidarlarına zararı dokunacak diye her şeyi bertaraf etmektedirler.
MİHNE:( المحنة) Abbasi Halifeleri döneminde uygulanan bir İktidar uygulaması. İslam adına iktidarı ele geçirenlerin tarihte sıklıkla baş vurdukları yöntem. Fikirlere karşı koyamadıkları zaman ya alimleri cezalandırma ya da kitaplarını yakarak imha etme uygulamalarına verilen addır. Genelde toplumsal muhalefetin oluşmasını engellemek ve bastırmak için kullanılan yönteme verilen isimdir. İslam tarihinde İktidarcı mezalime karşı çıkan Alimler, fikirlerinden dolayı, işkencelere ve sürgünlere tabi tutuldukları gibi, hemen hemen hepsi katl edilmişlerdir. Bu da İslamı iktidarlarına alet edenlere karşı sürekli bir biçimde karşı koyan Alimlerin direnişini ve din adına baş eğmeyen cesur bir çizginin varlığını ortaya koymaktadır. Bugünde Şiilik ve Sünnilik adına iktidar olanların, kendi muhaliflerini tekfir etmeleri ve onların fikriyatlarına savaş açmaları bundandır. Kur’an, Başörtü, Din, İman, Bayrak ve Vatan gibi değerleri kullanarak iktidara gelenler, Kur’an meallerini yasaklama ve toplama aşamasına gelmiş bulunmaktalar. İstanbul Sulh Ceza Hakimliği, Diyanet işleri Başkanlığı hukuk müşavirliğinin şikayeti üzerine, İhsan Eliaçık’ın Kur’an mealini toplatma ve imha etme kararı vermiştir.
Kürtlere, onların dillerine, onlarla ilgili yayınlara ağır cezalar veren bu MİHNE zihniyeti, nihayet Kur’an meallerini dahi yasaklayacak duruma gelmiştir.
Kur’an satıcılığı yaparak iktidara gelenler, artık Kur’an meallerini toplatmaya ve yasaklamaya başlamıştır. Başörtüyü istismar ederek iktidara gelenler, başörtülülere çıplak arama armağan etmiştir. Cuma Namazı sonrası mazlumlar yanında durduklarını söyleyenler, mazlumları yok etmeye yemin etmişlerdir. Daha önceki depremlerde can kaybından dolayı hükümet ve devleti basiretsizlikle suçlayanlar, yüzbinlerce insanın enkazlar altında kalarak vefat etmelerini seyr etmekte, yardım edenleri ise cezalandırmaktadırlar.
İman ve dini kullanarak iktidara geldiler, insanları dinden ve imandan çıkardılar. Bayrak ve kutsallık dediler, kokain ve kara paralarını bayraklara sararak, uyuşturucu tacirliği yaptılar. Milli ve millet dediler, milleti bir lokma kuru ekmeğe muhtaç ettiler. Vatan dediler, vatanın ormanlarını, yaktılar, denizlerini sattılar, madenlerini çaldılar vatan dedikleri toprakları vatandaşlardan zorla alarak, başkalarına peşkeş çektiler.
İbni Rüşd kitapları cayır cayır yakılırken, ağlayan öğrencisine dönerek şöyle der: Kitaplara ağlıyorsan bil ki fikirler kanatlıdır ve uçup sahiplerine kavuşurlar. Yok eğer Müslümanların haline ağlıyorsan, emin ol ki tüm denizler bir araya gelse göz yaşlarına yetmez.
'Din ve Ahlak' dediler ama dini ve ahlakı o kadar kirlettiler ki, kevser suyu ile dahi yıkamaya kalkışsak, eski değerlerine ve gerçek hallerine uzun süre kavuşamayacaklardır.