Avrupa kabına sığmayan insan
Selim FERAT yazdı —
- Almanya’ya gelmiş Salih Cizîr. Burada da 5 yıl hapis yatmış. "Ülkeye döneceğim“ dedikten sonra, buralardan da çekip gitmiş.
Özgür Politika’nın 5 Haziran tarihli sayısında Salih Cizîr’in hiç mi hiç değişmemiş çehresini yakinen on beş yıl sonra tanıdım.
"Nefes nefese bir ömür“ü haberin manşetine çıkaran Deniz BABİR, Salih’e layık bir tabloya imza atmış; kutluyorum.
Eşi Suphiye Adır, "Cizre’deyken sürekli tutuklanıyordu“ notunu düşmüş.
Almanya’ya gelmiş Salih Cizîr.
Burada da 5 yıl hapis yatmış.
"Ülkeye döneceğim“ dedikten sonra, buralardan da çekip gitmiş.
Ülke derken, ülkeler üstü mekan "Mexmûr Kampı“nı seçmiş.
Mexmûr, biraz da 5’inci Kurdistan parçası gibi.
Yaşayanlar dışında, kimseye hükmetme yetkisi vermeyen, baş eğmeyen, küçük bir Konsey Cumhuriyeti.
Kendisine yeter, iç ve dış ilişkilerini otonom düzenleyen onbinlerin dolaysız demokrasi uyguladıkları, sığ toplumsal hücreler tarafından oluşturulan sosyal doku üzerine oturtulan Kent.
Avrupa’da kabına sığmayan Salih’in iki yıl önce 5 Haziran’da, Mexmûr kampına yapılan Türk hava saldırısında yaşamını yitirdiğini öğreniyorum.
Ben Salih’i Almanya’daki PKK yasağından birkaç ay sonra Newroz kutlamalarında tanıdım.
Salih’i "Salih heval“ olarak tanımıştım.
1995 Newroz kutlamalarından birinde, Köln "Sporthalle“deydim.
Binlerce izleyiciyle salondaydık.
Sahnede dönemin ünlü kolonizatörlerinden, birkaç rolü aynı tabloda oynayan Yalçın Küçük konuşuyordu.
Tanıdığı kadroları tek tek deşifre ettikten ve kitlenin nabzını, onların daha da yakından tanıdığı isimleri hararetle zikrederek alkış tufanında tutan Küçük’ün hala sona ermeyen konuşmasını bir delikanlı kesmişti.
Bıyıklı, atik bir adam.
"Söz bitti, şimdi hep birlikte derneğimizi açmak için yollara koyulacağız. Gecemiz sona erdi“ye denk düşen, deyim yerindeyse devrimci bir darbeyle, sahne akışına son vermişti.
Beka vadisinde yaptığımız bir röportaj esnasında, yazıya aktarmadığımız, Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek’in kimlikleriyle ilgili yönelttiğimiz bir soruya karşılık olarak Öcalan, Yalçın Küçük ile ilgili olarak, "biz onun ne yaptığını, kim olduğunu biliyoruz“ demişti.
O gece Salih’in müdahalesiyle birlikte, o kimliğini gizli tutmada basiretsiz kalan Yalçın Küçük de yollara koyuldu.
Uzun bir yürüyüşten sonra Köln derneğine varmıştık.
Yapılan görüşmelerden sonra, dernek açılmış ve o gece vakti, kazanım govende dönüşmüştü.
Sonrasında, bir veya iki yıl sonra, Avukat R. S. bir müvvekiliyle görüşmeye giderken, kendisine refakat etmiştim.
Kuzey Ren Westfalya tutukevlerinden birinde karşılaştığım adam Salih’in asıl adının Hasan Adır olduğunu öğrenmiştim.
Sonradan, yürüyüş ve Newroz kutlamalarında görüştük. Kendisine miras kalan şeyin, kurtuluş mücadelesi olduğunu not etmiştim.
Oğlu Mazlum, "Babamız bize bir miras bıraktı“ cümlesini, bağlarının kuvvetli olduğunu pekiştirmek için mi telafuz etmiş, bilmiyorum.
Bildiğim, Salih’in bana/bize de bir miras bıraktığı:
Kararlı ve bükülmez irade!
Anısı önünde saygıyla eğilerek…