Halkın gündemine karşı provokasyon

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Çok küçük çaplı yeni bir “15 Temmuz” çakma kılıç hadisesi yaratıldı. Kalın’ın, Fidan’ın ve Güler’in parmak izleri, yemin töreninde değil, Ahlat mizanseninde araştırılmalıdır. Bu gündem halkın gündemi değildir. Bizans saraylarına has bir saray-içi hadisedir.

 

İki gün önce Erdoğan, “birkaç, belki 30 ya da 50 kadarı temizlenecek” demecinden sonra mesele anlaşıldı. Arkasında Kalın’ın ya da kalın olmayanın, ama mutlaka birinin eli belli belirsiz ortaya çıktı. Çok küçük çaplı yeni bir “15 Temmuz” çakma kılıç hadisesi yaratıldı. Yeni mezun teğmenlerin bir kısmı bu küçük çaplı provokasyonun, tıpkı köprüye silahsız sevkedilen Harbiyeliler gibi kurbanı olmak üzere.

Dünkü Cumhuriyet’in yazarlarına hemen göz attım. Bu defa hiç birinin bu şedid demece rağmen konuya girmediğini memnuniyetle gördüm. Eğer provokasyonu gördü iseler bu memnuniyet vericidir. Buna karşılık CHP’ye yakın TV kanallarında konu abartılı konuşmalarla köpürtüldü. Teğmenleri savunmayı cansiperane yaparken, provokasyona geldiklerinin farkında bile değillerdi.

Erdoğan tam sekiz gün sustu. Sekizinci gün ortaya çıktı ve “temizlikten” söz etti. Neyi bekledi? Provokasyonun CHP saflarında etkili olup olmadığını; Fidan’ıydı, Kalın’ıydı, Güler’iydi, avanesiyle birlikte değerlendirdi. CHP Genel Başkanı’nın ve medyasının oyuna geldiklerini görünce harekete geçti. Gündem hayati meselelerden uzaklaştı. AKP-CHP arasındaki mücadele bir anda yeniden “Mustafa Kemal’in askerleriyle”, “Hz. Muhammedin askerleri” uyduruk ikilemine hapsedildi.

15 Temmuz’dan farklı olarak en küçük bir riski bile olmayan görünüşte hayli usta bir oyun oynadıkları meydanda.

İki kuvvet komutanını Hüdapar’ın yanına iteklemenin kışlaları ayağa kaldıracağını elbette biliyorlardı. “Ayağa kalkmayı” kontrollü tutmak, protestoyu sınırlamak, alternatif yemin töreni haline getirmek ise, bugünkü ordu hiyerarşisi içinde işten bile değildi. 15 Temmuz günü nasıl bir takım subay ve Harbiye öğrencileri, kimisi habersiz, kimisi yapılanın emir komuta zinciri içinde olduğunu sanarak kurban edildi ise, karacı teğmenler de büyük ihtimalle Kara Kuvvetleri Komutanı’nın Hüdaparlı fotografta yer almayışını, bir tür “emir komuta zinciri içinde "emir” telakki ettiler. Onları böyle bir “emir" telakkisine yönlendirmede ise, teğmenlerin arasındaki MİT elemanı provokatörlerin rol oynadığından şüphe bile edilemez. Emir telakki ettikleri, dönem birincisi kadın teğmenin üst amirine “bizi bir takım cemaatlerin askeri diye tanıtanlara böyle olmadığımızı göstermek istedik” demesi bana kalırsa teğmenlerin nasıl oyuna getirildiğini çok güzel sergiliyor. Teğmenler kullandıkları kirli aletin kendilerini kirlettiğini düşünmüş olmalılar. 

15 Temmuz’da darbeyi emir komuta zinciri içinde bir darbe sananların arasında Erdoğan’ı gerçekten devirmek isteyenlerin varlığı açıktır. Teğmenlerin yemin töreninde ise ne böyle bir niyet ve ne de rejime muhalefetin zerresi bile yoktur. Bu teğmenler başında İslamcı bir sivil rektörün bulunduğu üniversiteden binbir elekten geçirilerek mezun edilmiştir. Eğitimleri devletin Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşa hazırlanmaları temelinde gerçekleşmiştir. Kürt olan ister devletin kullandığı kirli bir alet olsun, isterse kendilerine karşı silaha sarılmış olsun, Kürtlüğe düşmanlık duygularıyla donanmışlardır. Hepsi mezun olduktan sonra Bakur, Başûr ve Rojava’ya karşı savaşa gideceklerini bilmekte ve ideolojik, psikolojik ve politik olarak bu savaşa hazır hale getirilmişlerdir.

Türk ordusunun tarihi Kürt ihanetçilerini kullanma tarihidir. Şu anda Kürdistan tarihinin eşine rastlamadığı ihanetçi Barzanileri kullanmaktadır. Konumuzdaki ihanetçi Kürtlük ise Hizbulkontra’nın artıklarından oluşan HÜDAPAR’dir. Milliyetçi ve Kürt düşmanı Türk subayı kullandıkları hiçbir ihanetçiye aman vermemiştir. İsyanları bastırdıktan sonra, isyancıları kendilerine teslim eden ihanetçileri bile, “kendi milletine ihanet eden, bize de ihanet eder” diyerek darağaçlarında sallandırmıştır. 1990’ların başında yüzlerce yurtseveri satırla doğrayan Hizbulkontra’yı kullandıktan sonra nasıl tasfiye ettiklerini, devletin parmağı ortaya çıkmasın diye katillerin şeflerini nasıl infaz ettiklerini tarih yazıyor. Kullanım tarihleri dolduğunda değil, Hüdapar gibi marjinal bir aleti, Barzani’yi başında bulunduğu Başûr Kürdistanı ile birlikte yok etmekte bir an bile tereddüt etmeyeceklerdir.

Bu tarihin bilinciyle yetişmiş teğmenlerin ordu komutanlarını devletin PKK’ye karşı kullandığı bu kirli aletle eşitleyerek kışkırtmak çocuk oyuncağı gibi bir iş olmuştur.

Hiç kuşkusuz bu provokasyon küçük çaplıdır ve 15 Temmuz gibi rejim değişikliğini değil, rejimin çöküşünü engellemek amacıyla yapılmıştır. Yeniden “laik-anti laik” kavgasını başlatmayı Erdoğan ve etrafındaki klik kendi beka meselesi saymış, CHP’yi yüz yıldır mağlup olduğu mindere çekmiştir.

DEM Parti’nin ve PKK yönetiminin bu gündem değiştirme oyununa gelmemesi şaşırtıcı değildir. Başkan Öcalan’ın düşünceleriyle donanmış bu partiler her fırsatta boşuna “Osmanlı’da oyun çoktur” demiyorlar.

Şimdi yapılması gereken şudur: TBMM’de muhalefet AKP-MHP iktidarından “teğmenleri bilerek provoke ettiniz, çapı küçük bir ‘Allahın lütfuna” yıkılmamak için ihtiyaç duydunuz, halkın gündemini karartmak, ekonomik krizle sokağa yönelen halkı şaşırtmak istediniz” diyerek hesap sormalıdırlar. Provokasyonun asıl suçluları, her kim Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlarını Hüdapar’ın yanında hazırola geçirdiyse o kimsedir.

Yazımın başında dediğim gibi, Kalın’ın, Fidan’ın ve Güler’in parmak izleri, yemin töreninde değil, Ahlat mizanseninde araştırılmalıdır.

Eğer bu yazıda söylenenler isabetliyse, bizim medyamız kepenklerini bundan böyle bu provokasyon haberlerine, başından beri olduğu gibi kapatmalıdır.

Bu gündem halkın gündemi değildir. Bizans saraylarına has bir saray-içi hadisedir. Bırakalım da ordu ile Saray baş başa, saç saça konuyu kendi aralarında konuşsunlar.

Yazıyı bitirirken Yeni Yaşam’da Pazar günü yayınlanan yazımdan bir alıntı yapayım:  

“Ve CHP’lilere tavsiye: Teğmenlerin eylemini sabahtan akşama kadar savunmak için tartışmak yerine Ahlat rezaletini bırakın da Saray ile ordu kendi arasında tartışsın. Bu gündem halkın gündemi değil, onların iç işi.

Yani CHP’li kardeşlerime bu teğmenler çoktandır sizin askerleriniz değildir demek istiyorum. Sanırım unuttunuz: Bir teğmen milletvekiliniz vardı. Mehmet Ali Çelebi. AKP tetikçisi olmuştu. Şimdi acaba ne yapıyor?”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.