Güncel

Dağın özlemi

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • En iyi ekmeği kim yapıyor diye tartışılıyor, en iyi yemeği… Güzel bir yemek yapan olsa güzeldir demek yerine “anamızı hatırlattın” deniliyor. Sanmayın ki unutulmuşsunuz; aileci, aşiretçi değildir ama hürmette kusur etmez kimse size, kutsal emeklerinize ve anılarınıza.
  • Bir damla göz yaşına tüm dünyayı değişmezsin, hüzün değmesin gözlerine, hep sağ olsun istersin. Öyledir zaten, ölümü yenenleri hep yaşarken düşün. Düşünürken onur payesini, uzak değil göğüs kafesindeki nefestir o… 

DAĞ MEKTUPLARI-1

Orada mısın burada mı belli değildir artık. Sen dağsın dağ ise sen. Bu özlem birleştirir, dağı, bajarı, zindanı; her yerde her nefes o büyük hasretliğin biteceği gün içindir, hem orada hem burada.

Orada:

Bu gece yine gözlerine dağın özlemi çökmüş. Nemlenmiş o gözlerle baktığın her şey dağa dönüşmüş.

Her sabah hayalinde onun yüzü canlanıyor. Çayını yudumlarken “o da çay içiyor mudur şimdi?” diye düşünüyorsun. Dışarıya adımını attığında soğuk hava yüzüne vuruyor: “Üşüyor mudur acaba?” Ve yürüyüp kalabalığa karıştığında “yürürken zorlanıyor mudur acaba?” diye düşünmekten kendini alamıyorsun. Yemek yerken geliyor aklına. Uyurken battaniyesini düşünüyorsun. Yalnız mıdır, aç mıdır, soğukta mıdır? Yüreğini yaksa da bu merak ve bu özlem seni canlı tutuyor.

Burada:

Akşam karanlığı bastırırken yine sessiz ve eşsiz güzellik sarıyor dağları. Siluetleri ard arda dizili tepelerin ardından batan güneşi seyreden oğlun ve kızın birazdan süzülecek şahine benziyor.

Hiçbir şey kolay değil burada ama her zorluğun içindeki güzelliği bulma ustası olmuşlar. Kızılca kıyamette sapasağlam ve dimdik ayakta kalmış heybetli dağlar ve dağ yürekli çocukların, büyük özgürlük gününün hasretiyle bakıyorlar sarı sıcak ufka. Külleri henüz soğumamış eski bir ateşgedeye girer gibi huşuyla adım attıkları kayalıklar en konforlu dairelerden daha rahat geliyor onlara. Sevdikleri dağlar koruyor onları, bir de senin duaların.

Yalınayak çamurlu yollara düşenler, çadırlarda kalanlar, başı dik, onurlu yaşamak isteyenler için bir parça özgür ülke yaratma telaşıyla didinip duruyorlar.

Taştır, topraktır yatağı. Seher vakti bir pınarın serinliğinde kaçışan ceylanlar ve sincaplar uyandırıyor. Yaralarını dağ havası tez iyileştiriyor, bir de sevgi. Eylem havası var, bulutlar güzel haberler getirecek ve sonra bir yorgunluk çayıyla başlayacak şakalar, gülüşmeler, anılar...

Orada:

Televizyonda verilen resimlere bakıyorsun, okunan her kimlik bilgisinde yüreğine ateş düşüyor her akşam. Önceden yitirmişsen bile aynı duyguyla bakıyorsun bu haberlere, bu kadar hassas ve büyüktür yüreğin.

Elleri geliyor aklına henüz çok küçük olan. Saçını tararken gözleri dolsa da kızının, en çok sevindiği anları düşünüyorsun. Oğlun sokakta kavga ettiğinde ne çok telaşlanmıştın henüz çok küçük diye. Kızın büyürken çeyizlik düşünmüştün. Gömleğini yıkayıp ütülerken oğluna yakışacak bir gelin arıyordun hayalinde. Yüreğin yansa da onların en çok dağa yakıştığını söylüyor dilin gururla. Anılardan bir yol yapıp dağın özlemiyle uyuyorsun her gece. Kar yağacak olsa dağdakilerden önce üşüyorsun. Yüreğin daraldığında yıldızlara bakıp ferahlıyorken hangisi çok parıldıyorsa kızın ve oğlun diye düşlüyorsun.

Burada:

Yıldızlar ve ay çok yakın, uzansan dokunabilirsin. Ve sabah güneşiyle arınıyorken insan ve doğa istersen bir eski zaman dervişi olabilirsin.

Hayat yine de çok sahici. Oğlun bugün mutfakçı, nohut ve pilav yapacak. Kızın dağdaki tüm otları tanıyor, bahar heyecanını görmeye değer. Yeni topladığı taze otlar olmadan açmaz sofrayı. Revas getirir aralarda yemek için. Şilêr yani dağ laleleri içinde çektirdiği fotoğrafları en çok senin görmeni ister. Savaşçıdır ya, öyle açıktan bahsetmese de seni özlediğini saçının her teli bilir.

Başka neler mi yapılıyor? Bahane yok, eğitim var. Dur durak bilmeksizin dağlar kazılıyor. Birazdan yorulmak nedir bilmeyen kuryeler notları getirecek. Belki yola çıkılacak. Bu akşam moral var halay çekilecek. Söylediği şarkıları duyacaksın, penceren açık olsun. Hangisine sorsan üzülmene hele ki ağlamana asla razı olmaz, hangisine sorsan gülmeni ister ve sen gülünce bunu hisseder. Kekik, nane kokan patikaların kenarından akan ince suya düşen suretinde seni görür. Kınalı saçlarını anımsatan şarkıyı mırıldanır.

Her anının bir şarkısı vardır, her şarkının bir anısı…

Orada:

Özlem yaşamın adı olmuş, sen özlediğin için var bütün güzellikler.

Onun çay içtiği bardak nasılsa seninki de öyle olsun istiyorsun. Onun sevdiği yemekleri yapıyorsun, komşulara dağıtıyorsun. Kendi ellerinle ördüğün kazağını kokluyorsun. Kimi ona benzetsen yaklaşıp başını okşamak istiyorsun. En sevinçli gününde hüzün eksik olmuyor gözlerinden. Ekmek kırıntıları verdiğin kuşlara soruyorsun onu. Dualarının başında sonunda onu anıyorsun. Dinlediğin şarkılar onu hatırlatıyor. Ne zaman bir uçak sesi duysan yüreğin daralıyor, yeniden duaya başlıyorsun. Yün çorap örüyorsun bir gün giyemeyeceğini bilsen bile. Biriktirdiğin anıları anlatacağın ve doya doya koklayacağın kadar yaşamadığını bilsen bile böyle bir günün hayaliyle, onun hasretiyle bir enerji doluyor bedenine, hastalık nedir unutuyorsun.

Burada:

Erzak depolanıyor. Uzun yolculuklar için ekmek yapılıyor.

En iyi ekmeği kim yapıyor diye tartışılıyor, en iyi yemeği… Güzel bir yemek yapan olsa güzeldir demek yerine “anamızı hatırlattın” deniliyor. Sanmayın ki unutulmuşsunuz; aileci, aşiretçi değildir ama hürmette kusur etmez kimse size, kutsal emeklerinize ve anılarınıza.

Oğlun, kızın nasıl cengâver olmuş bir görsen şaşarsın. En yüksek tepelere soluksuz çıkıyor, en keskin kayalardan nasıl da geçiyor dağ keçileriyle yarışırcasına.

Bazen yüzü kapalıdır kimse tanımaz, bazen su gibi akar, gidip geldiği yerleri kimseler bilmez. Güneşe, doğaya, emeğe inanır. Fazlalıklarından arınmış olarak yaşar burada. Bir şelale gibi, coşkun bir ırmak gibidir mana onda.

Uçurum kıyılarından tek sıra geçerken ya da çığ düşmesin diye sessizce yürürken onun sessizliğine ortak ol; bir yaylada bağırarak şarkı söylerken düşün, usulca bir ağacın gölgesinde dinlenirken, bir çiçeği koklarken… Şen kahkahalarıyla şakalarıyla düşün. Kan ve göz yaşı düşmesin aklına. Yine de hiç düşünmediği bir anda gözlerini kurumuş meşe yaprakları kapatacak olsa her bir karışında sevdikleri yatan bu toprağın üzerinde, gam-keder yok son yolculukta. Sakın bırakma kendini bu dünyanın acısına, çünkü burada ölüm yok.

Orada ve Burada:

Bir damla göz yaşına tüm dünyayı değişmezsin, hüzün değmesin gözlerine, hep sağ olsun istersin. Öyledir zaten, ölümü yenenleri hep yaşarken düşün. Düşünürken onur payesini, uzak değil göğüs kafesindeki nefestir o…

Orada mısın burada mı belli değildir artık. Sen dağsın dağ ise sen.

Bu özlem birleştirir, dağı, bajarı, zindanı; her yerde her nefes o büyük hasretliğin biteceği gün içindir, hem orada hem burada.

O gün belki bazılarımız olmayacak hayatta ama kalanlarımız hepimizin anısını taşıyacak oraya, yetişemeyenler ruhuyla olacak orada …

Bir dahaki sefere isimlerini vererek anlatacağım özlediklerinizi!

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.