İmralı kapısı aralandı

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Şimdi yapılması gereken Öcalan’ın atacağı adımlara ve yapacağı çağrılara Türk devletinin vereceği karşılığı beklemek değil, daha gür bir sesle ve daha azimli bir mücadeleyle “Öcalan’a özgürlük” diyerek Başkan’ın, başlama ihtimali olan müzakerede elini güçlendirmektir.

DEM Parti hey’etinin İmralı ziyareti Başkan Öcalan’ın Kürt sorununa çözüm hakkında görüşlerini tüm kamuoyuna duyurmasına imkan verdiği için büyük bir önem taşıyor. DEM Parti’den yapılan açıklama Öcalan’ın bu görüşlerini ziyaret eden hey’ete ayrıntıları ile açıkladığını ve görüşlerinin “gerek devletle ve gerekse siyasi çevrelerle paylaşılmasını” istediğini gösteriyor. Bu konuda sorunu çözmeye “pozitif adım atmaya ve çağrı yapmaya hazır” olduğunu bildiriyor.

Atacağı adımın ve yapacağı çağrının ise, DEM Parti açıklamasında dile getirilen çerçevede olacağı görülüyor. Bu çerçeve sözkonusu pozitif adım ve çağrının Türkiye ve bölge halklarının çıkarları temelinde olacağını gösteriyor. Nitekim bu açıklamayla aynı gün yayınlanan KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’la yapılan söyleşide Başkan Apo’yla ilgili değerlendirme şöyledir:

“Önder Apo'nun duruşu, özgürlüğe ve ilkelere olan bağlılığı ortadadır. Bu olmasaydı ne İmralı sistemi olurdu ne de tecrit uygulamasına başvurulurdu. Dolayısıyla Önder Apo ve İmralı gerçeğini iyi anlamak gerekir. Bazıları yanlış değerlendiriyor, yanlış sonuçlara ulaşıyorlar. Öyle sanıyorlar ki sanki Önder Apo özgürlüğün ve halkların yararına olmayan adımlar da atabilir. Halbuki bu Önder Apo gerçeğini iyi anlamamanın, tanıyamamanın bir sonucudur. Önder Apo hiçbir zaman ne Kürt halkının, ne de Türkiye'nin diğer halklarının ve Ortadoğu halklarının yararına olmayan bir adım atmaz. Önder Apo'nun yarım asırlık yürüyüşü bu gerçeği yeterince kanıtlamıştır. Yarım asırlık yürüyüşün hiçbir adımı yoktur ki özgürlüğün ve halkların yararına olmasın. 26 yıllık İmralı süreci de böyledir.”

DEM Parti’nin ziyaretinde Başkan Öcalan “Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihi bir sorumluluk olduğu kadar tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır” derken tutumunun dayandığı temeli dile getirmiştir. Atacağı adımın ve yapacağı çağrının bu temelde olacağından şüphe bile edilemez.

Şu anda tecrit işkencesinin son bulması ve Başkan Öcalan’ın Kürt sorununa çözüm için fiili katkıda bulunması için önemli bir adım atılmıştır.

Ancak bu adım Öcalan’ın özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümünün kendiliğinden gerçekleşeceğini hiçbir şekilde göstermiyor. AKP-MHP iktidarı Başkan Öcalan’a karşı “doğrudan diyalog” yolunu seçmek yerine, Kürt halkına ve özellikle Rojava’ya karşı yönelttiği saldırılarla, Başkan Öcalan’a “şantaj” yolunda yürümeye devam ediyor. Bunun anlamı “ya kendinizi yok edin ya da biz sizi yok edeceğiz” şantajıdır. Bu şantaj, defalarca Türk devletinin sözcüleri tarafından açıkça dile getirilmiştir ve Başkan Öcalan’ın direnciyle, gerillanın başarılarıyla ve ülke içinde ve dünyada dayanışmanın gücüyle boşa çıkarılmıştır.

Halkların önünde şimdi yeni imkanlar ve en az bu imkanlar kadar çok büyük tehlikeler var. İmralı kapısı aralanmış ve Başkan Öcalan’ın çözüme katkı sunma imkanı büyümüştür. Bunu, Kürt halkının özellikle geçtiğimiz yıllar boyunca yüzlerce şehide ve binlerce tutuklamaya rağmen sürdürdüğü mücadele sağlamıştır. Eğer Öcalan çeyrek asırdır İmralı işkencesine insanüstü bir iradeyle direnemeseydi ve özellikle Kürt halkı Önderliğinin özgürlüğü uğruna bunca bedel ödeyerek komployu geriletemeseydi, şimdi elde edilen sonuçların binde biri sağlanamazdı.

O halde “yük” Başkan Öcalan’a yüklenemez. O’nun atacağı adımların ve yapacağı çağrıların amaca uygun sonuç vermesi, mücadeleyi büyük bir azimle yürütmeye bağlı. Bu konuda yaşanacak bir zaaf Rojava’nın Türk devletince işgal ve ilhakına götürür ve Türk devleti bu karanlık emeline ulaştığı gün şimdi aralanan İmralı kapısı bir daha açılmamak üzere kapanır ve Kürt sorununda çözüm, belki yüz yıl sonraya kalır.

Halkların mücadelesi ulus- devletlerin çözüldüğü şu anda zaferin eşiğine gelip dayanmıştır. Ama unutmamak gerekir ki, zaferin eşiği zaferin kendisi değildir. Bu eşik “ya zafer ya ölüm” kavşağıdır.

Şimdi yapılması gereken Öcalan’ın atacağı adımlara ve yapacağı çağrılara Türk devletinin vereceği karşılığı beklemek değil, daha gür bir sesle ve daha azimli bir mücadeleyle “Öcalan’a özgürlük” diyerek Başkan’ın, başlama ihtimali olan müzakerede elini güçlendirmektir.

Baş müzakereci esaret altındadır ve esaret altındayken mucizeler yaratanın özgürlüğe kavuştuğu an zaferi ilan edeceği çok açıktır. Aksi durumda ise, faşist Türk devleti Kürt halkından “alacağını aldıktan sonra”, Cemil Bayık’ın tabiriyle söyleyecek olursam, Başkan Öcalan’a karşı “intikam” alma sürecinde son adımını atacaktır.

O halde daha gür sesle ve daha büyük bir azimle “Öcalan’a özgürlük ve Kürt sorununa çözüm” diye haykıralım.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.