Suyu bulandıran kuzular

Ava Neşe KALP yazdı —

  • Ankara eylemini Rojava’ya saldırıların sebebi olarak görecek kadar embesil yorumlar yapıyorlar. Birkaç aydır Hakan Fidan kimlerle ne diplomasisi yapıyor? Iran, Irak, KDP, Suriye, Rusya arasında neden mekik dokunuyor? Erdoğan "biz hazırlıklarımızı yapıyoruz” dediğinde henüz Ankara eylemi olmamıştı bile.

Pek bağlantı kurmayız ama çocuk edebiyatı aslında en kristal toplumsal yansıtıcılardan biridir. Bu anlamda kuzuyu yemek için bahane arayan kurt, kendisinden daha aşağıda olan kuzuya saldırmak için “suyumu bulandırıyorsun” bahanesini kullanır. Bu, şu anda TC’nin Kürtlere karşı kullandığı saldırganlık politikasının en yalın tarifidir. 
Tıpkı kurt gibi -aslında bahaneye de ihtiyaçları yok ama- belli ki saldırganlık psikolojisinin bir yansıması olarak bahane üretme ihtiyacı hissediliyor. Aksi takdirde elinde bıçak, mahallenin transa geçmiş hapçısı gibi SİHA’larla sürekli olarak sivil insanları öldürüyor zaten.
Kurucu kadrolarının mantalitesi gereği şiddete bağımlı olarak inşa edilen bu yapı, şimdi başka bir şiddet bağımlısı olan siyasal İslam’la şarj oluyor.  
Şiddet bağımlılığı, her durumda karşısındakine [topluma] verecek hiçbir şey olmayıp ama [toplumu] yönetmek/hükmetmek de isteyenlerin psişik bir zorbalık formudur. Siyasal İslam, dünyayı kendilerine cennet, diğer insanlara cehenneme çevirirken, öbür dünyanın cennetinden yer satışı yapma gibi bugüne kadar icat edilen en karlı İslamcı kalpazanlık sektörüdür. 
Osmanlıdan devam eden devşirme Balkan ve Kafkas masonik yapılanmanın eskiden kullandıkları ayrımcı hukuk, bu seviye atlamış kalpazanlığa ayak bağı olarak görüldüğünden, artık alenen mafyatik devlet aşamasına geçilmiş durumda. Artık rol yapmaya bile gerek. Sek [mafya] alırız, hoca efendi! 
Kendileri gibi halkı zorbalıkla baskı altında tutan İran, Rusya, Suriye diktatörlükleriyle iş birliği yaparak Kürtlerin elinde ne varsa almanın peşine düşen uluslararası bir çetecilik faaliyetinde ironik olarak Kürt devşirmeleri ve işbirlikçileri başrolde.  
Hamas denilen İŞİD’in Filistin versiyonunun, İsrailli sivillere, özellikle de kadınlara saldırısı gösteriyor ki bu görüşmelerde sadece Kürtler değil, bir bütün olarak bölgenin elden geçirilmesi planlanmaktadır. İsrail’deki saldırı aslında yeni bir İŞİD saldırı dalgası olarak Iran, Türkiye tarafından örgütlenmiş olma ihtimali çok yüksektir. ABD’yi Kurdistan’dan çıkarma, Israil’i hedef alarak Kurdistan’da yapılan vahşeti gözden kaçırma vb. gibi pek çok hedefin planlandığı anlaşılıyor.  Zira İsrail’e bu çaplı bir saldırı yapılınca, TC ‘nin -dolayısıyla İran’ın da- Kurdistan’daki vahşi saldırıları ikinci plana itilmiş olacağı, böylece daha uzun ve seri bir şekilde vahşeti daha da arttırabileceğinin hesaplandığı da anlaşılıyor.  
Sosyal medya ortamlarında önemli bir kısmı TC/MİT trolleri olsa da bütün politik angajmanlarını PKK, HDP ve YPG’ye muhalefet etmekle, onların eylemlerinin üstüne atlamakla sınırlı gören, hastalıklı Türkçüler gibi Kurdistan bayrağını orasına burasına sarıp Kurdistan’ı kurduğunu düşünen bir kısım Kürt de var.
Ankara eylemini Rojava’ya saldırıların sebebi olarak görecek kadar embesil yorumlar yapıyorlar. Birkaç aydır Hakan Fidan kimlerle ne diplomasisi yapıyor? Iran, Irak, KDP, Suriye, Rusya arasında neden mekik dokunuyor? Erdoğan "biz hazırlıklarımızı yapıyoruz” dediğinde henüz Ankara eylemi olmamıştı bile.
Bu gönüllü embesillik Kürtler arasında toksik alanlar oluşturmada kullanılıyor belli ki. Sonuç olarak bunun kime hizmet ettiği açık. Bunu göremiyorsanız aptal, görüyor ve devam ediyorsanız o zaman Kürtleri parçalama ve yutma hamlesinin birer aparatısınız. Ankara’da eylem olunca sivil seviciliğiniz tavan yapıyor, ama sürekli olarak Kürt siviller öldürülünce gıkınız çıkmıyor. SEBEP? 
Ankara saldırısını hemen kınayan Barzani II, kaç gündür topyekûn Kürt toprakları, yerleşimi, hastaneleri, altyapısı vurulunca gık çıkar[a]mıyor. Barzani I, II, III’ten, hiç birinden ses çıkmıyor. Hadi yiyorsa kınayın, ağzınıza sakız yaptığınız “Kurdistani duruş”unuzla. 
Unutmayın Türklerle dans kısa sürmez, ömür boyudur.  Elinizi verdiğinizde kolunuzla ya onların ya da kara toprağınsınız. Irak başbakanı bile sizi yaptıklarınızla tehdit ediyorsa, Türklerin elinde neleriniz var kim bilir? 
Türkler bu işin 700 yıllık ustasıdırlar, sizin gittiğiniz yoldan onlar 700 bin kez dönüyorlar. Aç gözlülüğünüz, ahmaklığınız, korkaklığınız Kürt topraklarına ve dolayısıyla çocuklarının kanına mal oluyor. 
Sonuç olarak, ey Kürtler! Bu savaş için nedenler saymanıza gerek yok. Bu eninde sonunda Kürtlerin topyekûn vermek zorunda kalacağı bir savaştır ve kaçınılmazdır. Bu sadece bir zaman meselesi idi ve belli ki o zaman, bu zaman. Kürtlerin bütün barışçıl çabalarının boşlukta bırakılmasının anlamı budur. 
Gelinen noktada Ortadoğu yeniden şekilleniyor ve Kürtlerin geçmişte yaptıkları hatalarından ders çıkarması gerekiyor. Kürtler güçsüz değildir. Bu anlamda ciddi tecrübeleri ve tecrübeli örgütleri var. 
KDP yönetimi hariç, Kürtlerin birleşme olanakları artık daha fazla. Bana kalırsa KDP’nin bugünkü yöneticileri istese bile kesinlikle birliğe dahil edilmemeliler. Onların aç gözlülükleri ve diğer zaafları ile artık kimin elinde olduklarını biliyoruz. Rojava saldırılarının iyi tarafı da sanırım bu durumu daha da berraklaştırmış olmasıdır. Umarım Güney halkı da bunu görecek ve gerekli adımları atacaktır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.