Vicdan tepesinden sanatçılara

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • Gözlerden ırak, dağların doruklarında, bir mevzide yıllardır her türlü zorluğa katlanarak tarihin gelmiş geçmiş en büyük direnişini sergileyen gerillaların neyi başardığını henüz sanatımız anlatabilmiş, dünyaya bunu yansıtabilmiş değildir.
  • Tepe Cudi’den TEV-ÇAND’a bir mesaj geliyor. Newroz tazeliğinde sıcak bir selam, bir direniş kutlaması. Adeta bizi unutmayın diyen bir mesaj. TEV-ÇAND ve Şehit Sefkan Akademisi’nin bugüne kadar aldığı en güzel ve anlamlı hediye oluyor.

Tarih boyunca savaşları ve toplum içindeki şiddeti sanatın sonlandırdığına doğrudan tanık olunmamıştır fakat dolaylı etkisi çok fazla olmuştur. Bunu zihniyet ve ruhta yarattığı değişimle başarır. En büyük örneği Avrupa Rönesans’ıdır. Ruh ve zihniyet değişimine resim ve tiyatro sanatı başta olmak üzere sanat öncülük yapmıştır. Ortadoğu Rönesans’ı demokratik modernite bilinciyle gelişiyor ancak bunun ruhunu şekillendirmede sanat belirleyici bir rol oynayabilir.

Günümüzdeki savaşların küresel kapitalizmden kaynaklı olduğu biliniyor. Bunun toplum içindeki şiddeti de körüklediği sır değildir, ancak siyasetçilerin ve medyanın kullandığı dil şiddeti normalleştirmektedir. Bunda sorunları ele alış tarzının da payı vardır.

Sanat vicdan gözünü açmak için var

Kürt sorununun çözümü tartışılırken sadece şiddet tartışılıyor, sonuçlar tartışılıyor, sebep görmezden geliniyor. Oysa Kürt sorunu beş binyıllık merkezi uygarlık krizinin ve de son iki yüz yıllık inkâr-imha siyasetinin sonucudur. Bunu güncel birtakım verilerle destekleyebilirsiniz fakat özünü ortaya koymaktan uzaktır. Hele ki meseleyi küfür diliyle ele alanların zihniyetinde çözüm bulunmadığı gibi toplumda şiddeti en fazla geliştirenler de bunlardır. Sokak ortasında dövülen, katledilen kadınlardan bunlar sorumludur. Yeni doğmuş bebelerin öldürülmesinden de bunlar sorumludur çünkü toplumda vicdan-ahlak adına bir şey bırakmayacak kötü bir dile sahiptirler.

Ankara’da savaş sanayiine yönelik gerçekleştirilen fedai eyleminin ardından da benzer bir küfür edebiyatı devreye konulmuştu. Eylemin hemen ardından Şengal ve Rojava’da onlarca insan katledildiği halde bunu sorgulayan tek bir Türk basıncısı çıkmadı. Sadece korkudan değil, zihniyetleri böyledir. Kürt sorunu budur işte, başka yerde aramayı gerektirmeyecek kadar ırkçı-şoven bir zihniyet var. Bu zihniyet değişmeden hangi savaş tümden sonlandırılabilir?

Sanat tam da bu noktada yani vicdanların köreldiği yerde devreye giriyor. Sanat vicdan gözünü açmak için vardır.

Onur direnişçilerini sahiplenelim

Gözlerden ırak, dağların doruklarında, bir mevzide yıllardır her türlü zorluğa katlanarak tarihin gelmiş geçmiş en büyük direnişini sergileyen gerillaların neyi başardığını henüz sanatımız anlatabilmiş, dünyaya bunu yansıtabilmiş değildir.

Böylesine kızgın bir süreçte Tepe Cudi’den TEV-ÇAND’a bir mesaj geliyor. Newroz tazeliğinde sıcak bir selam, bir direniş kutlaması. Adeta bizi unutmayın diyen bir mesaj. Direniş mevziisinin etrafındaki kuru ağaç parçalarından bir de PKK bayrağı yapmışlar. TEV-ÇAND ve Şehit Sefkan Akademisi’nin bugüne kadar aldığı en güzel ve anlamlı hediye oluyor. Bu hediye aynı zamanda tüm alanlardaki TEV-ÇAND bileşenlerine bir mesaj oluyor. İlgili olan herkesin bu mesajı doğru algılayacağına inanıyoruz.

Bu aynı zamanda Tepe Cudi’nin kahraman şehitleri Güven, Yıldız, Kawa, Delil, Helmet ve diğer yoldaşların manevi emridir. Direnişlerini yürekten selamlıyor, şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz.

Derinden hissetmezsen sanat yapamazsın

Sadece bu tepe değil, hangi yöne dönülse bir direniş destanıyla karşılaşılıyor. Girê FM denilen Şehit Munzur Tepesi’ndeki direnişin dünyada bir eşi benzeri yoktur. Şehit Pirdoğan Tepesi hakeza öyle; Girê Bahar direnişi için yüz tane film yapılsa azdır. Bu ve diğer direniş mevzilerinde kıran kırana bir savaş sürüyor. Tüm bu mevziler Türk devletinin elindeki kimyasal silahlarla, taktik nükleer bombalarla hemen her gün saldırıya uğruyor. Bu nasıl bir savaştır, nasıl bir direniştir? Bunu çok derinden hissetmeden sanat yapılamaz. Sadece sanat alanı için değil yaşam için, siyaset ve toplum için uyarılar var bu direnişlerde: Kimse gaflete girmesin diyen bir direniştir bu direniş!

Yersiz, zamansız her konuşmanın ve tavrın, içinde bulunduğumuz hassas ve karmaşık sürece zarar vereceği biliniyor. En çok da bahsettiğimiz bu mevzilerdeki amansız direnişe zarar verir. Direniş mevzilerinde zerrece kafa karışıklığı yok. Kürdistan’da direniş ve çözüm diyalektiği birbirinden hiç ayrılamaz. Ne kadar büyük direnirsen çözüme o kadar hizmet edersin.

Dağlarımıza ve şehirlerimize yağdırılan vahşi bombalar ve bunları atan uçakların nerede ve kimler tarafından üretildiği unutulursa savaş bir bilgisayar oyunuymuş gibi sanal hale getirilir. Vicdanlar bu yüzden körelir.

Hepimizin onur borcu var

Vicdan gözü açılsın diye sanat birlikleri oluşturuluyor. Bu tür çabalar tarihi değerdedir. Sanat en kalıcı direniş mevzisidir. Sanatımızla dünyayı değiştirebileceğimizi unutmayalım. Sanatçının vicdanı büyüktür ve savaş suçları için, özgürlük için tüm vicdanları harekete geçirecek kadar etkilidir.

Tepe Cudi ve diğer direniş mevzilerinin yanında olmak, o kahramanları faşist saldırılar karşısında yalnız bırakmamak, seslerini duymak ve toplumda duyarlılık yaratmak sanat alanının en başta gelen işidir.

Gözler önünde olanla herkes ilgilenebilir ama gözlerden ırak, dağların doruklarında halkımız ve tüm insanlık için direnen bu yiğitlerin sesini duymak ve sahiplenmek hepimizin onur borcudur. Çünkü onlar hepimizin onurunu koruyorlar!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.