Bebek katilleri

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • İsrail Gazze’yi, Lübnan’ı bombalıyor. Savaşçılardan çok siviller, bebekler daha da çok ölüyor. Bizde neden ölüyor?

Eski solcu iki arkadaşımla sohbetimiz böyle başladı. Arkadaşlarımdan biri şimdi ulusalcı, diğeri ise liberal. İkisi de yüzüme karşı söylemeseler de beni “silahsız terörist” olarak görüyor.

Ulusalcı “neden bebekler ölüyor” sorusunu cevapladı: “Erdoğan iktidara gelir gelmez devlet hastanelerini kapattı ve yandaşlarına devasa özel hastaneler yaptırdı, cinayetler onun yüzünden işlendi. Neoliberal ekonomik politikadır suçlu olan. Atatürk boşuna altı oktan birinin üstüne ‘devletçilik’ diye yazmadı. Devlet hastanelerinden bebekler sağlıklarına kavuşarak çıkıyor. Özeller hastane değil birer cinayethane. Bütün özel  hastaneler hemen devletleştirilmeli” dedi.

 Liberal arkadaşım bu düşünceye şiddetle karşı çıktı: “Avrupa’da da özel hastaneler var, bebeklerin öldürüldüğünü duymadım. Bu hastanelerde olsa olsa münferit adli vakalara rastlanıyor, suçlular genellikle psikopat ruh hastaları. Bizde ise mafya bütün hastanelere el atmış. Erdoğan’ın en tepede yaptığı hırsızlık, bir piramit gibi tabana yayılmış. Suçlu olan neo-liberal ekonomi değil, mafyatik ekonomidir. Devletleştirme değil, devleti daha da küçültmek ve mafyadan ayıklamak gerekir.”

Tartışma giderek sertleşerek bir hayli sürdü. İki eski dost neredeyse birbirinin boğazına sarılacaktı. Nihayet sustular. Bağırmaktan sesleri kısılmıştı. Ulusalcı arkadaşım dik dik yüzüme bakarak “sen neden konuşmuyorsun yoldaş” dedi. “Yoldaş” kelimesini tükürür gibi söylemişti. Liberal de “sahi sen de bir şeyler söylesene” diye ulusalcıya katıldı. Daha ben ağzımı açamadan yine aralarında konuşmaya başladılar. Daha agresif olan ulusalcı “boş ver onu, şimdi bu konuda da şapkasından bir üçüncü yol çıkarır” dedi. Liberal “sanıyorum bu defa çıkaracağa pek benzemiyor” diye arkadaşını destekledi. İşi mavraya döktüler.

Liberalin dediğine göre  “devletçi Kemalistler evet, demiryolu yapmışlardı, ama bu demiryolları tek hatlıydı, posta trenleri ara istasyonların kör hattında, karşıdan gelmekte olan ekspresi saatlerce bekliyor, o geçtikten sonra yola zar zor devam ediyordu, oysa Reis ülkeyi otoyollarla donatmıştı. Ulusalcıya seslenerek “sen İstanbul’dan Ankara’ya, ben Ankara’dan İstanbul’a kendi yolumuzda “otomobil uçar gider” şarkısını söyleyerek “vııın” diyerek gazlıyoruz” dedi. “Yani senin de yolun var, benim de” sonra bana döndü: “Veysi bey senin üçüncü yolun nereden nereye gidiyor?” Ulusalcı itiraz edecek gibi oldu ama liberalin bu müthiş mugalatasından üçüncü yolun imkansızlığı kanıtlandığı için gevrek gevrek gülmeye başladı. “Hay diline sağlık liberal kardeşim dedi, Veysi kardeşim sanırım bu durumda  sırf kendisinin gidip gelmesi için otoyolun geliş gidişinin arasındaki çimenliğe üçüncü özel bir yol yapacak, ne de olsa o da Kemalist devletçiliğe karşı, onun üçüncü yolu onun özel mülkiyetinde olacak…” Kavgayı bırakmışlar beni makaraya almakta anlaşmışlardı. Huylarını bildiğim için kızmadım.

“Deminden beri hep birlikte bebek ölümlerine ağlaşıyorduk, dedim, nedir bu şen şakrak haliniz?" 

Sonra yumuşak bir sesle anlatmaya başladım: "Biriniz devletçilik denilen alamete, diğeriniz hür teşebbüs denilen ve her ikisi de kapitalist olan alamete binmişiniz biriniz İstanbul’a, diğeriniz Ankara’ya gittiğinizi sanırken kıyamete gitmektesiniz.   Üçüncü yol alamet değil, selamet yolu, trafik canavarı ensenizde haberiniz olsun”.

İkisi birden “selamet de ne demek?” diye bağırdılar.

“Sen ulusalcı laik olduğun için, sen de liberal kozmopolit olduğun için, İslam terminolojisinden doğal olarak habersiz kaldınız, Kur’an’da selamet diye yazar ve Türkçesi barış, Kürtçesi aşitîdir” dedim. “Biriniz devletçi yoldan, diğeriniz neo-liberal yoldan vara vara savaş meydanlarına vardınız ve…” dedim. Biraz sustum, sonra devamla “işte vardığınız savaş meydanı bindiğiniz alamet yüzünden kıyametiniz olmakta, savaş devletinizi çürüttü, ekonominizi çökertti, iktidar bir avuç Ergenekoncu, dinci, mafyatik unsurların oligarşisi oldu. Kürtleri öldürmekten bebekleri öldürmeye başladılar. Üçüncü yol ne devlet kapitalizmi ne özel kapitalizm, kadın özgürlükçü, ekolojik, komünal sosyalizmdir. Kapitalizmin her türü sizi savaşa götürür. Putin’in devlet kapitalizmi de Biden’ın neo liberal kapitalizmi de Üçüncü Dünya Savaşının sebebidir. O nedenle hastaneleri ne devletleştirmek, ne de mafyadan arındırmak çare değildir”. Ulusalcıya seslendim: “Bu hastaneleri devletleştirince kime teslim edeceksiniz? Erdoğan’a. Baş soyguncuya.” Liberale seslendim: Hastaneleri mafyadan alıp kime teslim edeceksiniz? Erdoğan’a. Baş mafya şefine…”

Şaşırdılar. Ama ben hallerine gülmedim. Çözüm yolunu anlattım:

“Hastaneler komünlerin, yani yerel halk yönetimlerinin olmalı, halk meclisleri, sendikalar, özellikle sağlık çalışanlarının sendikaları, Türk Tabipler Birliği, demokratik belediyeler tarafından kontrol edilmeli… Bebek ölümlerini, vurgunculuğu, talancılığı, barbarlığı önlemenin biricik yolu budur. Şunu bilin: Devlet de patron da bebek katilidir.”

“Uyduruyorsun” diye bağırdılar. Asıl senin savunduğun kişiler “bebek katilidir” diye neredeyse üstüme yürür oldular. “Van minut” dedim, “Bebekleri öldüren hastaneleri devleti ele geçirenler kurdu, onlar hem  devlettir, hem de patron.    ”

“İsim ver” diye gürlediler.

“Mesela dedim Mehmet Müezzinoğlu, hem eski Sağlık Bakanı, hem de hastane sahibi… Hem devlet hem de patron. Devletleştireceğin hastaneyi devletin Bakanına vereceksin, mafyadan temizleyeceğin hastanenin başında çoktan mafyalaşmış bakanlar var.  Yani ne devletin hastanesi, ne patronun hastanesi, yaşasın halkın hastanesi…Üçüncü yol budur.”

Sonra ekledim: “Ama kavga etmeyelim, ortak noktamız var: Çözüm yolunda birleşemesek bile, Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin bebek katili olduğunda birleşiyoruz. Ben bunların savaş politikalarından, biriniz özelleştirmeden, diğeriniz mafyadan dolayı bu vahşet oluyor desek de suçlunun kim olduğunda aynı fikirdeyiz.”

Tartışma burada bitti. Ulusalcı kendi yoluna, liberal kendi yoluna, ben de üçüncü yoluma gitmek üzere helalleşip ayrıldık.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.