Öcalan’ın tarihi uyarısı ve öngörüsü

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Doksanların başında, halkların önderi Öcalan bütün dünyayı uyarıyordu: “Irak’tan başlayıp tüm Orta Doğu’yu Lübnanlaştırmak isteyenler var. Bizi de bu oyunun içine çekmek istiyorlar. Biz bu tuzağın farkındayız ve bu tuzağa düşmeyeceğiz. Ama kimse de düşmemelidir.”

Doksanların başında SSCB dağılırken NATO çevreleri bayram ediyor, artık savaşlar ve devrimler çağının bittiğini, ebedi barış devrinin başladığını ilan ediyordu. Bu sanal zafer çağının şaşalı ilanı sürerken, her yeri savaş ateşi ve kan sardı. Balkanlar, Kafkasya, Afrika derken savaş ateşi her yere sıçradı. Ukrayna savaşı ile dünya topyekun bir savaş tehlikesi yaşarken patlayan İsrail-Filistin savaşı Ukrayna savaşını da unutturdu. Çünkü bu sadece yerel bir savaş değildir. Bunun içindir ki, ilk günden beri bütün küresel ve yerel güçler bölgeye müdahil olmuştur.
Doksanların başında, halkların önderi Öcalan bütün dünyayı uyarıyordu:
“Irak’tan başlayıp tüm Orta Doğu’yu Lübnanlaştırmak isteyenler var. Bizi de bu oyunun içine çekmek istiyorlar. Biz bu tuzağın farkındayız ve bu tuzağa düşmeyeceğiz. Ama kimse de düşmemelidir.”
O günlerde dünyayı yeniden paylaşma telaşına düşen emperyal güçler ve yerel sömürgeci odaklar, ilk olarak projelerine engel olarak gördükleri Öcalan yoldaş şahsında Kurdistan devrimini tasfiye girişimini başlattılar. Bu girişim halen de sürmektedir.
Öcalan o günlerde “Ne dar sınıfçılık, ne dar milliyetçilik, ne dincilik-mezhepçilik ve aşiretçilik bizi kurtuluşa götürür. Tutarlı bir yurtseverlik ve en geniş demokrasi… Herkese demokrasi…Ancak o zaman hepimiz biraz nefes alabiliriz” diyordu. Öcalan bu görüşleriyle özyönetime dayalı demokratik ulus, demokratik konfederalizm ve demokratik cumhuriyet paradigmasının temelini atıyordu. Bu görüşleri Ortadoğu’yu yeniden paylaşma savaşı başlatan küresel güçlerin projelerine en büyük engel demekti. İşte bu nedenle Öcalan Türkiye’ye teslim edildi ve zindanda çürütülmesi istendi. Sürdürülen hukuksuz tecrit de bunun içindir. Öcalan güçlü ve etkili olduğu sürece küresel güçlerin projeleri havada kalacaktı.
Dünyanın bütün uygarlıklarının beşiği olan Mezopotamya ve Ortadoğu bir kere daha kan ve gözyaşına boğulmaktadır. Üçüncü paylaşım savaşının ya da paylaşım savaşının üçüncü aşamasının ateşi buradan tüm dünyaya sıçramaktadır.
Bu durumda çürümüş kapitalist modernitenin çıkmazı ve demokratik modernitenin kaçınılmazlığı gündeme gelmektedir.
Kapitalizmin en gelişmiş olduğu bir aşamada yokluk ve kıtlıklar her yeri sarmaktadır. İnsan haklarını temel alan anlaşmalar, BM kararları ayaklar altına alınmaktadır. Hukuksuzluk ve zorbalık her yere egemendir. Gözümüzün önünde bebekler-çocuklar başta olmak üzere insanlar ölürken, gıda maddeleri depolarda çürümekte ve onlara yardım ulaştırılmamaktadır.
Dünyanın petrol ve gaz deposu olan Ortadoğu bir mum ışığına ve bir damla suya muhtaç durumdadır.
Gazze'de ise hastaneler, jeneratörlerine koyacak yakıtları iyice azaldığı için acil servisler dışında tüm departmanlarını kapatmaya başlamıştır. Gazze'ye uyguladığı abluka ile bölgeye gıda, su, elektrik ve yakıt girmesini önleyen İsrail, Hamas'ın bölgedeki yakıtı kendileri için stokladığını iddia ediyor. Bu kargaşada iddialar ve suçlamalar havada uçuşurken çocuklar ve yaşlılar-hastalar başta olmak üzere gözümüzün önünde insanlar ölüyor. Onlar kendi başlatmadıkları ve kendilerinin bitiremeyeceği bir savaşın en masum kurbanlarıdır.
İyi de katilleri kim ya da kimler?
Bu sorunun cevabı çözümün de yolunu gösterecektir.
Baştan işaret etmiştik:
Öcalan yoldaşı tasfiye etmek için suç ortaklığı yapanlarla Gazze’de işgal ve imha harekatını sürdürenler aynı güçlerdir. Bu güçlere karşı tüm ezilenlerin ortak mücadelesi özgürlüğün yolunu açacaktır. Öcalan’ın yıllar önce gösterdiği çözüm yolu bugün çok daha acil olarak gündemdedir. Bu nedenle de Öcalan’ın özgürlüğü tüm ezilen bölge halklarının özgürlüğü demektir. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.