Tahire Qurret-ül Ayn*

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • Gerçek adı: Fatıma Burğani. 1814 veya 1817’de Alamut Kalesi’nin bulunduğu bölge olan Kazvin’de doğmuş. Bir inanç ve isyan kadını, bir halk öncüsü… “Şeyhi Tarikatı” lideri Seyit Kazımi Raşti Fatıma’ya “nur’un (ışığın) kaynağı” anlamında “Qurret-ül ayn” unvanını vermiştir. “Tahire” unvanını daha sonra alacaktır.

İran’da baş örtüsünü atan ilk kadından Jin, Jiyan Azadî serhıldanlarına

“Jin, Jiyan, Azadî!” şiarıyla anısı yaşatılan Jina Amini bizi İran tarihindeki benzer olayları araştırmaya yöneltirken Tahire Qurret-ül Ayn ismiyle karşılaşıyoruz.

Baş örtüsü burada da bir sembol; Tahire Qurret-ül Ayn bir inanç ve isyan kadını, bir halk öncüsü…

Gerçek adı: Fatıma Burğani.

1814 veya 1817’de Alamut Kalesi’nin bulunduğu bölge olan Kazvin’de doğmuş. Anası Amina Xanım, babası Mele Muhammed Salih Burğani’dir. Ana ve baba birlikte içtihatçıdırlar, Kur’an tefsiri yaparlar. 300 kadar kitap yazmışlardır.

Babi Hareketi’nin ilk inananı

Fatıma, ailede başlayan eğitimiyle birlikte muhalif tarikatlarla tanışmış, ilme ilgi duymuş ve ayrıca bir şair olmuş; neticede Babi Hareketi’nde öncü bir kişilik haline gelmiştir.

Babi Hareketi, Bahai inancının öncülüdür ve “Bab” unvanını taşıyan Şirazlı Seyid Ali Muhammedi Bab tarafından geliştirilmiştir.

Hareketin ilk 18 kişilik öncüsü (ilk inananları) arasında yer alan Fatıma, Kerbela bölgesinde sorumluluk üstlenmiş, Bağdat’ta dersler vermiştir; bu dönemde “Şeyhi Tarikatı” lideri Seyit Kazımi Raşti Fatıma’ya “nur’un (ışığın) kaynağı” anlamında “Qurret-ül ayn” unvanını vermiştir. “Tahire” unvanını daha sonra alacaktır. Buna değineceğiz. Diğer bir unvanı da Zerrin Tac’dır.

Babi Hareketinin lideri, o dönem İran devletine hakim olan Kaçar Hanedanından Nasreddin Şah iktidarınca tutuklanmış ve Maku zindanındayken yandaşları hareketin kaderini belirleyecek bir toplantı yapmıştır.

Bu toplantının Bedeşt (Behdasht) denilen köyde 1848 yılında gerçekleştiği; 10 gün veya 3 hafta sürdüğü belirtilir. Toplantıda hareket iki görüş etrafında ikiye bölünür.

Radikal direniş yolunda…

Önderleri tutuklanana dek Babi’ler İslam’ı dört dörtlük uygulamakla tanınırlar. Bu toplantıda bir kesim artık mevcut İslam’dan kopmak ve silahlı mücadeleyi geliştirmek gerektiğini savunur ki bunların başında Fatıma gelmektedir. Diğer kesim ise bir tüccar olan Ali Barfıroşi öncülüğünde ılımlı bir yol olarak bir nevi sivil itaatsizliği savunur.

Ali Barfıroşi ve Fatıma arasında sert tartışmalar yaşanır. Fatıma silahlı bir ayaklanmayla zindanı basıp önderlerini de kurtarmayı savunur. Bunu yapmazlarsa hem Önderlerinin hem de taraftarlarının katledileceğini belirtir. Buna katılanlar olur karşı çıkanlar da. Ali Barfıroşi sivil itaatsizlikte ısrar eder. Fikir ortaklığı sağlanamadığından gerginlikler yaşanır. Bu tartışmalar neticesinde Fatıma başörtüsünü çıkarıp atar ve kendisini destekleyenlerle birlikte radikal direniş yolunu seçer.

O güne kadar kendisini başörtüsüz gören olmamıştır. Üstelik o zamanlar toplumda kadınların erkeklerle doğrudan konuşması da yasaktır; aralarında hep bir perde olması zorunludur. Fatıma perdeyi çoktan aşmış ve baş örtüsü eylemiyle de iktidar İslam’ını red etmiştir. Burada hem tavrını açıklamış hem de tarihi bir eylem gerçekleştirmiştir.

Başörtüsü olayını Kerbela’dan sonra Zeynep’in durumuna veya Kürt halk geleneğindeki kavgaları bitirme girişimine benzetmek mümkün ama bir de resmi İslam’a ve Önderlerini hapseden devlete karşı tavır vardır bu tutumda. Ayrıca önderleri Seyid Ali Muhammed vaktiyle dinin eski kurallarından yavaş yavaş kopmaları gerektiğini söylemiştir; toplantı ve sonrasındaki tutumuyla Fatıma bunun gereğini de yerine getirmektedir.

Fatıma’dan Tahire’ye…

Bu toplantı kendisi için bir dönüm noktasıdır. Artık resmi İslam’a ve onun eski biçimsel kurallarına ve geleneklerine göre hareket etmeyecek, öz savunmayı esas alacak ve bu düşüncelerin propagandasını yapacaktır.

Toplantının hemen ardından bir köyde saldırıya uğrar. Bu saldırı fiziki olduğu kadar iftiralar şeklinde de gerçekleşmiştir. Burada, başörtüsü takmadığı için Fatıma’yı ahlaksızlıkla suçlamışlardır. Bu olay üzerine Babi’lerin öncülerinden ve Bahailik inancını kuracak olan Hüseyin Ali, Fatıma’ya “Tahire” adını vermiştir.

Gerici saldırılar artınca ve devlet de takibat başlatınca Tahire bir yıl boyunca gizli yaşamak zorunda kalmış ama sonunda kendi amcasını öldürdüğü iddia edilerek yakalanmış. Kanıtlanmamış olduğu halde Tahran’da hapsedilmiş ve mahkemesinde 3 yıl ev hapsi cezası verilmiş. Bu cezayı da Tahran polis merkezinin amiri olan Muhammed Xan Kalenter’in evinin 2. katında çekmeye mecbur edilmiştir.

Toprakların fakiri…

Ev hapsindeyken birçok ziyaretçisi olmuş, Tahran’ın etkili kadınları onu ziyaret ettiği gibi onun cesareti, zekâsı ve güzelliğini duymuş olan, devletin başındaki Kaçar Hanedanından Nasreddin Şah da ziyaret etmek istemiş ancak çevresince uyarılınca vaz geçmiştir. Uyarı yapanlar Tahire’nin çok etkili ve ikna edici bir dilinin olduğunu söylemiş ve giderse onun etkisinde kalacağını belirtip bunu önlemişler. Başka bir iddiaya göre ise Nasreddin Şah Tahire’ye evlenme teklifinde bulunmuş, Tahire bu isteğe bir şiirle cevap vermiş: “Sen tüm dünyanın maddiyatına sahipsin, İskender kadar malın-mülkün var. Bense bu toprakların fakiriyim. Eğer sen o hayata layıksan ben de bu hayata layığım!” Böyle diyerek evlilik teklifini reddetmiştir. Tahire’nin bu sözleri Nasreddin’e iletilince “öyleyse onu yok etmeliyiz!” diye cevap verdiği rivayet edilir.

Aynı dönemde Babi’ler Nasreddin Şah’a suikast girişiminde bulunurlar ama başarılı olamazlar. Bu olayın ardından devlet tüm Babi’lerin ortadan kaldırılmasına karar verir. Böylece 1850 yılında hapiste tuttukları önderleri Seyid Ali Muhammedi Bab dahil birçok Babi öncüsü katledilir.

Bu olayın ardından Tahire göstermelik olarak yeniden mahkeme edilmiş önce müebbet hapis cezası verilmiş, sonra bu ceza idama dönüştürülerek 1852 yılında boğularak katledilip cenazesi bir çukura atılmıştır. Celladının Bokanlı bir Kürt olduğu ve ondan etkilenip öldürmek istemediği, inancını terk etmesi halinde onu kurtarabileceğini söylediği ve Tahire’nin bunu reddettiği iddia edilir.

İran; "dış düşmanlar", idamlar…

Bahailik İran’da hep takip altında olmuş, mensupları birçok sefer katledilmiştir. 1983 yılında, inançları yüzünden okuldan atılan çocuklara öğretmenlik yapan Mona Mahmudnizad ile birlikte 10 kadın idam edilmiştir. Kutsal mekanları İsrail’de olduğundan suçlamalar arasında Siyonizm de yer almıştır. Geleneksel olarak İran devleti bu tür durumlarda bir “dış bağlantı” arama ve düşman ilan etme eğilimine sahiptir. Jina Amini için geliştirilen serhıldanları da dış güçlere bağlamışlardı.

Bahailik…

Bahailik hakkında da kısaca şunlar eklenebilir. Tahire Kurret-ül Ayn silahlı direnişi savunmuş bir isimdir. Bahailik inancı ise ılımlı bir karakter sergiler. Osmanlı ve İran’da meşrutiyet faaliyetlerinde rol oynamışlardır. Bugün en az 180 ülke ve bölgede sivil toplum örgütlenmelerine sahiptirler.  

Taraftarları inancı yaymakla görevlidir. Dünya barışı, yeryüzü vatandaşlığı, insanlığın refahını destekleme gibi söylemlerle çalışmalar yapıyorlar.

Bahailer kadın-erkek eşitliğini savunurlar ancak yerel ve milli ruhani yönetim kademelerinde yer aldıkları halde kadınlar uluslararası idari kurumları olarak bilinen İsrail’deki Yüce Adalet Evi’nin yöneticisi olamazlar.

Bazı ek bilgi ve kaynaklar:

-Bahai Hareketi’nin, tarihi öncü kadınlarından diğer ikisi ise Asiye ve Behiye Hanımlardır. Asiye, Bahaullah Hüseyin Ali’nin eşi, Behiye ise kızıdır. Asiye “nevvab, en ulu yaprak ve Büyük Hanım” unvanlarıyla anılmıştır.

-Bazı taraftarları muazzam bir enerjiyle çalışmıştır. Örneğin ABD’de yaşayan Martha Root 1939’da ölene dek Bahai inancını dünyaya anlatmak için mücadele etmiş, 20 yılda dünyayı 4 kez dolaşmış, 400 üniversitede konuşmuştur.

-Muhammed Hüseyin isimli bir yazar “Şerhê heyat u asari menzum u mensur u qurret-ül ayn” isimli bir kitap yazıp Tahire’nin şiir ve yazılarını yayınlamıştır.

-Tahire’nin şiirleri “El kewakb el duriye fi measr el behaiye” ismiyle Mısır’da da yayınlanmıştır.

-Muhammed Altunci, 2001 yılında Lübnan’da yayınlanan “Mucem elam el nisa” isimli kitabında Tahire’den bahsetmiştir.

-Farsça ve İngilizce İranika ansiklopedisinde ondan bahsedilir.

-Dünya İslam Ansiklopedisi “El Burğani” başlığıyla ondan bahseder.

-Tahire’nin yaşamı ve mücadelesi tiyatroya aktarılmış ve Tahire rolünü Fransız oyuncu Sarah Bernhardt (1844-1923) oynamıştır.

-Yakın zamanda yaşamını yitiren değerli sanatçı Seceryen Muhammed Rıza, Tahire’nin bir şiirini şarkı olarak söyler:

“Senden uzakta kalbimin kanı akıyor

Dicle Dicle, derya derya, çeşme çeşme, oluk oluk

kalbimin üzüntüsü

senin sevgin canımın kumaşı üzerine işlenmiş

ince iplerle örmüşüm onu,

bir aşağı bir yukarı, bir sağa-bir sola

kimse sökemez…”

*Gerçek adı Fatıma Burğani, İran’da baş örtüsünü atan ilk kadındır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.