Yeni İpek yolu
Ava Neşe KALP yazdı —
- Dikkatlice bakıldığında yasadışı faaliyetler için oluşturulmuş yeni bir “İpek Yolu” olduğunu görmek zor değil. Uluslararası uyuşturucu, silah, kara para aklama, mülteci/yani insan kaçakçılığı ve diğer tüm yasadışı işlerin döndürüleceği bir cepler silsilesi olan suç hattıdır kurulan.
Son yıllarda Afrika’dan Kafkasya’ya, hatta Güney Amerika’ya uzanan iç düzeni, alt yapısı cihatçılar eliyle yerle bir edilen bir ülkeler zincirinde Türkiye aktif olarak çalışıyor. Kurdistan, Kıbrıs, Karadağ/Azerbaycan, Afganistan, Suriye, Yemen, Libya, ve Filistin’in de eklendiği bir hat bu.
Bahsi geçen hat, Afrika, Asya, dolayısıyla Avrupa ve Amerika’ya (limanlarla) uzanmaktadır. Hattın uzantısına dikkatlice bakıldığında yasadışı faaliyetler için oluşturulmuş yeni bir “İpek Yolu” olduğunu görmek zor değil. Daha açık olarak, uluslararası uyuşturucu, silah, kara para aklama, mülteci/yani insan kaçakçılığı ve diğer tüm yasadışı işlerin döndürüleceği bir cepler silsilesi olan suç hattıdır kurulan.
İşte burada Kurdistan’ın tamamının bu suç vahasına dahil edilmesinin savaşı da veriliyor. Tam da bu nedenle devleti ele geçirmiş AKP/MHP-Ergenekon koalisyonu, sadece toprakları, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kontrol etmek için Kürtleri vurmuyor, aynı zamanda inşa ettikleri bu suçyolu’na taş koydukları için de saldırıyorlar.
Rojava’ya bu kadar iştahla saldırmalarının temelinde bu suç hattını tehdit ediyor olması da var. Bu hat garanti altına aldığında, artık dünyanın uyuşturucu, kara para aklama ticaretinin neredeyse tamamı kontrol altına alınmış olacak. Sırtı sıvazlanan Mehmet Ağar ve ekibinin başrol oynayacağı ekmek teknesi yani.
Bu arada hem hat üzerinde temizlik yapmak hem de hattaki trafiği gizlemek için de savaş ve çatışmalara ihtiyaç vardır. Kürt sorununun çözülmeyişinin altındaki en önemli nedenlerden biri de budur. Terörizm söylemi ile bu bölge sürekli olarak kaos içinde tutularak ve devletin kadrolu elemanları, araçları, olanakları kullanılarak bu trafiğin sağlanacağı anlaşılıyor. Basında bunun kanıtlarını görüyoruz.
Bu nedenle sürekli bir “terörist” icadı gerekiyor. Kürtleri, Kürt hareketini, aydınlarını, kurumlarını bu “terörist” tanımına uyduracak şekilde, sürekli olarak dillendirilmesinin altındaki neden de bu. Bu yolla, bırak sorunu çözmeyi, çözmeye teşebbüs edenleri terörist ilan ederek ve ağır şiddet metotları ile cezalandıracak şekilde bir devlet terörizmi ile bu alanı güvence altına alıyorlar. HDP’lilere, Kürt basınına, kadınlara, Alevilere yapılan bu.
Yani, bu hattın bekası için sürekli bir çatışma ortamına ihtiyaç var. Bunu devam ettirebilmek için de bu sorunun asla çözülmemesi gerekiyor. Cihatçıların kapı önünde bağlı tutulmalarının nedeni de işte bu.
Taşa değecek başka kuşlar da var
Burada taşa değecek başka kuşlar da var. Hem silah ticareti hem de silah kaçakçılığını yapacak aile şirketleri oluşturmak. İtinayla oluşturdukları bu çatışma ortamından maksimum düzeyde kâr edecek kârlı teşkilatlar yani. İştahla silah sanayine yatırım yapıp akraba ve dostlarına dağıtmanın anlamı da budur. Selçuk Bayraktar’ın vasfı nedir ki adı cumhurbaşkanlığı için geçiyor? Devlet eliyle kendisine hediye edilen SİHA sanayii. Pek uygun!
Camcılık yaptıkları mahallede cihatçıların kapı önünde bağlı tutulması gerekiyor. Nerenin camları kırılacaksa oraya doğru salıyorlar. Kürtler, Türkler, Araplar ölürken Bayraktarlar kâr eder. Yaşasın savaş!
Başka bir kuş da eğer Kürt topraklarını tamamen ele geçirirlerse, bunu Afganistan modeli bir ekim ve imalat alanına çevirme olanakları da olacak. “Yerli ve milli” üretim yani. “Her türlü öldürücü madde itina ile üretilir ve satılır” tabelasını muhtemelen dağlara kazıdıkları bayrakların yanına yazacaklar fırsat bulurlarsa.
Bu nedenle gerçekte Kürtlerin hem teyakkuzda hem de birlikte olmaları şarttır. Bu savaş kaçınılmaz ve nihaidir. Kürtlerin mutlaka bununla yüzleşmesi ve oradan da sağ çıkması gerekiyor. Kürtlerin çok büyük dezavantajları olduğu gerçektir ama çok önemli başka bir gerçeği de vardır: Haklı ve kararlı olmaları.
Bu nedenle “Ankara’da bomba patladı, o yüzden saldırıyor” tarzındaki söylemler aslında devlet şiddetini, Kürtlere yönelik apartehid politikalarını, devlet terörizmini haklı bulmanın tersinden söylenmesidir. Türkiye burada haklı değildir, hiçbir zaman olmamıştır, olmaya da niyeti ve isteği yoktur.
Türk devletinin çok ciddi planları var
Türk devletinin çok ciddi planları var. Şimdi o bölgeye İsrail nefreti ile doldurulmuş cihatçı Filistinlileri de akıtıp, hem Avrupa’ya karşı mülteci rezervlerini dolu tutup şantaj yapacaklar, hem de Kürtlere saldırtacaklar. Karşılığında da Kürt topraklarından onlara yer vererek demografiyi değiştirecekler. Filistinli, güya STO’ların Efrîn’de cihatçılara konut yapmalarının altındaki neden de bu.
O yüzden Kürtlerin gerçekten çok sağlam durması lazım. Birleşmesi, yekpare hareket etmesi gerekir. Bir parçası yenilirse hepsini kaybedecek Kürtler.
Çok çok kritik bir süreç bu. Rehavete, “bana bir şey olmaz”a gelmez. “Ben bir şeye karışmadım” diye kimse kendisini kandırmasın. Kürtlerin örgütlü güçleri imha edildiğinde, tüm Kürtlerin mallarına ve canlarına çökeceklerdir. O yüzden, nerede olunursa olsun birlik ve kararlı olmak lazım. İç problemlerimizi/çatışmalarımızı bir süre erteleyebiliriz. Bu zaman o zaman değil.