Erdoğan yeni işgal saldırılarına destek arıyor

Cafer TAR yazdı —

  • Türkiye’nin sosyo/ekonomik kapasitesi aynı anda İran ve ABD’nin rızasını almanın çok uzağında. Özellikle İran/İsrail geriliminin tırmandığı son günlerde bu daha da zor. Erdoğan Irak ziyaretinin hemen sonrasında ABD’ye icazet almaya gidecek.

TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 12 yıl sonra 22 Nisan’da ilk kez Irak’a gidecek. Ziyaret öncesi ABD gezisinde olan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani Irak medyasına “Erdoğan’ın Irak ziyaretinin gelir geçer türden bir ziyaret olmayacağı ve iki ülke arasında ilk defa meseleleri ertelemek yerine bunlara ilişkin çözüm iradesinin mevcut olduğunu” söyledi.

Halbuki daha birkaç ay önce Irak Parlamentosu Tarım, Su ve Bataklıklar Komitesi Başkanı Faleh el-Hazali ,“Ankara’nın Bağdat’la su akışı müzakerelerine yanıt vermemesi veya iş birliği yapmaması nedeniyle Türkiye ile ticaretin askıya alınması” çağrısında bulunmuştu.

Parlamento Komite Başkanı Faleh el-Hazali ayrıca Türkiye’nin “Irak içinde 90 saldırı noktası ve biri Ninova eyaletinde olmak üzere 4 askeri üssünün bulunduğunu” belirterek bunun da ayrıca Irak/Türkiye ilişkilerinde başka bir sorun olduğunun altını çizmişti.

Türkiye, Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde kurduğu barajlarla hem Irak hem de Suriye’yi susuz bırakma ile tehdit ediyor. Geçmiş yıllarda yapılan anlaşmalara göre Fırat nehrinde saniyede 500 metreküp su salımı yapılması gerekirken, gelinen noktada Türkiye 290 metreküp su salınımına izin veriyor ve bunun sadece 180 metreküpü Irak topraklarına ulaşıyor.

Kısaca neredeyse son kırk yıldır bütün Iraklı yöneticiler Türkiye’nin Irak siyasal coğrafyasında sürdürdüğü askeri operasyonlardan rahatsızlıklarını ifade ettiler. Ayrıca Türkiye daha önce Fırat ve Dicle nehirlerinden akan suyun salınımı konusunda yapılan hiçbir anlaşmaya uymadı.

Uluslararası kamuoyu bütün bunları sadece seyretmekle yetindi; bu konuda ne Birleşmiş Milletler ne de Irak’ın da üyesi olduğu İslam İş Birliği Teşkilatı veya Arap Birliği hiçbir girişimde bulunmadı.

Bunun sonucunda Türkiye’nin kontrol ettiği Fırat ve Dicle nehirlerinden Irak’a ulaşan su seviyeleri her geçen gün daha fazla düştü. Irak Su Kaynakları Bakanlığı 2022 yılında yayınladığı bir raporda, “azalan su seviyeleriyle mücadele için acil eyleme geçilmediği takdirde Irak’ın iki ana nehrinin 2040 yılına kadar tamamen kuruyacağını öngördü.”

Birleşmiş Milletler ise yayınladığı iklim güvenliği raporlarında Irak’ın su ve gıda güvensizliği de dahil olmak üzere iklim değişikliğinin etkilerine karşı dünyanın en savunmasız beşinci ülkesi olduğunu ilan etti.

Ortadoğu’da; Türkiye, İran ve İsrail bölgesel etki alanlarını artırmak için kimi zaman birbirleri ile rekabet, kimi zaman ise birlikte çalışıyorlar. Bu üç ülkenin hem birbirleri hem de diğer bölge ülkeleri ile ilişkilerini anlamak için hem rekabet hem de ortak çalışma alanlarını iyi okumak gerekir. Her üçü de amaçlarına ulaşmak için; tehdit, şantaj, kimi zaman da açık işgale başvurmaktan çekinmiyorlar.

Türkiye daha önceleri Irak’la ilişkilerini şantaj ve tehditle sürdürüyordu; fakat her defasında Kürt Özgürlük Gerillalarına karşı sürdürdüğü saldırılarda başarısız olması ve bundan sonra da tek başına başarılı olamayacağını anlaması Türkiye’yi yeni arayışlara yöneltti.

Uzunca bir süre KDP ile sürdürdüğü ilişkiler üzerinden bölgede askeri etkinliğini artıran Türkiye şimdilerde Irak merkezi hükümetini de oyuna dahil etmek istiyor. Bunun için de Kurdistan’da ortaya çıkan ve bütün Kurdistan’ı geçerek Irak ve Suriye sahasına ulaşan Fırat ve Dicle nehirlerini başka halklara karşı bir tehdit olarak kullanmak istiyor.

Ayrıca buna “Kalkınma Yolu Projesi’ni” de dahil ederek Irak egemen sınıflarının iştahını kabartmaya çalışıyor. Fakat Ortadoğu’da hiçbir hesap çarşıya uymaz. Türkiye’nin bütün bu planlamaları hem İran hem de ABD ve İsrail’in aynı anda rızasını almak zorunda; Kürtler ise bütün güçleri ile buna karşı koyacaklar.

Türkiye’nin sosyo/ekonomik kapasitesi aynı anda İran ve ABD’nin rızasını almanın çok uzağında. Özellikle İran/İsrail geriliminin tırmandığı son günlerde bu daha da zor. Erdoğan Irak ziyaretinin hemen sonrasında ABD’ye icazet almaya gidecek.

Ayrıca Türkiye her iki güçten de bu noktada olur alsa bile sahada işler büyük ihtimalle masa başında planlanandan çok farklı olacaktır. Kürtler ve bölge halkları bu plana şiddetle karşı çıkacaktır. Kurdistan’ın yeniden işgali Erdoğan/Bahçeli yeni sömürgeciliğinin ilk aşamasıdır. Kurdistan bölgedeki sömürgeci güçler açısından ilk ve en önemli engeldir. Bu engel ortadan kalkarsa bütün Ortadoğu büyük bir savaş alanına dönüşür.

Türk devleti Kürtleri Kurdistan’ın suyu ile yok etmeye çalışıyor; halbuki Fırat ve Dicle bugüne kadar bütün Ortadoğu için mutluluk ve bereket kaynağı olmuştu. Erdoğan gelinen noktada büyük oynuyor; öyleyse ona karşı büyük bir direniş örgütlemeli ve faşizmin oyununu bozmalıyız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.