'Milli takım ruhuyla…'

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Şimdi Özgür Özel CHP’si Erdoğan’a koltuk değneği olmayı reddedip demokratikleşme yoluna girebilecek midir? Milli takım ruhuyla belki sporda başarılı olunabilir ama siyasette milli takım ruhu felaketlerin kapısını açmaktadır. 

Erdoğan’ın daha önceki açılım süreçleri gibi CHP açılımı da fos çıktı. Hatta bu defa öncekilerden daha da kısa sürdü. Yumuşama-normalleşme derken tam tersine bir gerginlik ve çatışma süreci başlıyor. Erdoğan Bahçeli’ye sığınıyor.

Türkiye siyasetinin karakteri budur:

“Milli meselelerde milli takım ruhuyla birleşelim” denir.

“Milli meselelerin” ne olduğunu her vatandaş kendi hayat tecrübesinden çok iyi bilir. Sokakta herhangi birine sorsanız bunları ezbere sayar. Bu ezberler son yıllarda biraz sarsılmış olsa da temeli aynen korunmaktadır. MGK kararlarıyla oluşan ve kırmızı kitap olarak bilinen gerçek anayasa hem iktidara hem de muhalefete ayar vermektedir. Bu değişmedikçe yapılacak anayasa değişikliklerinin de bir hükmü yoktur.

Dünyadaki gerginlik ve kargaşa her geçen gün emperyal paylaşım savaşının kızıştığını ve yayıldığını gösteriyor. Şu anda dünyanın birçok yerinde sıcak savaşlar sürüyor. Geri kalan yerler de barut fıçısı gibi patlamak için bir bahaneyi bekliyor. SSCB’nin dağılmasıyla dünyaya barış geleceğini iddia eden NATO ittifakı savaşı her yere yaydı. Öyle ki, bu gerginlik ortamında her devlet kendini koruma ve ayakta kalma, çıkacak bir savaşı “Allah’ın bir lütfuna” çevirip fırsattan istifade sınırlarını genişletme planlarını uygulama telaşına düştü. Bu telaşla geçmişte yıllarca Berlin duvarını diline dolayanlar, şimdi dünyanın dört bir tarafını duvarlarla örüyorlar. Dünyanın dört bir tarafı “utanç duvarlarıyla” bölünüyor. Türkiye, İsrail, ABD ve Yunanistan’dan sonra Polonya da sınırlarını korumak için duvar örülmesini istiyor. Şüphesiz ki, bu duvarlar ne orduları ne de toplumsal değişimi ve tarihin akışını durdurabilir. Geçmişte, tarih boyunca örülen duvarlar, surlar, hendekler şimdi müzelik olmuş durumda. Yenilerinin sonu da farklı olmayacak. Ama bu surların yapımı için de, yıkılması için de belki milyonlarca emekçi insanın canı yanacak.

Dünyanın her yerindeki çatışmaların “sükunet ve suhuletle” çözülmesini tavsiye eden Erdoğan-Bahçeli diktası Türkiye’nin içindeki ve çevresindeki sorunları kılıçla çözmek için sürekli bir saldırı ya da saldırı hazırlığı içindedir. Türkiye’nin yeni “normali” budur. Bundan sonra yumuşama hayaldir. Yumuşama, normalleşme yerine demokratikleşme ifadesi daha gerçekçi olur.

İlk günden beri Erdoğan’ın siyasete dönüşü, hızla yükselmesi ve kalıcılaşmasında Baykal’dan başlayıp CHP yönetimlerinin payı belirleyici olmuştur. Kılıçdaroğlu da “Aman, HDP’lilerle birlikte görünmeyelim” ve ünlü “Anayasaya aykırı ama evet” formülüyle sadece HDP’nin değil demokrasinin de tabutuna son çivileri çakmıştır.

Şimdi Özgür Özel CHP’si Erdoğan’a koltuk değneği olmayı reddedip demokratikleşme yoluna girebilecek midir?

Erdoğan-Bahçeli diktasının savaş kışkırtıcılığına karşı barış ve demokrasi güçleriyle kader birliği yapabilecek midir? Yoksa Türkiye’de zaten yüksek olan ve daha da yükselen ulusalcı rüzgarlara kapılıp gene iktidarın yanında mı saf tutacaktır? Erdoğan’ın seferberlik davetine evet deyip ihtiyat kuvvetlerden muvazzaf-muharip kuvvetlere mi katılacaktır?

Bunlar sadece Özgür Özel’in tercihine kalmış konular da değildir. Kırmızı kitapta CHP’ye verilen rol ve demokrasi güçlerinin buna itiraz etme güçleri de CHP’nin rotasını belirlemede etkili olacaktır. Sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin ve bölgenin rotası da böyle belirlenecektir.

Milli takım ruhuyla belki sporda başarılı olunabilir ama siyasette milli takım ruhu felaketlerin kapısını açmaktadır. Siyasette mesele barışın ve demokratikleşmenin kapısını açabilmektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.