Kürtler ve Filistinliler

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Erdoğan ve Netanyahu diktaları haksızdır, zalimdir ve suçludur. Arkalarındaki güçler kim olursa olsun ezilen halkların direnişini bastıramayacak ve zulmün azmettiricisi ve suç ortağı kendileri de yenilecektir. 

Birinci paylaşım savaşı sonrasında Kürtlere, İkinci paylaşım savaşı sonrasında ise Filistinlilere yönelik göçertme, inkar ve imha harekatı başladı. İki kirli hedef de amacına ulaşamadı ama aralıksız olarak kanlı biçimde sürdürüldü. İsrail ve Türkiye siyaseti açık ya da örtülü olarak her zaman bu siyaseti değişik araçlarla ve değişik biçimde sürdürdü. Yüzyılın başındaki ve ortasındaki bu ırkçı imha siyaseti yüzyılın sonunda ve yeni yüzyılda hortlamış bulunuyor. Daha doğrusu Üçüncü bir paylaşım savaşıyla dünyayı kendi çıkarlarına göre yeniden düzenlemek (siz bunu paylaşmak olarak anlayın) isteyen emperyalist güçler bu savaşta öncelikle iki direnişi de ezmek istiyor.

Siyaset konuşarak sorunları çözme sanatıdır. Siyaset sorunları çözemezse savaş kaçınılmaz olur ve şiddetlenir. Türkiye siyaseti egemenler tarafından kilitlenmiştir. En önemli sorunlarda, siyasetin değil silahların konuşması neredeyse bütün yasaların üstündeki gizli bir anayasa olmuştur. Kendi üyelerinin söz hakkını, dokunulmazlığını “amasız ve fakatsız olarak” savunması gereken bir meclis, tam tersine bir tutumla kendi üyelerini kelepçeyle zindana atmayı ya da zindanda tutmayı marifet saymaktadır. Hatta bununla da yetinmeyip kürsüdeki bir vekili pavyon fedaisi kılıklı kabadayı taslakları eliyle linç ettirmektedir.

Birçok vekil ve onlarca belediye başkanı yıllardır zindandadır. Geçerli yasalara göre bir vekilin dokunulmazlığı ve kürsü dokunulmazlığı kutsaldır. Bu nedenle vekil seçilen kişi hemen serbest bırakılır. Hakkında dava-mahkumiyet varsa infazı yasama yılı sonuna bırakılır. Ama Erdoğan Bahçeli diktasında yasalar-anayasa ve hukuk rafa kaldırılmıştır. Artık orman yasaları geçerlidir ve orman yasaları anayasanın da, hukukun da üstündedir.

Türkiye ekonomisini batırıp ülkeyi bir savaş batağına sokan Erdoğan-Bahçeli diktası içte ve dışta bütün politikalarını ilk günden beri Kürt düşmanlığı üzerine kurmuştur. Kürtlere karşı siyasi İslam ve DAİŞ ile ittifak yapmış, ancak bu ittifak Kobanê’de bozguna uğramıştır.

HDP ile ittifakı reddeden Erdoğan, PKK ile görüşmeyi bile suç saymaktadır. Bu nedenledir ki Sayın Öcalan üzerinde insanlık ve hukuk dışı bir tecrit uygulayıp onu susturmak istiyorlar. Öcalan’ın susturulması barışçı çözüm isteyenlerin susturulması ve siyaset dışına sürülmesi demektir. Ama bu kolay değildir. Erdoğan, 2015’den beri içte ve dışta her türlü gericilikle anlaşıp bu politikayı egemen kılmıştır ama bütün katliamlarına ve siyasi cinayetlerine rağmen bu kirli emeline ulaşması bir hayal olarak kalmıştır.

Bahçeli ve MHP sözcüleri her gün yeni tehditlerle ortaya çıkmaktadır. Sanki kudurmuş gibi HDP’ye ve demokrasi güçlerine saldırmaktadırlar.

Kürtler üzerindeki zulüm yüz yıldır onları susturamadı ve susturamaz.

Filistinlilerin vatanlarından sürülmesiyle başlayan seksen yıllık işgalcilik Filistin direnişini ezemedi. En ağır saldırılara ve zulme rağmen, Arap ve İslam devletlerinin çoğunun İsrail işbirlikçisi-Filistin karşıtı ihanetçi tutumlarına rağmen Filistin halkının direnişi sürüyor.

“Dünya barış günü”nde, dünya kirli ve tehlikeli savaşlarla, katliamlarla sarsılıyor. Buna savaştan çok katliam ve soykırım denebilir. Çünkü bir tarafta en modern silahlara sahip düzenli ordular karşı da ise derme çatma silahlar ve çıplak vücutlarıyla direnen ezilen halklar var.

Erdoğan ve Netanyahu diktaları haksızdır, zalimdir ve suçludur. Arkalarındaki güçler kim olursa olsun ezilen halkların direnişini bastıramayacak ve zulmün azmettiricisi ve suç ortağı kendileri de yenilecektir. Bütün suçlarının hesabını vermekten kurtulamayacaklardır.

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde, barışçı bir çözüm için her yerde ayağa kalkmanın zamanıdır. Yoksa savaşçı-işgalci saldırganlık bütün insanlığı bitirecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.