Devrim özgürleştirir
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Rojava’nın dört kentinde kadına şiddete karşı binlerce erkeğin “kadın özgürlükçü özeleştiri eylemi” tüm erkek egemen dünyaya karşı ilk büyük çağrıdır: Kendisinin evdeki şiddetiyle, Türk ordusunun kadına şiddetinin aynı şiddet olduğunu devrim erkeğe öğretmeye başlıyor. Devrim kadını özgürleştiriyor. Erkeği de…
Bütün dünya, dün Medya Haber’de yayınlanan erkeklerin kadına şiddete karşı yürüyüşünü izledi. Dört Rojava kentinde binlerce erkek, aralarında tek bir kadın olmadan ellerinde şehit kadınların resimleriyle yürüdü.
Kobanî’de DAİŞ saldırısına karşı koyan kadın gerillaları hayranlıkla izleyen aynı dünya bu defa bu kadınların öncülüğünde kadın devriminin en büyük sonuçlarından birini işte bu erkek yürüyüşlerinde görmüş oldu.
Feodal erkek egemen Kürt ve Arap geleneklerinin hakim olduğu Rojava topraklarında toplam binlerce erkeğin bu yürüyüşü Rojava devriminin önemli bir sonucu derken, bu sonucun “devrimden sonra”, “yeni toplumun inşası” olarak gerçekleşmediğini, devrimin Türk saldırılarına karşı devam ettiği koşullarda sürdüğünü özellikle vurgulamak istiyorum. Devrim zafere ulaşmış, bir “devlet” kurulmuş, o devlet devrimin zaferini güvenceye almış ve nihayet sıra erkeklerin devrimi ve devletiyle “kadını kurtarmaya gelmiş” demiyorum. Devrim sürüyor ve kadınlar bu devrimin maddi ve manevi öncüleri olarak devrimin saflarında savaşıyor, ölüyor ve öldürüyor.
Devrim eğitir.
Her savaşta olduğu gibi evinde babasını, kocasını, erkek kardeşini “bekleyen” kadını “kurtaracak erkek” mitosunu kadın devrimi yıkıyor. Kadın kendini kurtarıyor. Ölüm kalım savaşında düşmana karşı kadının erkekle eşitliği, devrim ister zafere ulaşsın, ister yenilgiye uğrasın geriye dönülmez bir eşitliğe dönüşüyor.
Aklıma lirik bir savaş şiiri geliyor. Savaş muhabiri Sovyet şairi Konstantin Simenov’un şiiri: Rusçası şöyle başlıyor, “Jidi menya i ya vernus.” Cephede sevgilisinden ve eşinden uzaktaki askerin şiiri; “Bekle beni döneceğim”. 1917 devriminden yaklaşık 21-22 yıl sonra Hitler Almanyası’na karşı savaş sırasında yazılmış ve bütün Sovyet cephelerinde askerlerin ezberine giren şiirin Ataol Behramoğlu tarafından yapılan Türkçe çevirisini olduğu gibi aktarıyorum:
Bekle beni geleceğim/ Bütün gücünle bekle./ Bekle, sarı yağmurlar/ Hüzün getirdiğinde./ Bekle karda, tipide/ Bekle, bunaltırken sıcak/ Bekle, kimseler beklemezken/ Geçmişi unutarak./ Bekle, uzak yerlerden/ Mektup gelmez olduğunda,/ Bekle, birlikte bekleyenler/ Beklemekten usandığında./ Döneceğim, bekle beni/ Ve iyilik dileme/ Artık unutmak gerektiğini/ Söyleyenlere./ Varsın oğlum ve anam/ Yok olduğuma inansınlar./ Varsın, yorulup beklemekten/ Otursun ateşin başına dostlar/ İçsinler o acı şaraptan/ Rahmet dileyerek yitene/ Bekle. O şaraptan/ İçmekte acele etme./ Bekle beni, döneceğim/ Tüm ölümlerin inadına./ Varsın, beklemeyenler/ Yorsunlar bunu şansa./ Anlayamayacak onlar/ Nasıl ortasında ateşin/ Kurtardı beni/ Senin bekleyişin./ Nasıl sağ kaldığımı/ İkimiz bileceğiz sadece:/ Başardın beklemeyi sen/ Kimsenin bekleyemediğince.”
Olağanüstü bir şiirdir bu. O günkü erkek-askerin çelişkili duygularını gerçekçi bir anlatımla dile getirmiştir. Bu şiirin yazıldığı sırada cephedeki her iki askerden biri toprağa düşüyor, toprağa düşmeden az önce diz boyu çamurların içindeki asker kendisini belki artık beklemeyecek olan “kadına” son bir kere “bekle beni döneceğim” diyordu. Sovyetler Birliği’nde bulunduğum yıllarda, o aralar 90’ına gelmiş eski bir Kızılordu askerinin bu şiiri ezbere okurken ağladığına şahit olmuştum. “Ne oldu?” diye sordum: “Beklememiş” dedi.
Bu şiir Büyük Ekim Devrimi’nin “bekleyen kadın” sorununu ne yazık ki çözemediğini, en çaresiz anında bile erkeğin “bekle beni” dediği kadını “beklemekten” özgürleştiremediğini gösteren edebi bir kanıttır. Simenov Kobanî’de savaş muhabirliği yapsaydı, böyle bir şiir yazmayacaktı.
Çünkü Rojava’da kadın erkeği beklemiyor. Erkek kadına “bekle beni” demiyor.
Devrimci süreçte kimseden bir şey beklemeden omuz omuza yürüyorlar.
Rojava’nın dört kentinde kadına şiddete karşı binlerce erkeğin “kadın özgürlükçü özeleştiri eylemi” tüm erkek egemen dünyaya karşı ilk büyük çağrıdır: Kendisinin evdeki şiddetiyle, Türk ordusunun kadına şiddetinin aynı şiddet olduğunu devrim erkeğe öğretmeye başlıyor.
Devrim kadını özgürleştiriyor.
Erkeği de…