Dünya Barış Günü

Ahmet TURHALLI yazdı —

  •  Barışı neredeyse hiçbir Müslümandan duyamayacak dönemdeyiz. Bir din çarpıtılıyor ve tahrif ediliyor. Erdoğan "savaş", Hamaney "savaş", kendilerine İslami örgüt diyenler de "savaş" diye bağırıyor.

Bir Eylül, Dünya Barış Günü olarak anılmaktadır. Hitler’in Polonya’yı işgal ettiği 1 Eylül 1939 aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı’nın da başlangıç tarihidir. Bu savaşta resmi olmayan açıklamalarda, 70 ile 85 milyon insanın hayattan koparıldığı yazılmaktadır. Yüz milyonlarca aile bu savaştan olumsuz bir biçimde etkilenmiştir. Onlarca ülke, yüzlerce şehir, on binlerce köy zarar görüp yıkım yaşamıştır. Yaralı, esir ve kayıpların hakikati ise dünyanın dört bir tarafını etkisi altına almıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda, Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerinde atom bombası kullanılmıştır. Başlangıcı Polonya işgali ile patlak veren bu savaştan dolayı, Dünya Barış Günü de bugünde anılmaktadır. 

İnsanlık tarihinde savaşlar ve yıkım hız kesmeden devam etmiş/etmektedir. Tarih insanların savaşlarla yok ettiği kültürler, felsefeler ve dinlerle dolu bir mezarlığa dönüşmüş durumdadır. Açgözlülük, doymazlık ve iktidar hırsına teslim olma duyguları, savaş ve yıkımın ana sebepleri derler. Bu duygular kontrol altına alınmadığı müddetçe savaşlar da yıkımlar da sürecektir. Nefsi tatmin etme ve onun hırsından dolayı, insanlık sürekli acı çekmiştir/çekmektedir. Bireylerin nefsi arzuları, toplulukların mal ve şehvani arzularına dönüştüğü için, topluluklar ve iktidar zümreleri, savaşları başlatmakla yetinmemekte, bu savaşlar yaygınlaşarak her tarafa sirayet etmektedir. Nefsani iktidar ve tahakküm kurma hırsı ile yola koyulanlar ve nefislerine teslim olanlar; bazen dinleri kullanmakta, bazen ırklarını üstün görerek egolarını tatmine çalışmaktadır. Bunlara karşı savaşanlar ise, kendilerine savaş dışında bir yol bırakılmadığı için savaşmaktadır. Canları, malları, ülkeleri, hakları, şeref ve haysiyetleri, aileleri, dinleri, düşünceleri ve bütün özgürlükleri ağır bir saldırı altında olduğu için savaşa sürüklenmiş olmaktadır. Başka bir söylemle, mazlum ve zayıf toplumlara dayatılan şu olmaktadır: Ya bütün kutsal ve sizi insan yapan değerlerinizi koruyacaksınız ya da yok olacaksınız! Savaşların meşruluğu ve ahlakiliği de bu prensibe dayanmaktadır. İktidar hırsı ve açgözlülükten dolayı saldırı yapanlar, diğer tarafta kendini koruma, var etme savunma savaşları yaşanmıştır/yaşanmaktadır.

Bütün Peygamberler hakikatleri anlatmak istedikleri için, Hz Musa (as) hadisesinde de olduğu gibi, kendi milletlerini zilletten özgürlüğe kavuşturmak hedefleri doğrultusunda mücadele vermişlerdir. Karşıtları olan muktedirler ise, onları yok etme ve teslim almayı dayatmışlardır. Bütün sağduyulu ve sakin davranış ve tutumlara rağmen muktedirler Peygamber ve önderlere yaşam hakkını bile çok görmüşlerdir. 

Örneğin Hz Muhammed (sav) kendi şehri Mekke’den zorla çıkartılmış ve Medine'ye sığındığı halde orada da Mekke’nin muktedirleri tarafından yok edilmek istenmiştir. Hendek ve Uhud savaşları Mekkeli muktedirlerin saldırı ve yok etme savaşlarıdır. 

Saldırıya uğrayanlar kendilerini müdafaa etmek için savaşmışlardır. 

(Hacc/suresi ayet 39-40)’da bu durum şöyle izah edilmektedir: Saldırıya uğrayanlara zulme maruz kaldıkları için savaş izni verildi. Allah onları muzaffer kılmaya elbette kadirdir. Onlar sadece 'Rabbimiz Allah'tır dediklerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmıyla diğer bir kısmını engellemesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler-ki oralarda Allah’ın adı çokça anılır- yıkılır giderdi.

Bütün dinlerde saldırı savaşları yoktur. Savaş şu beş durumda saldırıya uğradıklarında yapılabilinir:Can, mal, nesil, akıl, din.

Bunların dışındaki savaşlara özellikle İslam asla izin vermez. Kur’an'ın anlatımı ve Peygamber’in savaşları bu beş olguyu savunmaya yönelik olmuşlardır. 

Günümüzde Kürtlerin bu beş değeri de vahşice saldırı altındadır.

İslam adalet üzerine ve barış içerisinde yaşama projesidir.

İslam’ın sözcük ve kelime kökü şu üç harften SLM den türemedir: Anlamı “SİLM”, barış demektir. 

Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin; çünkü o, apaçık düşmanınızdır. (Bakara/208)

Sorumlu davranın ve insanlar arasında barışı geliştirin. (Bakara/224)

Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka verilmesini yahut bir iyilik yapılmasını ya da insanların arasında barışın düzenlenmesini isteyenler müstesnadır. Kim Allah’ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa biz ona ileride büyük bir mükafat vereceğiz. (Nisa/114)

Allah barış yurduna çağırıyor ve dilediğini doğru yola iletiyor. (Yunus/25)

Barışa ilişkin sadece birkaç ayetin mealini verdik. Son ayetin mealinde Allah insanları barış yurduna çağırıyor denmektedir.

Günümüzde Kur’an’da ki Allah’a inandıklarını söyleyenler, sadece savaş çığırtkanlığı yapmaktalar. Barışı neredeyse hiçbir Müslümandan duyamayacak dönemdeyiz. Bir din çarpıtılıyor ve tahrif ediliyor. Erdoğan "savaş", Hamaney "savaş", kendilerine İslami örgüt diyenler de "savaş" diye bağırıyor.

Kendi maddi ve nefsani duygularına esir düşmüş bu hükümranlar asla Allah’ın kelamına kulak vermemektedir. 

Sadece kendi hükümranlık alanlarını geliştirmek ve daha fazla maddi kazanç elde etmenin peşindeler.

Müslümanlar bu muktedir çevrelerin algı operasyonlarından kurtulduklarında, Kur’an İslam’ı ile tanışmış olacaklardır. Kardeşim dedikleri Kürt’e savaş dışında hiçbir yol bırakmayanlar, kırk yıldır savaştıkları halde Kürtleri yok edemediler. 

Kürtlerin İslami, insani ve uluslararası hukukunda kendilerine tanıdığı haklı savunma savaşını kazanacakları, Allah'ın vaadi ile sabittir.

Bütün Müslümanlar İslam alemine barışı getirmek istiyorlarsa, önce Kürt’ün haklı davasına omuz vermeliler. Adalet çerçevesinde çözüme kavuşan Kürt ve Kurdistan sorunu, İslam alemine de barışı müjdeleyecektir.

Savaşsız ve sömürüsüz, barış içerisinde kardeşçe yaşayabilme temennisi ile bütün barışseverlerin 1 Eylül Dünya Barış Günü mübarek olsun.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.