Başûr’da neler oluyor?
Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —
- Estetik ameliyatların aşırı artmış olması nasıl bir çürümeyle karşı karşıya olunduğunu göstermektedir. Türk dizileri, yarışma, giyim-kuşam, yemek programları neredeyse her eve girmekte, ailelerin mahremiyeti bile bu yolla işgal edilmektedir! Bazı bölgelerde Selefilik çok yaygınlaşmış ve sürekli teşvik edilmektedir.
- KDP’ye bağlı bazı özel güçlerin gerilla sahaları etrafında neler yaptıkları her gün basına yansıyor. Bu güçlerin Kürt olduğu iddia edilemez. İnsanlıklarını yitirmiş çetelerden oluşuyor. YNK, Goran, Yekgurti gibi partiler de daha cesaretli davranmayı göze almalı
Güney Kurdistan’da Türk faşizminin askeri işgali gündemdedir fakat siyasi, sosyal ve ekonomik işgal bunu da geçmiş durumdadır.
Bilindiği gibi toplumun geleceği çocukların eğitimiyle belirlenir; burada henüz çocukken İngilizce ve Türkçe eğitim başlıyor ve “Batı Kültürü” temelinde eğitim yapılıyor. Devlet okulları Sorani lehçesinde eğitim verse de artık eskisi gibi ilgi çekmiyor. Yoksulun okulu haline getirilmiş. Özel okullar tüm eğitim alanında hakimiyetini kurmuş durumdadır. Hatta ırkçı-faşizan zihniyetle ve istihbarat marifetiyle yönetilen Türk okulları daha fazla rağbet görmeye başlamıştır. Zaten “bu alanları Dubai yapacağız” demişlerdi. Eğitime yapılan yatırım da “Dubai” anlayışıyla sürdürülüyor.
İşsizlik ve kapitalist kültürsüzlükle eğitim yapılması nedeniyle Avrupa’ya göç çok fazla yaşanıyor hem de yollarda her türlü eziyet ve ölüm göze alınarak.
Başûr’da çürüme: Fiziksel estetik, Türk dizileri, Selefilik…
Hewler merkezli ekonomi MHP-AKP patentli şirketlere teslim edilmiş durumdadır. Sadece fidyesini ödeyen veya boyun eğen bir orta kesim pastadan kısmi pay alıyor. Bunlar güya memleketin sosyetesi oluyor ve her sosyetik gibi toplumun öz kültürünü bozmakta baş rolü oynuyor.
Fiziksel estetiğe yönelim büyük bir ticaret alanı haline gelmiş; estetik ameliyatların aşırı artmış olması nasıl bir çürümeyle karşı karşıya olunduğunu göstermektedir.
Türk dizileri, yarışma, giyim-kuşam, yemek programları neredeyse her eve girmekte, ailelerin mahremiyeti bile bu yolla işgal edilmektedir!
Bazı bölgelerde Selefilik çok yaygınlaşmış ve sürekli teşvik edilmektedir.
Kadın cinayetleri neredeyse normalleştirilmiş durumdadır.
Her şeyiyle kirlenmiş yaşam
Bakur’dan maddiyat için gelenlere ajanlık dayatılıyor.
Özgür Kurdistan parçası umuduyla gelen siyasiler kaçak kalıyor. İkame belgeleri verilmiyor, rüşvete bağlanıyor, İşyeri açmak çok zorlaştırılmış. Rojava’dan gelenler de aynı sıkıntıyı yaşıyor.
Turistik yerler emlak için ayrılıyor; yüzde sekseni zengin Araplar tarafından satın alınıyor.
İnşaattan düşme gibi iş cinayetlerinde ölenlerin yüzde doksan beşi fakir Araplardan oluşuyor.
Temizlikçiler Filipinli fakirler. Kimse kendi şehrini temizleme zahmetine katlanmıyor, sınıf atlama arayışı toplumsal dokuyu içten çürütüyor. Komşuluk ilişkileri -müstakil evlerde kısmen sürerken- genelde bitme noktasına gelmiş.
STÖ’ler gelişir gibi görünüyor ama birçoğu paravan örgütlerdir. Kimisi sadece yardım fonlarını çekmekte kullanılıyor, kimisi dağcılık gibi hobiler içindir. Demokratik nitelikte herhangi bir gelişmeye yol açacak örgütlenmelere göz açtırılmıyor.
Türk faşizminin aklıyla yaşamak..
Bakur’lu 3 kişi bir araya gelse aynen Türk faşizminin aklıyla yaklaşılıyor ve örgütlenme ihtimaline karşılık derhal müdahale ediliyor. Takibe alınıyor, baskı kuruluyor. Tehditler bununla sınırlı kalmıyor. Gazeteciler tutuklanıyor ve hiçbir meşruiyeti olmayan mahkemelerde cezalar yağdırılıyor. Bu gazetecilerden biri olan Süleyman Ahmed’e PYD üyeliği suçlamasıyla 3 yıl ceza verildi. KDP mahkemeleri bu kadar şuurunu kaybetmiş, bu kadar saçma işler yapmaktadır. Dünyanın tanıdığı PYD’ye Türk faşizmi gibi yaklaşan bu mahkemenin üstü olan mahkemelerin hakim ve savcıları MİT elemanı değilse bu kararı bozmak ve gazeteciyi derhal serbest bırakmak zorundadırlar. Yoksa bu olay tarihe çok büyük bir kara leke olarak geçecektir.
Öte yandan hapishanelerde yaşanan işkenceleri ve ajanlaştırma faaliyetlerini kitaplaştıranlar oldu.
Burada yaşananların hiçbiri Kurdistan adıyla bağdaşmıyor.
KDP: İnsanlığını yitirmiş çetecilik
KDP’ye bağlı bazı özel güçlerin gerilla sahaları etrafında neler yaptıkları her gün basına yansıyor. Bu güçlerin Kürt olduğu iddia edilemez. İnsanlıklarını yitirmiş çetelerden oluşuyor. Bu nedenle Özgürlük Hareketi sürekli uyarılarda bulunuyor. Son olarak KCK Eşbaşkanlığı adına Heval Cuma “Biz KDP ile savaşmıyoruz, ihanetle ve Türk faşizmiyle savaşıyoruz” diyerek bu konuya açıklık getirdi. Baş düşmanımız AKP-MHP’dir, Türk faşizmidir deniliyor. Türk ordusu emrindeki ihanet şebekeleri, çeteler de buna dahildir.
KDP’nin tümü bu kirli oyunların içinde değildir. Rahatsız olanlar çoktur. Barzani ailesinden bile rahatsız olanlar vardır. Bunlardan da, Türk faşizminin bir an önce bölgeyi terk etmesini isteyenler az değildir.
Hareketimizin bu uyarıları KDP etrafında kümelenen dürüst öğeler için ulusal, siyasi ve vicdani çağrı niteliğindedir. İhanete bulaşanlar üzerinde daha fazla baskı kurmalıdırlar. Bunlar Türk ordusunu desteklemekten vaz geçerse sadece askerleriyle Kurdistan dağlarında bir gün bile tutunamazlar. Barzani ailesi bu durumdan faydalanıyor olsa da tarih karşısında ve toplumda ihanetle yargılandığını bilerek, Türk faşizmine karşı kahramanca savaşan gerilla karşısında geri çekilmelidir.
Halay çekmek yetmez; geleceğimiz tehlikede
YNK, Goran, Yekgurti gibi partiler de daha cesaretli davranmayı göze almalı; daha fazla diplomasi yapmalı, birlik çalışmalarını geliştirmeli, halk eylemlerini teşvik etmeli ve Tevgera Azadi ile birlikte bizzat bu eylemlere katılmalıdırlar.
Tüm Kurdistani örgütlerin öncüleri halkımızla beraber çok büyük, kitlesel bir eylemde yer alarak tutumunu ortaya koyarsa bu durum halkta moral yaratır, RAPERİN ruhunu geliştirir. Bunun için geç kalınmamalıdır. Çünkü Kurdistan’ın geleceği söz konusudur.
Türk devleti PKK ile savaşıyormuş gibi yaparak ülkenin tümünü işgal ediyor. Bugünlerde Kürtçe kelimelere, Kürt kıyafetlerine, Kürt düğünlerine, Kürtçe şarkılara, Kürt sanatçılara yaptıkları saldırılar Türk devletinin derdinin sadece PKK olmadığını, tüm Kürt halkını hedef yaptıklarını, Kürt soykırımı için her şeyi göze aldıklarını göstermektedir.
Yeryüzünde hiçbir devlet kendi ana dilinde şarkı söyleyenleri tutuklamaya cüret etmez, böyle bir rezaleti göze almaz. Faşist ırkçılık bu kadar ayyuka çıkmışken sadece meydanlara çıkıp halay çekmek yetmez, serhildan ruhuyla faşizme hak ettiği cevabı vermeliyiz!
Raperin ruhuyla ihanete, işgale karşı çıkılmalı
Yine İran devleti habire darbe yediği halde tutsaklar üzerinde baskı kurmayı sürdürüyor. Gazeteciler, aydınlar, aktivistler hakkında idam kararları verebiliyor. Bunları protesto etmek yetmez, serhildan için başka gerekçeye gerek yok. Çünkü idam gibi çağın en vahşi uygulamalar yasallık kılıfına büründürülmüş soykırımdır. Buna karşı hiç kimse sessiz kalmamalıdır. Sanatçılar, aydınlar, siyasetçiler her yerde tavır almalıdır. Dört parça Kurdistan idamlara karşı çıkmalı, durduruncaya dek eylem halinde olmalıdır. Bunu Dünya çapında kampanyaya dönüştürmeyi başarmalıyız.
Bir serhildan da Başûr’daki toplumsal çürütme faaliyetlerine karşı gerekmektedir. Başûr halkı RAPERİN ruhuyla ihanete, işgale ve her türlü yozlaştırma, çürütme saldırısına karşı çıkmalıdır. Öncülük yapması gerekenler parti binalarından çıkmazlarsa halkımız bu rolü kendisi oynamayı bilir. RAPERİN ruhu tüm halkımızı özgürleştirecek en onurlu ruhtur ve halk tarihimiz bunu kanıtlamıştır.