Haluk yoldaş

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Guevara “En önemlisi, kabiliyetinizi koruyabilmeniz, dünyanın neresinde olursa olsun her haksızlığı kendinize karşı yapılmış gibi hissetme kabiliyetiniz... Bu bir devrimcinin en önemli özelliğidir” demişti. Haluk tam da Che’nin tanımladığı devrimciydi.
  • Motoruyla, arabasıyla, yaya ya da koşarak son saniyelerine kadar hep dolu dolu yaşadı. Kendisi bu tempoya daha çok dayanmak isterdi. Ama kalbi çok yorulmuştu ve dayanamadı. Ölümü de yaşamı gibi oldu! Hızlı ve koşa koşa...

Gece gelen telgraf gibi gece yarısı bir mesaj geldi: “Arkadaşlar, çok üzgünüz. Haluk’u biraz önce kaybettik.”

İçeride ya da yurt dışında iseniz, ölüm haberleri karşısında kendinizi çok çaresiz hissedersiniz. Geçen Haziran ayında telefon etmiş ve “Abi, seni görmeye geleceğim” demişti. Ama işleri nedeniyle sıkışınca ertelemişti. En son mesajı “Bu sefer olmazsa bir gün mutlaka, ne diyeyim”di.

Herhalde bir saldırı ya da kaza oldu diye düşündüm. Necmettin Giritlioğlu’ndan bu yana Metin Lokumcu ve Reşit Kibar gibi nice direnişçinin saldırı sonucu katledilmeleri gibi bir komplo cinayeti zannettim. Çünkü Haluk, ben tanıdığımdan beri, her gün bir direnişte, bir eylemde ve hep en önde olurdu.

Che Guevara “En önemlisi, kabiliyetinizi koruyabilmeniz, dünyanın neresinde olursa olsun her haksızlığı kendinize karşı yapılmış gibi hissetme kabiliyetinizi. Bu bir devrimcinin en önemli özelliğidir” demişti. Haluk da ODTÜ öğrencisi olduğu 77-78’lerden beri genç bir sosyalist olarak her eylemde ve her direnişte hep en öndeydi. Tam da Che’nin tanımladığı devrimciydi. SGB üyesiydi ama onun devrimci ruhu ve enerjisi hiçbir örgüt çerçevesine sığmazdı. Nerede haksızlığa karşı bir direniş varsa, Haluk herkesten önce oraya yetişirdi.

“Mazluma dini, dili, ırkı sorulmaz. Mazlum mazlumdur” inancıyla koşardı. Talimat beklemez, örgüt talimat vermeden önce örgütü de harekete zorlardı.

O kadar çok insana dokunup onların mücadelesinde yer aldı ki, onu tanıyan herkesin onunla güzel bir anısı oldu. Herkes de doğal olarak gördüğü kadarıyla onu anlatıyor. Bunların hepsi birleştirilirse ortaya iyi bir Haluk resmi çıkacaktır.

Faşist darbe günlerinde de sonrasında da çok moda olan savaş kaçkınlarının firar bahaneleri aklına bile gelmedi. O kimseden bir talimat beklemeden ezilenlerin nerede bir direnişi, eylemi varsa oraya koştu. Yoksa da nasıl direnebiliriz, ne eylem yapabiliriz diye kafa yordu. Nerede bir hareket ya da hareket umudu varsa oraya koştu. Bu amaçla 12 Eylül sonrası Sosyalist parti tartışmalarına katıldı. ÖDP’den HDP’ye kadar her oluşumda aktif olarak çalıştı.

Tansu Çiller, Ağar-Çatlı çeteleriyle “faili meçhul” cinayetleri başlattığında Yeniköy’deki yalısı önünde onu ilk protesto eden ve gözaltına alınan kişi Haluk’tu.

Gezi Direnişi başladığında en ön saflardaydı. Gezi Dayanışması davasından hala yargılanıyor.

Hrant Dink cinayetini kışkırtan Kemal Kerinçsiz, Ermeni soykırımıyla ilgili bir panelde provokasyon yapınca onu susması için uyaran, susmayınca da bir kafa darbesiyle saf dışı eden de O’ydu.

HDP çalışmalarında sahada da masa başında da aktifti. HDP oylarının çalınmasını engellemek için kurulan bilgisayar sisteminin başındaydı. Muhalefetin sandıklara sahip çıkarak, ıslak imzalı tutanakları tek elde toplamasıyla oy hırsızlığını engellemek için canla başta çalıştı. Ama diğer muhalefet partileri bu konuda gereken titizliği göstermediği için hırsızlığı tam olarak engel olunamadığını söylüyordu.

Son günlerdeki Fernas direnişiyle dayanışma için koşturuyordu. Bu konuda her çevreye ulaşıp eylemi desteklemelerini öneriyordu. Öğrenci gençlikten inşaat işçilerine, ODTÜ Kavaklık direnişinden Gezi direnişine, Cumartesi Anneleri’nden zindanlardaki yoldaşlarına ve Filistin’de katledilen Ayşenur Ezgi Eygi’nin cenazesine kadar her yere koşuyordu.

30 yıldan fazla zindanda kalan ve yeni tahliye olan yoldaşı M. Aytunç Altay “Haluk 17 yıl boyunca her ay beni ziyarete gelip bütün politik gelişmeleri aktarıyordu” diyor.

Motoruyla, arabasıyla, yaya ya da koşarak son saniyelerine kadar hep dolu dolu yaşadı. Kendisi bu tempoya daha çok dayanmak isterdi. Ama kalbi çok yorulmuştu ve dayanamadı.

Bir yoldaşının dediği gibi "Buna kalp mi dayanır?"

Ölümü de yaşamı gibi oldu! Hızlı ve koşa koşa...

Yolun açık olsun Haluk yoldaşım. İnsanların kalbinde ve beyninde hiç unutulmayacak derin izler bıraktın.

Mücadelesi ve yaşamı hepimize örnek ve önder olsun.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.