Özgürlüğün estetiği

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • Özgürlük sanatı yaşamı özgürleştirme sanatıdır; özgürlüğün estetiği ise uğruna mücadele edilen yaşamın anlamı ve ruhudur. Bunun açığa çıkması için en fazla dogmatizm ve liberalizm ile mücadele edilmelidir. Özgürlük estetiği, sevilecek tüm güzelliklerin anasıdır.
  • Son yıllarda bazı alanlarda sömürgeciliğin çarpıttığı zihniyetten kurtulmadığı için sanat adı altında tıpkı egemenlerin yaptığı gibi kendi kendisiyle alay eden, aşağılayan, cinsiyetçi ve özentili bir eğilim gelişmiştir. Her türlü biçimsizlik farkında olmadan estetik ve özgürlük diye sunuluyor. Kültürel soykırıma böyle hizmet ediliyor.

Tecrit, işgal, darbe, yoksulluk, çocuk ve kadın katliamları sınır tanımazken toplumsal refleksin büyük bir serhildan düzeyine çıkmamasının nedenleri sorgulanırken topluma direnç ve ruh kazandırması gereken sanat alanı kendisini bundan muaf tutamaz. Tam tersine birinci dereceden sorumludur. Kısa bazı tanımlar ve hatırlatmalar yaparsak bunun nedeni daha iyi anlaşılır.

Özgürlük sanatı yaşamı özgürleştirme sanatıdır

Sanat ve özgürlük birbirlerini besleyen toprak ve ağaç gibidirler. Özgürlük sanatı beslediği gibi sanat da özgürlüğü mümkün hale getirir. Friedrich Schiller’in dediği gibi "Sanat, özgürlüğün pratiğidir!"

Özgürlüğün sanatı sadece "güzel sanatlar" diye adlandırılan sanat dallarını ifade etmez; devrimci halk savaşı, kadın özgürlük mücadelesi, demokratik ulus zihniyeti ve onun toplumsal inşası, üslubu, tarzı; özgür birey ve demokratik komün, özgür eş yaşam…Tüm bunlar özgürlüğün sanatını ve estetiğini anlatır.

Özgürlük sanatı yaşamı özgürleştirme sanatıdır; özgürlüğün estetiği ise uğruna mücadele edilen yaşamın anlamı ve ruhudur. Bunun açığa çıkması için en fazla dogmatizm ve liberalizm ile mücadele edilmelidir.

Özgürlük estetiği insanda, toplumda iyilik duygusunu, zorluklarla baş etme ve direnme iradesini, manevi haz ve doyumu geliştirir. Kazanımcıdır, kapsayıcıdır, çekici ve yapıcıdır; kolay pes etmez, asla teslim olmaz, üretken ve yaratıcıdır.

Özgürlük estetiği, sevilecek tüm güzelliklerin anasıdır.

Güzellik için, sanat için araştırma yapılmalı; mitolojiler, destanlar incelenmeli, felsefesi oluşturulmalı, işte o zaman toplumsal ve devrimci değerler adına istenen büyük çıkışlar yapılabilir.

Birçok eserde folklorik öğeler öne çıkıyor ama devrimci değerler yeterince işlenmiyor. Bu da topluma ruh ve cesaret kazandırmada yeterince rol oynamama anlamına geliyor. Folklor, kültürün temelidir ve elbette önemsenmelidir fakat devrimci değerler toplumun değişiminde belirleyici rol oynar. İkisi birlikte ele alınmadığında estetik değerlerin temsili yeterince yapılamaz.

Yine estetik konusunda "doğallık" üzerine bir kez daha düşünülmelidir. Örneğin tekniğin kullanımında görülen aşırılıklar ses ve görüntülerin doğallığını bozuyor. Kadın davranışları ve sesi maalesef erkek davranışları ve sesine yakınlaştırılarak estetikten uzaklaşılıyor. Bunlar estetiği öldüren yaklaşımlardır.

Estetik "xwebun" olmayı gerektiriyor

Estetik "xwebun" olmayı gerektiriyor.

Günümüzde "çirkinlik, yanlışlık, kötülük" alabildiğine popüler olmuş, "güzel, doğru ve iyi" diye kendini pazarlama konusunda uzmanlaşştır. Bu algı nedeniyle "halk dinliyor, izliyor, seviyor" denilerek birçok yanlış meşrulaştırılıyor. Yüzeysellik nedeniyle farkına bile varılmıyor.

Sonuç olarak, yüzeysel yaklaşımlarla; tarihsel-toplumsal temeli belli olmayan, rastgele ve günübirlikçi tutumlarla özgürlüğün sanatı yapılamaz.

Özgürlüğün sanatı toplumsal temeli ve felsefesi en güçlü olan ve toplumsal ihtiyaçlara yanıt oluşturabilen sanattır.

Yaşamın özgürleştirilmesi çabası bir anlamda sanatın ihtiyaç duyduğu her türlü zemini, havayı, olanağı kendi elleriyle yaratmak anlamına gelmektedir.

Özgür ruh ve özgür yaşam anlayışı gelişkin olursa estetik düzey de gelişkin olur. Egemenliğe, zulme, doğa katliamına, kadın kırımına karşı verilen tüm mücadeleler sanatın ve estetiğin kurtuluşuna ne kadar hizmet ediyorsa sanat ve estetik mücadelesi de yaşamı özgür ve anlamlı hale getirmekten sorumludur.

Sanat en ileri, en derin düşünce biçimi

Bu anlamda bir tanımlama yapılacak olursa denilebilir ki özgürlüğün estetiği, insanlığın peşine düşğü alternatif yaşamın anlamı ve ruhudur.

Düşüncenin gelişkin seviyesi kendisini felsefe ile belli ederken felsefenin en gelişkini ise sanatla ortaya çıkar. Sanat en ileri, en derin düşünce biçimidir. Ancak sanat tartışmaları sanat icrasıyla beraber olursa daha anlamlı hale gelir.

Felsefesi güçlü olmayan bir sanat anlayışı egemenlerin yarattığı kimliksiz, kişiliksiz vasat düzeyi aşamaz.

Son yıllarda bazı alanlarda sömürgeciliğin çarpıttığı zihniyetten kurtulmadığı için sanat adı altında tıpkı egemenlerin yaptığı gibi kendi kendisiyle alay eden, aşağılayan, cinsiyetçi ve özentili bir eğilim gelişmiştir. Her türlü biçimsizlik farkında olmadan estetik ve özgürlük diye sunuluyor. Kültürel soykırıma böyle hizmet ediliyor.

Özgür ruh ve anlam derinliği sayesinde sanat alanı kendi paradigmasını, alternatifini oluşturulabilir. Özgürlük sanatı ve onun estetiği ancak özgürlük bilinci ve mücadelesiyle gerçek kimliğine kavuşabilir. Ortadoğu Rönesans’ına başka türlü öncülük yapılamaz.

Üretkenlik, etik-estetik ve nitelik

şu an içinde bulunduğumuz süreç sanat açısından kimlik kazanma sürecidir; bu arayışın derinleştirilmesine ve daha seçici olunmasına ihtiyaç vardır. Basitten karmaşığa adım adım ilerlerken daha sade, daha özenli olunması mümkündür. Böylece yaptığımız her işin toplumdaki olumlu-olumsuz etkilerini sorgulama fırsatını da buluruz.

İnsana, topluma ruh kazandırmayan, canlandırmayan, anlam derinliği olmayan çalışmaları aşmak, daha eleştirel ve sorgulayıcı yaklaşmak; özgürlüğün hak ettiği estetik düzeyine yaşamın her alanında ulaşmak gerekiyor.

Üretkenlik gerekiyor fakat nitelik önde olmalıdır. Ankara’nın ölüm makinaları merkezine yapılan eyleme bakalım, ondan önceki Ankara ve Mersin eylemlerine ve yine dağlarda en zor koşullarda işgalcilerin karargahlarını yerle bir eden eylemlere bakalım, üretkenlik, etik-estetik ve nitelik nedir biraz da savaş sanatından öğrenelim.

Geçen yıl olduğu gibi bir kez daha tavşanla aslanın kısa öyküsüyle bitirelim:

Tavşan Aslana hava atmış "bir yılda onlarca tavşan doğuruyorum" demiş. Aslan ise şöyle bir bakmış tavşana ve demiş ki: "Ben yılda sadece bir tane doğuruyorum ama aslan doğuruyorum!"

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.