Netanyahu ve Erdoğan ikiz kardeştir

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Erdoğan-Bahçeli diktası çıkmaza girdi. Şimdi can telaşıyla Suudilerin, Mısır’ın, Suriye’nin peşinden koşuyorlar. Böyle giderlerse gelecek durak İsrail olacaktır. Sisi dostluğu İsrail ilişkilerinin de ön adımı gibidir.

 

Siyonizmin Filistin halkını imha saldırıları dünyanın gözü önünde sürüyor. Bu durum mazlumların zalimleşmesinin en somut ve en acı örneğidir. İkinci paylaşım savaşı öncesindeki Yahudi Soykırımı ve anti-semitizme karşı savaştan sonra Hitlerizmin enkazı üzerine İsrail devletinin kurulması Birleşmiş Milletler’in desteğini almıştı. Ancak İsrail devletinin kurulması için anavatanından göçertilen Filistinlilerin trajedisi de başlamış oldu. O günden beri Filistinlilerin direnişi sürüyor. Arzı Mevud  (Vaat edilmiş topraklar)’a kavuşmak isteyen Siyonizm ile “Nehirden denize Filistin” amacıyla direnen Filistinlilerin savaşı, bugün üçüncü paylaşım savaşının en sıcak noktalarından biri haline gelmiştir.

“Devletlerin değişmez dostları olmaz, çıkarları olur” denir. Dış politikayı belirleyen de her zaman bu gerçektir.

İsrail kurulduğundan beri Türkiye ile ilişkileri hep iyi olmuştur. Bunda Batı’nın etkisi kadar Türkiye rejiminin yapısı ve tercihi de etkili olmuştur. Görünürdeki çelişkiler ne olursa olsun derin bir işbirliği ve ekonomik-askeri ilişkiler hep sürmüştür.

İsrail kurulduktan sonra onu ilk tanıyan devletlerin başında Türkiye gelir. İsrail’i tanıyan ilk ve uzun süre tek Müslüman devlet Türkiye olmuştur. 12 Eylül askeri faşist diktası döneminde Filistin Kurtuluş Örgütleri Türkiye düşmanı terör örgütleri listesine alınmıştır.

İsrail Heronların test uçuşlarını özel bir anlaşmayla Konya semalarında yapmıştır. Konyalıların haberi bile olmamıştır. İşte Erdoğan’ın sahip çıktığı miras budur.

“Van minüüt” şovlarına bakmayın. Türkiye’nin AKP devrinde de, görünürdeki “anti-siyonist” yaygaralarına rağmen İsrail ile ekonomik ilişkileri gelişerek sürmüştür. Gazeteci Metin Cihan titiz bir çalışmayla, üstelik devletin açık kaynaklarından yaptığı taramalarla bu ilişkileri rakamlarla ve isim isim ortaya koyunca inkar olanağı kalmamıştır. Bunun üzerine “Tüm ticari ilişkileri kestik” deseler de, büyük bir utanmazlıkla bu ticareti paravan şirketlerle sürdürmektedirler.

Erdoğan baştan “Komşularla sıfır sorun” dese de, sonradan “Yeni Osmanlı” hayallerine kapılıp Kürtlere karşı DAİŞ ile işbirliği yapınca, Suriye ve Mısır başta olmak üzere Kuveyt hariç tüm Arap alemiyle ilişkileri bozulmuştur. DAİŞ’in bozguna uğramasından sonra çaresiz olarak yeniden Arap alemiyle ilişkilerini düzeltmek için kıvranmaktadır. İşte Suudi Arabistan, BAE, Mısır derken Suriye ile ilişkileri düzeltmek için kırk takla atmaları bundandır. Sorun buna karşı tarafın nasıl cevap vereceğidir.

İttihatçılar, Turan ve Orta Asya hayalleriyle Osmanlı’yı Birinci paylaşım savaşına sokup bozguna uğradılar. Bu yenilgiyi, “Biz yenilmedik ama müttefiklerimiz yenildiği için yenilmiş sayıldık” diyerek örtmeye çalışıyorlar. İkinci savaşta Hitler safında savaş girmelerine ramak kalmışken SSCB’nin sert uyarısıyla vazgeçmek zorunda kaldılar.

Şimdi “Yeni Osmanlı” hayalleriyle başlattıkları Ortadoğu’yu işgal emelleri yarı yolda kaldı ve bu rüya başlamadan bitti. Böylece Erdoğan-Bahçeli diktası çıkmaza girdi. Şimdi can telaşıyla Suudilerin, Mısır’ın, Suriye’nin peşinden koşuyorlar. Böyle giderlerse gelecek durak İsrail olacaktır. Sisi dostluğu İsrail ilişkilerinin de ön adımı gibidir.

Türkiye’nin komşularıyla sorunsuz yaşaması ve bir çatışmaya girmemesi elbette tercih edilir. Ama bunun ne uğruna ve nasıl yapıldığı önemlidir. Türkiye komşularıyla barışçı ilişkiler istiyorsa, bunu önce kendi içinde ve bölgede Kürtlerle barışı sağlayıp yapabilir. Kürtlerle barış yapmadıktan sonra, hele hele Kürtleri inkar ve imha savaşını sürdürebilmek için diğer devletlerle birlik yaptığı sürece ne iç barışını sağlayabilir ne de bölge barışına bir katkısı olabilir.

AKP istediği kadar Türk İslam sentezi, Yeni Osmanlı falan desin izlediği maceracı politikalardan sonra üçüncü savaşı girmeden kaybetmiştir. Bozgunu durdurmanın tek yolu Kürtlerle anlaşmaktır.

Bunun için de, dünyayı dörtnala dolaşıp Kürtlere karşı destek ve ortak aramaktansa doğrudan Kürtlerle diyalog kurmak ve anlaşmaktır.

Bunun yolunun da İmralı’dan geçtiğini içeride ve dışarıda gözü kapalı da olsa herkes görüyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.