Kötülüğü önlemek-Bir Sivas efsanesi-

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • Her kötülüğü önlediğimizde umut ağacımız yeşerecektir. Yüreğimiz, ülkemiz, dünyamız aydınlanacaktır. En karanlık hücrelerde bunu başaranları düşünelim, bundan kuvvet alalım.

Ortadoğu savaş yangınıyla kavrulurken sanattan bahsetmek lüksmüş gibi bir algı yaratan devletler savaşın yanında en fazla sanata yükleniyorlar.

Sanat olmazsa savaş karşısında halkların hakikat algısı, direnme gücü ve başarı ruhu yeterince açığa çıkarılamaz. Bu gerçeği bilerek sanata yaklaşmamız ve sanatımızın da bu rolü oynaması gerekir.

Hegemonya savaşlarına karşı halkların örgütlü gücü en büyük çaredir. Her insan bu güce ne katabileceğini düşünmek ve eyleme geçmek zorundadır. Bunun zihniyetinin ve ruhunun oluşmasında sanatın, edebiyatın, toplumsal kültürü anlatan öykü ve efsanelerin önemli bir yeri vardır. Bu temelde Sivas’ın bir köyünde yaşanan bir efsaneden bahsedeceğiz.

Karakesici namıyla anlatılan hikayedir

Hem efsaneleriyle hem de ozanlık geleneği ve sanatıyla Sivas yöresi zengin bir kültüre sahiptir. Âşıkların yurdudur. Divriği’nin Türkmen-Alevi Çamşıhı yöresi ise en fazla âşık çıkaran yerdir, çünkü Ayin-i Cem geleneği çok köklüdür ve direnişçi bir tarihe sahiptir, efsaneleri vardır.

En ünlü efsaneleri Karakesici namıyla Şemseddin Sultan’a aittir.

Karakesici namını, halka zulmedenleri öldürmekle almıştır. Zamanla öldürdüğü kötü adamların ve zalimlerin sayısı 99’u bulur. Derken yaptıklarından pişmanlık duyar ve Hac-ı Bektaş’ın yanına gidip vicdanını açar. Hacı Bektaş ocakta yanmakta olan çam ağacının dalını uzatıp bir yol ayrımında dikmesini ve insanlara iyilik yapmasını söyler. “Eğer bu ağaç yeşerirse günahlarının af olduğunu anlarsın” der.

Karakesici kendisine verilen nasihati tutar. Ağacı yol ayrımına diktiği gibi kenarına da bostan yapar; gelen geçen insanlar bundan yararlanır. Herkese iyilik yapmakla zamanını geçirir. Bir gün oradan geçen birine bostandan bir şeyler almasını söyler ama adam onu tersleyip hakaret eder.

Sivas’ın bir yanı Şeyh Bedrettin’dir

Karakesici “zaten 99’dur, yüz olsa ne fark eder” diyerek o adamı öldürür. O anda diktiği ağaç yeşerir! Yoldan gelen köylüler ona “buradan geçen adamı görmedin mi?” diye sorarlar. Karakesici onu öldürdüğünü söyler. Köylüler “iyi yapmışsın, köyümüze gelen şeyhi ihbar etmeye gidiyordu, kötü bir adamdı” derler.

Rivayete göre ondan sonra Hac-ı Bektaş yeşeren dalı fırlatır ve o dal nereye düşerse oraya gidip halka hizmet etmesini söyler. Ağaç Aydın-Denizli taraflarına düşer. Karakesici oraya yerleşir. Onun neslinden gelenler Şeyh Bedreddin İsyanı’na katılırlar…

Nereden nereye? Yani Sivas’ın bir yanı Şeyh Bedreddin direnişinden gelmektedir.

İsyan sonrası Çamşeyhliler (şimdiki adıyla Çamşıhlılar) Balkanlara kadar dağılırlar. Bir kısmı da çevre ülkeleri dolaştıktan sonra Malatya’ya ve oradan da Divriği’ye gelirler. Böylece yerleştikleri yöreye Çamşıhı adı verilir.

Koçgiri’de vardır böyle efsaneler. Halen büyük âşıklar, aydınlar, sanatçılar, devrimciler yetiştiren bir yurttur burası. İyilikler diyarıdır. Asırlar boyu süren Alevi katliamlarına karşı direnişle şekillenmiş, acıyla olgunlaşmış, sanatla, edebiyatla derinleşmiş, hakikat ehli bir kimliği ve kişiliği vardır. Burada en büyük günah zalime boyun eğmektir.

Kötülüğe karşı ahlaklı olmak

Kötülüğün her türlüsüne karşı mücadele etmek ise en büyük sevaptır, ahlaklı olmak da budur. Kötülüğün kimden geldiği önemli değildir, belki dayatılan kirli savaştır, bir komplodur, bir ihbarcıdır, bir haindir, bir çocuk veya kadın katilidir, bir ırz düşmanıdır, bir zehir taciridir; belki en yakınındaki, belki en uzağındakidir ama kötüdür!

Devletten, uluslararası komplodan, kapitalizmden, ataerkil düzenden, kişiden veya gruptan kimden gelirse gelsin kötülükle mücadele etmek insanı, toplumu, doğayı korumanın en temel yoludur.

Küçük bir kötülüğe karşı mücadele edildiğinde bazen farkında olmadan büyük bir kötülük önlenir. Kaldı ki çok büyük kötülükler göz önündedir ve bunlarla örgütlü şekilde mücadele ediyoruz.

“Dünya kötülüklerle doludur, hangi biriyle uğraşacağız” deyip umutsuz yaklaşılmamalıdır. Dünyaya böyle bakmak, her şeyin teneke haline geldiğini düşünmektir; böyle bir anlamsızlık veya değersizlik durumuna düşülmemelidir. Dünyanın tümü böyle değildir. Kötülüğün dünyasına karşılık iyiliğin dünyası çağlar boyunca hep mücadele halinde oldu ve bugün yaşanan gerçek de budur.

Her kötülüğü önlediğimizde umut ağacımız yeşerecektir. Yüreğimiz, ülkemiz, dünyamız aydınlanacaktır. En karanlık hücrelerde bunu başaranları düşünelim, bundan kuvvet alalım.

İyiliğin diğer adı sanat ve edebiyattır

İyiliğin diğer adı sanat ve edebiyattır! Sanat ve edebiyat insan ruhundaki iyiliği açığa çıkarır. İyi insan kimseye haksızlık yapmayan, irade sahibi olan ve nerede bir haksızlık varsa ona karşı çıkan insandır. Siyasal, toplumsal sorunlara duyarlı olmayanlara yani iyi olmayanlara sanatçı veya edebiyatçı demek kültürel soykırıma prim vermek olur.

Dadaloğlu, Karacaoğlan gibi büyük ozanlar kötülüğe karşı iyiliğin çağrısını dile getirirken “Ferman padişahın dağlar bizimdir!” demişlerdi. Çağlar boyunca halkların kültürüne, sanatına-edebiyatına ve yaşamına bu sözler damgasını vurmuştur.

Yine kötülüğe meydan okurken Hasan Hüseyin: “Bu demiri Divriği dağlarından ben söktüm!” demişti. Her gün bir iyilik yapmak Divriği dağlarından söktüğümüz demirin kolumuza kelepçe olarak dönmesini önler.

Sanatın ve edebiyatın diliyle iyilik yapmak ise ruhlardaki tüm kiri-pası söküp atar ve yeni efsanelere yol açar! İşimizi iyi yapalım ki henüz kötülük gerçekleşmeden onu önleyelim! Ölçümüz kötüler değil en iyiler olsun ki işlerimiz de iyi olsun!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.