Narin cinayeti ve ahlaki-politik çürüme

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Erkek egemen sistem+yozlaştırıcı kapitalist modernite+Devlet+Saray+bunların PKK’ye karşı kullandığı Hizbulkontra+onun uzantısı Hüda Par+bunlar tarafından sahte İslam ve sahte milliyetçilik zehiriyle ruhen öldürülen aile+havuz medyası=Cinayetin anatomik yapısı…

Hüda-Par Genel Başkanı Narin cinayetinin devamcısı olduğu Hizbulkontra’ya uzanmasının şokuyla, gündemi değiştirmek üzere kışkırtıcı bir çıkış yaptı. Öyle böyle değil. Ele aldığı konudan da kışkırtıcı bir edayla gündeme takla attırdı. “Ahmaklara anlatır gibi anlatayım” derkenki edası öylesine kışkırtıcıydı ki, en mutedil Atatürkçü bile “Anayasa’nın 4’üncü maddesini” bir kere bile okumamış olsa dahi, “mezar evlerin savunucusu bana ahmak dedi” hissine kapıldı.

Elhak, Hüda-Par’ın başı “ahmak” derken, ne dediğinin farkında. Özetle söyleyecek olursam, “ahmak” demesinin sebebi anayasayla babayasayla ilgili değil. Türk devleti açısından Hüda-Par’ın taşıdığı önemi bu “ahmakların” anlayamamış olmasıyla ilgili.

Bir savcı eskisi muhalif kanallardan birinde şunları söyledi: Bu partinin TBMM’de ne işi var, Anayasamızın 64. Maddesine göre bu parti kapatılmalıdır, bakın adamlar Türk devletini bölmek istiyor, “federasyonu” ve Hilafeti savunuyor, o nedenle anayasamızın “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” diyerek savunduğu ilk üç maddesini değiştirmek için bu 4’üncü maddeyi yok etmekten söz ediyor.

Hüda-Par Başkanı da bu savcı eskisini mutlaka dinlemiştir. Bıyık altından gülerek, yanıbaşındaki Hizbulkontra’dan kalmalara “işte size bir ahmak daha” demiştir. Ve eklemiştir: Eğer bu savcı eskisi şu anda Cumhuriyet Başsavcısı olsaydı böyle ahmakça konuşmayı aklının ucundan geçirmez, partimizin kendi devleti için ne kadar kullanışlı bir alet olduğunu bildiği için sesini keser, oturduğu yere otururdu.

Hüda-Par, Türk devletinin Kürt halkına, gerillaya ve PKK’ye karşı kullandığı bir silahtır. Hüda-Par silahını kullanan devletin savaşta ve psikolojik savaşta kulandığı silahların yanında Hüda-Par denilen silah birkaç atımlık baruttan başka bir şey değildir. Devlet tıpkı 1990 başlarında olduğu gibi, birkaç yıllığına bu silahı kullanacak, sonra depoya kaldırıp, eğer yeniden kullanılması gerekirse, bir daha kullanacak.

Hüda-Par Başkanı partisinin ne idüğünü herkesten iyi bilir. Devletin, o devlete yabancı bir eklentisi olduğunu da. Düşünün, öyle bir kirli silahtır ki, kabzasında “made in Turkey” yazılıdır, namlusundan çıkan merminin çekirdeği “sahte Müslümanlık ve sahte Kürt milliyetçiliği zehirine” bulanmıştır. Kürt halkının kudurgan düşmanı Dinci Erdoğan ve faşist Bahçeli bu silahın tetiğine dokunduğu anda bir mütedeyyin Müslüman Kürt ve bir samimi milliyetçi Kürt namludan çıkan “sahte Müslümanlık ve sahte Kürt milliyetçiliği zehiri” ile vurulup ruhen ölmekte, bedeni zombileşmiş bir Hizbulkontra katiline dönüşmekte, kadim Kürt ahlakının, inandığı dinin, konuştuğu dilin bütün değerlerini kusmuklarıyla, irinleriyle kirletmektedir.  

Şükür ki, bu zehirin panzehiri var. Panzehir şişesinin üstünde patent sahibinin adı, “Rêber Öcalan” diye yazılı. Bu panzehir Kürt milletinin dinini, ahlakını ve milliyetini yok edecek zehirin etkisine karşı Kürtlüğün bağışıklık kazanmasını sağlamıştır.  Binlerce yıl ötelerden miras olarak kalan bütün insancıl, ahlaki ve adaletli gelenekleri, kapitalist modernitenin etkilerinden, İslamı ve Kürt milliyetini bozan zehirlerinden arındırmaya başlamış, bölünmüş, kimliğini ve dilini kaybetmek üzere olan bu halkı “ahlaki-politik toplum” düzeyine yükseltme yolunda direnişe uyandırmıştır.

Bütün cinsler gibi yaratıldığı zaman masum olan insanlığın erkek cinsi, “yasak elmayı” yediği için değil, özel mülkiyetin doğuşuyla birlikte baştan çıkmış, kadının toplumu ahlaki, eşitlikçi, vicdanlı kılan "kadın yönetiminden” "erkek egemenliğine” geçişten beri bu egemenlik bütün suçların asıl sebebi, kaynağı haline gelmiştir. Önce mülkiyeti ve aileyi erkeğin iktidar alanı yapan bu tarihi gelişme, sonunda erkek egemen devletle sonuçlanmıştır. Çözüm nedir? Kadın özgürlükçü komünal toplumdur. Bu toplumda kadın erkekten, erkek ise kendi erkekliğinden özgürleşecek ahlaki ve insani aile ve toplum yaratılacaktır.

Kulağa çok uzakların çağrışımını yapan bu yazdıklarım, şu masum Narin’in başına gelenler düşünüldüğünde daha iyi anlaşılacaktır. Cinayetin yaşandığı köy halkı, enkaz halindeki iki erkeğin, Erdoğan ve Bahçeli’nin ve onların kullandığı kirli Hizbulkontra silahının mermileriyle zehirlenmenin ağır sonuçlarıyla boğuşmakta. Hakim erkeğin kadınlara bulaştırdığı suç ortaklığının yarattığı, iğrenç dedikoduların bataklığında debelenmekte. Bu mermileri ahırlarında saklayanlar, o mermilerin hedefi olmuş, içlerindeki katili kurtarmak için devletin, jandarmanın eline düşmüş, umutsuzca çırpınmakta.

Zavallı medyatör analistler köyün “esrarı” hakkında bin bir türlü senaryo üretmekte, küçük köydeki halkın, en sofistike mafyalara taş çıkarttığını sanmakta ve sırayla ayağa kalkıp şemaların önünde kendileri değme vodvil sanatçılarına taş çıkartmakta.

Ama hiç birinin aklına köyün burnunun dibinde bir askeri kışla olduğu, cinayet şüphelisi Muhtar’ın bu kışla kapısında neredeyse nöbete durduğu, cinayetteki profesyonel tedbirleri bu kışlada görevli Muhtarı muhbir ve kontra olarak kullanan bir istihbaratçı-profesyonel zabitin yönlendirmiş olabileceği, o zabitin artık bir ayı bulan cinayeti karartmada baş rolü oynayabileceği gelmiyor.

Cinayet sırrının ya da mafyanın bile yapamayacağı profesyonel karartmanın, köyde değil, 19 gün kameralarındaki görüntüyü gizleyen kışlada saklı olabileceğini düşünmeyenler, Muhtarla hangi zabitin içli dışlı olduğunu bir zahmet araştırsalar, ortaya devletin Saray rejimi adına ne dolaplar çevirdiği kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Ekranlarda detektif Mayk Hammer rolü kesmeye, A. Selvi gibilerinin porno senaristliğine, bilinç altını kusarak resmettiği “üçlü seks” palavralarına karşı bizim cinayetle ilgili formülümüz açıktır:

Erkek egemen sistem+yozlaştırıcı kapitalist modernite+Devlet+Saray+bunların PKK’ye karşı kullandığı Hizbulkontra+onun uzantısı Hüda-Par+bunlar tarafından sahte İslam ve sahte milliyetçilik zehiriyle ruhen öldürülen aile+havuz medyası=Cinayetin anatomik yapısı…

Bu formül, cinayetin “sırrı” çözülse ve katil ile suç ortakları yakayı ele verse bile asıl katil olan sosyal-politik-ekonomik-kültürel sistem ortadan kalkmadıkça ne kadın ve çocuk cinayetlerinin, ne tecavüzlerin sona ermeyeceğini olanca açıklığıyla dile getiriyor.

Öcalan sosyolojik teorilerini toplumun en küçük hücresi klanı inceleyerek formüle etti. Klan zamanında köylerde devlet yoktu. Şimdi cinayetin sırrını çözecekseniz, “kışlanın üstüne çöktüğü köy neden bu hale geldi” diye sorun ve işte bunun cevabını araştırın.

Daha önce demografik soykırımdan söz ettik. Ardından ekolojik soykırımı ekledik. Geçenlerde narkotik soykırımı anlattık. Şimdi en büyük soykırımın ahlaki-politik soykırım olduğunu söyleyelim.

Ahlakını yitiren ve örgütlü olmak anlamında politikanın dışına itilen milletler ruhen ölüme mahkumdurlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.