Tokalaşmanın diplomatik anlamı

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Bakırhan ise Türkiyeli parlamenter olarak “seninle sınıf mücadelesinde uzlaşmayız” diyor, uzlaşmadığı da partisinin yarım yüzyıllık tarihinde yazıyor; ama Kürdistanlı diplomat olarak Bakırhan “yarım asırdır süren savaşa son vermek ve çözüm için seninle bile barış masasına otururuz” demiş oluyor. Hiç kimse öküz altında buzağı arar gibi talihsiz kıyaslamalarla ortamı bulandırma yoluna girmemelidir.

Tele 1 Ana Haber’de CHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ayakta karşılaması ve DEM Parti Eşbaşkanı’nın MHP Başkanı Bahçeli’yle tokalaşması aynı kefeye konarak eleştirildi, TİP Başkanı’nın tutumu övüldü.

Bu konuda neler denebilir?

Sorduğum soruya cevap ararken kendimi DEM Partili yöneticilerin yerine koydum. Bahçeli’nin uzattığı eli sıkar mıydım?

Eğer TİP (eski TİP) yöneticisi olsaydım, Bahçeli’nin elini havada bırakırdım.

DEM Parti yöneticisi olsaydım, ama Kürt bileşeninin yöneticisi olsaydım, Türk devleti adına Kürdistan halkının temsilcisine uzatılan eli, o anda neden uzatıldığına pek mana veremesem de tereddüt etmeden boşlukta bırakmazdım.

Türkiye işçi sınıfının öncü kesimlerini temsil eden bir parlamenter ile, Kürdistan halkını temsil eden bir parlamenter arasında nitel bir fark olduğunu düşünmekteyim.

Türkiye işçi sınıfının sermayeyle, o sermayenin siyasi temsilcisiyle “sınıfsal uzlaşma”, hele bu temsilci aşırı milliyetçi ve emek düşmanı ise, kabul edilemez. Sınıf mücadelesinde “parlamenter ve diplomatik nezakete” yer yoktur. Sınıf mücadelesinde sınıf düşmanı ile “sosyal barış” olamaz.

Buna karşılık, aynı zamanda sömürge Kürdistan’ı temsil eden bir parlamenter, sömürgecilerle yaşanan savaş koşullarında, aynı zamanda bir diplomattır. Bir bakıma birbiriyle savaş halinde olan iki ülkeden birini temsil etmektedir ve her diplomat gibi “düşmanıyla” diplomatik “nezaketin” icaplarını yerine getirmelidir. Çünkü o parlamenter-diplomatın görevi bir yandan sömürgeci saldırganla savaşırken, diğer yandan eşit haklı barış için çalışmaktır.

Somut olarak konuşursak: Devlet Bahçeli TBMM’nin açılış toplantısında DEM Parti grubunu selamlamış, grup temsilcilerinin elini sıkmıştır. Kimin elini sıkmıştır? “Derhal kapatılsın, maaşlarına el konsun, o maaşlar kahraman ordumuzun şehit yakınlarına verilsin” dediği DEM Parti yöneticilerinin elini sıkmıştır. Bu hadisede DEM Partililerin değil, MHP Başkanının attığı bu adımı izah etmesi gerekir. Nitekim “izah” da etmiştir: “Dünyada barış isterken, ülkemizde de barış isteriz” demiştir.

Bu sözlerin Türk siyaseti açısından hiçbir değeri yoktur. DEM Parti yöneticileri böyle sözlerin daniskasını işitmiş, çözüm sürecinde “Sayın Öcalan” diyenlerin sonra neler dediğini unutmamıştır. Siyasi açıdan böyledir. Buna karşılık Kürt halkına karşı savaşın en “şahin” temsilcisi “barıştan” söz ettiği zaman, bu söz Bakırhan’ın siyasi defterine değil, ama O’nun diplomasi defterine “barış için kıymetli bir söz” diye not edilir. Bu “kıymetli söz”ü Kürt Özgürlük Hareketi’nin yenilmez mücadelesi Bahçeli’ye söylettiği için kıymetlidir. Sözde barış diyenlerin, gelecekte barış masasına oturmak zorunda kalacağının işareti olduğu için kıymetlidir. Böyle olacaktır.

Sınıf mücadelesinde DEM Parti’nin de, Bakırhan’ın da tek bir defteri vardır: Bu defterde sınıf mücadelesini “kadın özgürlükçü, ekolojik, komünal sosyalizme” kadar uzlaşmasız bi şekilde sürdürme iradesi altı defalarca kalınca çizilmiş olarak yazılıdır. Neredeyse yarım asırdır süren savaşta ise DEM Parti ve Bakırhan’ın ceplerindeki defterde “Öcalan’a özgürlük ve Kürt sorununa çözüm temelinde eşit haklı, onurlu barış” sözleri aynı vurgularla yazılmıştır.

Bu iki defterdeki sözler temelinde hiç kimse DEM Parti’nin mücadelesine en küçük bir leke bile süremez. Aynı zamanda bu iki defter arasında en küçük bir çelişki bile yoktur. Bazıları sadece “diplomasi defterine” bakmakta, sınıf savaşıyla barış mücadelesi arasında bir uyuşmazlık görmekte “Öcalan’a özgürlük ve Kürt sorununa çözüm” karşılığında gerçekleşecek olan PKK ile TC barışı durumunda, Kürt halkının sınıf mücadelesinden yan çizeceğini iddia etmektedir. Bunlar sınıf mücadelesinin tam da böyle bir barış olmadığı için gerilediğini, Türk işçilerinin milliyetçi-şovenist-militarist propagandanın etkileri altında sınıf düşmanlarıyla işbirliğine mecbur edildiğini görmüyorlar.

Buradan çıkan sonuç açıktır: Özgür Özel’in ayağa kalkması, Bahçeli’yle kahve sohbeti yapması ile DEM Parti yöneticilerinin Bahçeli’nin uzattığı eli boş bırakmaması birbiriyle kıyaslanması mümkün olmayan iki zıt tutumdur.

Devlet CHP’yi adım adım AKP ile “milli koalisyona” doğru iteliyor ve CHP yönetimi de bu itelemeye uygun adımlarla karşılık veriyor. Ayakta selamlama da Bahçeli’yle muhabbet de o nedenle iç bulandıran işaretlerdir.

Bakırhan ise Türkiyeli parlamenter olarak “seninle sınıf mücadelesinde uzlaşmayız” diyor, uzlaşmadığı da partisinin yarım yüzyıllık tarihinde yazıyor; ama Kürdistanlı diplomat olarak Bakırhan “yarım asırdır süren savaşa son vermek ve çözüm için seninle bile barış masasına otururuz” demiş oluyor.

Hiç kimse öküz altında buzağı arar gibi talihsiz kıyaslamalarla ortamı bulandırma yoluna girmemelidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.