15 Ağustos ve tecrit

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • 15 Ağustos Atılımı, nasıl ki statükoyu ve Kurdistan üzerindeki tecridi kırdıysa, bu ruhla ayağa kalkmış olan halklarımız da Erdoğan-Bahçeli diktasının zulmüne son verip özgürlük çağını başlatabilir.

Kurdistan halkları ve devrimciler 15. Ağustos Atılımı’nın kırkıncı yılını kutluyor. Bu yıldönümü, ne kadar görkemli olarak kutlansa da gene de azdır.

O günlerdeki vahşi zulmün ve baskının bıraktığı izler bile ne kadar korkunçtur. Filmlere, romanlara konu olmuş ve tarihe malolmuş o zulüm devrini yeniden anlatacak değiliz. Zaten her köşede bir cenaze, bir kayıp, her gün zindanlarda can veren tutsaklar ile hala kanayan bir yara olan bu dönem tam olarak kapanmış da sayılmaz.

12 Eylül faşist darbesi ile diri diri gömülmek istenen bir halk, ağır bir tecrit altına alınmıştı. Dili, kültürü yasaklanıp susturulan bir halkın çürüyüp gitmesi hesaplanmıştı. Savcılar bırakın Kurdistan, Kürtçe, Kürt kelimelerini K harfini bile yasaklamışlardı. O zamanki kardeşlik masalları Kürtlerin varlığını kart-kurt palavraları arasında gürültüye getiriyordu. Amed zindanı bir zindandan çok bir mezarlığa çevrilmek isteniyordu. Ülke mezar sessizliğine bürünmüştü.

İşte 15 Ağustos Atılımı bu sessizliği bozan bir bomba gibi, bu karanlığı yırtan bir kıvılcım gibi yeni bir çığır açmış oldu. Kurdistan tarihinde eski devir yani kölelik devri kapandı, yeni bir devir özgürlük devri açıldı. Kurdistan halkı kendi geleceğini belirleme gücüne kavuştu. Sömürgeci kölelik zincirleri kırılarak demokratik ulus inşasına başlandı. İşte bu süreçte oluşturulan yeni paradigma ile “Kadın özgürlükçü, ekolojik-demokratik toplum” düşüncesinin temeli atıldı. Çok tartışılan “Öz yönetime dayalı demokratik cumhuriyet” projesiyle ulus devlet kalıpları kırılarak “demokratik ulus”un temelleri atıldı.

Bütün bu birikimin sonucu olarak kör bir savaşın tırmanışını durduracak, bütün farklılıkların bir arada, eşit ve özgür olarak yaşayabileceği bir toplumsal yapı oluşturulmaya başlandı.

Ama bu uluslar arası alandaki egemenlerin de, TC gericiliğinin de hesaplarını bozuyordu. Elbirliğiyle Öcalan’ın paradigmasını etkisiz hale getirmek istediler. Gözümüzün önündeki hukuk ve insanlık dışı tecrit uygulaması böyle başladı. Sayısız suikast girişiminde bulunan ama başarısız kalan sömürgeci gericilik, Sayın Öcalan’ı diri diri gömmek olan tecrit uygulamalarını sürdürüyor. Bu nedenle diyoruz ki, tecrit sadece Öcalan üzerinde değil tüm Kurdistan halkları üzerinde sürdürülmektedir. Bu tecrit sürdükçe bölgenin ve Kurdistan’ın tüm halkları da tehdit altındadır.

Öcalan, 93 ateşkesinden beri her fırsatta barışçı çözümden yana tavır aldı ve barışçı çözümü tercih etti. Ama gerek Türkiye ve bölge gericiliği gerekse global gericilik bunu engellemek için saldırı ve komplolarını aralıksız olarak sürdürdü.

Öcalan, “Barış için mücadele ediyorum. Bu kör bir savaştır, bunun kazananı olmaz! Sorunun çözümü için herkese görev düşmektedir” derken, savaş cephesi ise çıkarları gereği savaşı büyütmek ve her ne pahasına olursa olsun sürdürmek için her türlü oyunu oynuyor.

Haberlere göz atarsak; bir yandan toplumsal cinnet ve çürümenin bir göstergesi olarak işsizlik, zam, açlık, yolsuzluk ve intihar, özellikle kadın cinayetleri, bir yandan da operasyon ve ölüm haberleri peşpeşe geliyor.

Erdoğan kendisinden öncekiler gibi hala “teröristlerin döktüğü kanın hesabını soracaklarını ve terörü sona erdirene kadar kararlı şekilde mücadele edeceklerini” söylüyor. Kırk yıldır bunu söyleyenlerin hazin akıbetlerini görmezden geliyor ve onlardan hiç ibret almıyor. Hala bölge gericiliği ve emperyalist güçlerle Kürt inkarı ve imhası üzerine pazarlıklarını sürdürüyor.

Egemen siyasi yapının kırk yıldır girdiği ama çıkamadığı bataklık budur. Bu bataklıkta debelendiği sürece hem ülke için hem de bölge için bir tehlike kaynağı olmaya devam edecektir. Türkiye, Kürtlerle savaş yerine barış tercihini yaparak kendi iç barışını sağladığı ölçüde bölge barışına da katkıda bulunabilir.

15 Ağustos Atılımı, nasıl ki statükoyu ve Kurdistan üzerindeki tecridi kırdıysa, bu ruhla ayağa kalkmış olan halklarımız da Erdoğan-Bahçeli diktasının zulmüne son verip özgürlük çağını başlatabilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.