Seferberlik ve askerlik
Suat BOZKUŞ yazdı —
- Erdoğan bütün siyasetçileri "Yenikapı ruhu"yla arkasında topladığı gibi, şimdi de önce Özgür Özel ve CHP’yi “askere almak” istiyor. Kendisi başkomutan olduğu için ordusunu tanzim ve takviye etmek istiyor. Seferberlik ilanının ilk kurbanları onlar olabilir.
Mağdur edebiyatıyla siyasete giren Erdoğan iktidarı ele geçirdikten sonra mazlumların zalimleşmesine en iyi örnek oldu. Siyasi hayatı boyunca bütün muhaliflerini adım adım tasfiye etti. Bu yolda ne yasa, ne anayasa ne de hukuk tanıdı. Hele çakma 15 Temmuz darbesine “Allah’ın bir nimeti ve lütfu” diyerek, OHAL ilan edip kanun hükmündeki kanunsuz kararnamelerle(KHK’lerle) tam bir dikta rejimi kurdu.
İşin başında Bahçeli’nin “Erdoğan anayasaya uymuyorsa anayasayı Erdoğan’a uyduralım” çağrısıyla gereken anayasa ve yasa değişiklikleri hızla yapılarak Erdoğan’ın emrine verildi. Tek adam-tek parti yönetimi en iyisidir diyerek her alanda tek adama dayalı keyfi bir yönetim oluştu. “Ver yetkiyi, gör etkiyi” denilerek tek adam diktası her alanda egemen oldu. Erdoğan, ne idüğü belirsiz “tam yetkili ve tam sorumsuz” danışmanlarıyla keyfi bir diktatörlük oluşturdu. Bütün bunlardan sonra memleket düzeldi mi? Yoksa tam tersine batağa mı saplandı?
Erdoğan’ın talimatıyla yalvar yakar geri çağrılan ve ekonominin başına kurtarıcı olarak getirilen Mehmet Şimşek ekibi, “rasyonele dönmek” adına ekonomiyi baştan aşağıya ABD ve AB’ye bağımlı olarak yeniden yapılandırdı. Ekonomist Erdoğan, “Ekonomi yönetimi onlarda, ben karışmıyorum” diyerek sorumluluktan kaçmaya çalışsa da, cumhurbaşkanı olduğu sürece her şeyden sorumludur. Zaten 31 Mart 2024 seçimlerinde, emekliler başta olmak üzere tüm emekçilerin ve seçmenlerin gösterdiği tepki de bunun ispatıdır.
Erdoğan, “Beka sorunu var, bir mermi kaç lira biliyor musunuz” gibi bir propagandayla kitlelerin tepkilerini uzun süre pasifize etse de artık bunun çok zorlaştığı görülüyor. İşçi direnişleri ve küçük üretici eylemleri güçlenerek yayılıyor. Rize’de, yani Erdoğan’ın kalesinde çay üreticilerinin gösterdiği tepki zaman içinde tahıl, fındık, pamuk, üzüm, incir üreticileri ve hayvancılık alanlarında oluşacak tepkilerin bir habercisidir.
Üstelik Erdoğan içerideki güvenlikçi politikaların, dışarıdaki işgalci ve savaşçı- saldırgan politikaların bir sonucu olarak hem ekonomiyi tüketmekte hem de siyaseti çıkmaza sokmaktadır.
İki seçimden sonra ülke hala rahatlamamıştır. Çünkü seçmen ne derse desin, yasama-yargı takmayan, bildiğini okuyan bir tek adam diktası vardır. Bu da sıkıntıyı artırmaktadır.
Erdoğan’ın politikaları hem ekonomik gelişmeyi hem de istikrarı ve güvenliği tehlikeye atmaktadır. Erdoğan her türlü yetkiye sahip iken, üstelik hukuk dışı tasarruflarla yasaları ve yargı kararlarını keyfine göre çiğnerken bunlarla yetinmeyip Seferberlik yönetmeliğini keyfine göre değiştirmiş ve seferberlik ilan etme yetkisini tek adamın keyfine bırakmıştır. Üstelik eski yönetmelikteki savaş hali dışında ekonomik buhran vb. sivil kriz durumlarında da seferberlik ilan edilebilecektir. Bu da Erdoğan’ın gerçek korkusunu ve niyetini ele veriyor.
Memlekette hak-hukuk, yasa anayasa ayaklar altında iken, 22 yıldır hiçbir ciddi adım atmayan Erdoğan vatandaşla dalga geçer gibi yeni bir anayasa vaadiyle demokratikleşmeden söz etmektedir. Milleti yeni anayasa vaadiyle oyalarken çıkardığı seferberlik yönetmeliği ile yeni oyunların peşindedir. Anayasa falan derken gücü yeterse seferberlik ilan edip Putin gibi sonsuz diktatörlük ilan etmek istiyor.
Seferberlik ilan edince mevcut güçler yetersiz ise ihtiyat güçler yeniden askere çağrılabilir. İşte Erdoğan 15 Temmuz çakma darbesini bahane ederek bütün siyasetçileri "Yenikapı ruhu"yla arkasında topladığı gibi, şimdi de önce Özgür Özel ve CHP’yi “askere almak” istiyor. Kendisi başkomutan olduğu için ordusunu tanzim ve takviye etmek istiyor. Seferberlik ilanının ilk kurbanları onlar olabilir.
Özgür Özel elbette Erdoğan ve tüm siyasi liderlerle görüşebilir. Ama öncelikle HDP yöneticileri başta olmak üzere tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması ve tecridin kaldırılarak tüm toplumun anayasa tartışmalarına katılmasını sağlaması gerekir. Ancak o zaman yeni ve demokratik bir anayasa sürecinden söz edilebilir. Gerisi oyalamaca ve kandırmaca olur. Yani zaman kaybı olur. Erdoğan yeni bir beka sorunu bahanesiyle muhalefeti tasfiye etmeye, susturmaya ve kendi bekasını sağlamaya çalışıyor. CHP ve tüm muhalefet bu oyuna izin vermemelidir.