Öldürmek günah süründürmek mübah

Kadın Haberleri —

.

.

  • Bir kadın olarak soruyorum; hangi hakla benim bedenim hakkında karar verebiliyorsunuz? Çaresiz kadınlar değil diktatörler katildir. Benim bedenim benim kararım!

GÖZDE GÜLER

“Her kürtaj bir Uludere’dir” demişti Uludere’nin katilerini koruyan “adam” Recep Tayyip Erdoğan. Zira onun ve birçok diktatörün kürtaja bakış açısı hemen hemen aynıdır. Kadın bedeni erkeğin meyve bahçesidir ve kadının gebe kalabilme özelliği tamamıyla nüfusun artışına hizmet etmesi için vardır.

Tabii bazen tam tersi nüfusu “kontrol altına almak” için de kullanılabiliyor. Mesela Hitler ırk saplantısı yüzünden zorla çalıştırdığı yabancı kadınların gebeliklerini sonlandırmasını emrediyor. Ancak kendi ırkından olan kadınlara çocuk sayılarına göre annelik madalyası veriyor. Bakır madalyadan altın madalyaya… O ekonomik şartlarda milliyetçi ve ırkçı Almanya’da gösterilecek azmi siz düşünün. Eh, vatana hizmet sonuçta.

Romanya’nın eski Cumhurbaşkanı Nikolay Çavuşesku 1966’da kürtajı yasaklamış ve kadınlara dört çocuk yapmalarını emretmişti. O da Kızıl Devrim’i böyle gerçekleştirmek istemiş. Fransa’dan Almanya’ya birçok ülkede kürtaj hep cinayet olarak kabul edildi ve kürtajın önü alınarak yetimhaneler açıldı. Doğan bebekler ne tanrı ne de toplum tarafından takip ediliyor ve bu düzen bugün de güncelliğini koruyor. Katolik Kilisesi’nin Papası kötü şartlarda yaşayan yoksul, kayıp çocuklara sadece acıyarak dua ederken, tüm bunları yaşamamaları için yapılan kürtaja “yasak yasası” çıkarılması için çaba gösteriyor.

Diyanet de kürtajı cinayet olarak kabul ediyor. Peki ya sonra gelen sefalet? Uluslararası ekonomi örgütü olan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 2023 raporuna göre eğitim harcamalarında 40 ülkeden 38’inci olan Türkiye, işsizlikte de beşinci ülke. Çocukları bu şartlarda iyi bir geleceğin beklemediği aşikâr.

Gelelim sosyolojik tarafına. August Bebel’in 1879’da yayımlanan Kadın ve Sosyalizm kitabında istenmeyen doğumların fuhuşla bağlantısını çok net görebilirsiniz. Aynı şekilde Çavuşesku’nun 1966’da kaldırdığı Dekret 770 yasasından (ensest ve tecavüz gibi sebepler hariç 45 yaş üstü ve en az 4 çocuğu olan kadınlar hariç kürtaja yasaklandı) sonra suç oranın nasıl yükseldiğini. Amerikalı ekonomist Steven D. Levitt ve araştırmacı gazeteci Stephen J. Dubner’in yaptığı araştırma kürtaj ve suç oranları arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyor. Sonuç kısa ve öz: İstenmeden dünyaya gelen çocuklar zor hayatlar yaşamaya mahkûm.

Kadir Has Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’de kamu hastanelerinde isteğe bağlı kürtaj hizmeti sağlanmıyor. Lara Villalon’ın The Guardian gazetesinde yayımlanan haberi de bu araştırmayı destekler nitelikte. Habere göre devlet hastaneleri kürtaj tarihini ya riskli döneme kadar erteleniyor ya da böyle bir hizmettin olmadığı dile getiriliyor. Her ne kadar özel hastanelerde kürtaj uygulaması yapılsa da yüksek ücretler sebebiyle tercih dışı kalıyor. Son çare olarak kadınlar hayati tehlikelere rağmen geleneksel ya da merdiven altı uygulamalara başvurmak zorunda kalıyor. Kadınların bu denli büyük ve baş edilmesi zor bir sorumlulukla yalnız bırakılmasının bir sonucu olarak da çok sayıda çocuk ya cami avlusunda ya da yetimhane kapısında. Evlatlık verilecek kadar “şanslı” olan çocuklar dahi kayboluyor veya kaybolmuş bir hayata mahkûm büyüyor.  

Kadınların doğumdan sonra çektikleri sefalet hep kutsallaştırılırken kürtajdan sonra yaşadıkları ıstırap yetmiyormuş gibi bir de cezalandırılıyorlar. Öyle ki Almanya’da bilirkişiye danışmadan çocuk aldırmanın üç yıla kadar hapis cezası bile var. Çünkü aile hakkı, çocuk ve kadın hakkından önce gelir. Çünkü kadın bedeni geleneksel nüfus çoğaltıcısı olarak kabul edilir. Peki savaşlar da ölen çocuklar veya kimsesiz çocuklardan ne haber? Ya da yalnız çocuk büyüten kadınlara verilmeyen iş imkânlarından, kadını bırakıp kaybolan erkeklerden, tecavüz faillerinden?

Bir kadın olarak soruyorum; hangi hakla benim bedenim hakkında karar verebiliyorsunuz? Çaresiz kadınlar değil diktatörler katildir. Benim bedenim benim kararım!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.