Gazilerimiz yenilmezliğin kanıtıdır
Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —
- Bu toprakta yatanlar sevdiklerimizdir, bu toprak vatanımızdır ve bu topraklar için bedeninden bir parça verenler bizdendir. Zindanlarda direnenler bizdendir. Acı çekenler ve umudunu yitirmeyenler bizdendir; acı çekenler ama asla yılmayanlar bizdendir. Biz aslında onlardanız!
Kürdistan’daki savaşta şehitler ordusu kadar gaziler ordumuz oluştu. Her bir gazi yoldaşımızın anlamlı öyküleri vardır, gerçektir, yaşanmıştır. Burada onların hislerinin ne denli güçlü olduğunu anlamlı bir halk öyküsüyle anlatacağız.
Bilindiği gibi Türk ordusunun savaştaki kirli yöntemleri çöküşlerinin göstergesi olmuştur. Artık önlerini göremiyorlar. Şiddet içinde debeleniyorlar.
Öte yandan, uluslararası anlaşmalarla yasaklanmış her türlü silahı ve tekniği kullanırlarken gerillanın tecrübesine de tecrübe katmış oluyorlar. Bu tecrübeler sadece teknik ve taktik düzeyde değildir.
Bir taktik nükleer attılar…
Öyle ki tedaviye gönderilen bir gerillaya ne oldu diye sorulduğunda “çok önemli değil, bir taktik nükleer attılar!” diye cevap verebiliyor. Yani küçük çaplı bir atom bombası atılmış, bu bombanın etkisiyle vücudu yanmış, şarapnel parçaları kemiklerine dek saplanmış ama o umursamıyor bile. Budur işte! Bu moral ve inancı hangi teknik yenebilir ki?
Heftanin’de şehit Tolhıldan’ın “Ev der Heftanine!” sloganıyla sembolleşen direniş ruhu, Xakurkê’de korkudan bağıran Türk askerine “bağırma öleceksin!” diyen Şehit Hawar’ın fetheden ruhu dolaşıyor. Bu ruh Bakur’a uzanıyor; Bakur, Zap, Metina, Xakurkê direniyor. Direniş büyüdükçe askerler korkudan peşmerge elbisesi giyiyorlar. Provakasyon için gerilla elbisesi giyip peşmerge noktaları etrafında dolanıyorlar. Bazen deliriyor, birbirini vuruyor, firar ediyor, firar edemese intihar ediyorlar. Helikopterleri vuruluyor, yarbayları ölüyor, gizlemek istiyorlar ama olmuyor, yenilginin adına “kaza” diyorlar. Herkes bilmeli ki ne zaman askerlerinin kazada öldüğünü söyleseler büyük bir yenilgiyi gizliyorlardır. Çünkü ne kadar asker ölse, delirse, intihar etse AKP-MHP ağalarının umurunda değil. Cenazelerini uçurumdan attıkları, askerlerini yaktıkları unutulmuş değil. Bunlarda vicdan yok…
Gerilla ise o kadar büyük tecrübe ve maneviyat edindi ki yoldaşlar birbirine en uzak savaş mevzilerinde bile birbirlerini hissedebiliyorlar. Gazi yoldaşlardaki hissiyat ise daha fazla derinleşiyor. Bunun ne anlama geldiğini bir Horasan hikayesiyle anlatabiliriz.
Bir Horasan hikayesi…
Ülkelerini ve birbirlerini seven iki gencin hikayesidir. Çeteler köylere saldırıp soygun yapıyor, genç kızları kaçırıyorlar.
Kaçırılan kızlardan birinin sevdiği delikanlı onları kurtarmak için arayışlara giriyor. Nerede yaşadıklarını bilmiyor ama araştırdıkça hem yerlerini öğreniyor hem de savaşçı güç topluyor. Ve günü gelince harekete geçiyor.
Kaçırılma olayının üzerinden 2 yıl geçmiştir ve sevdiği kız her gün ağlamaktan gözlerini kaybetmiştir. Çetelerin içinde onların yaşamını kabul etmemiş, köleliğe boyun eğmemiş, umudunu yitirmemiş ve gözlerinden toprağa akıttığı yaşlar ülkesiyle bağı haline gelmiştir.
Kurtarma hamlesi sırasında bu hamlenin başını çeken genç maalesef sevdiği kızı göremeden çatışmada yaşamını yitirir. Daha birçok arkadaşı yaşamını yitirse de neticede kurtarma hamlesi başarılı olur. Kaçırılan kızları bulurlar ve ölüleriyle-yaralılarıyla memleketlerine dönerler.
Kurtarılan rehineler arasında bu hamlenin başını çeken delikanlının sevdiği kız da vardır. Gözlerini kaybetmiş olduğunu görürler ve ona durumu anlatırlar.
Yaşamını yitirenler toprağa verilmişlerdir.
Gözleri görmeyen genç kızı mezarların başına götürürler. Birçok mezar yan yana dizilidir. Sevdiğinin mezarının hangisi olduğunu söyleyeceklerken o bunu engeller “söylemeyin, o bu toprakta yatıyorsa ben anlarım” der.
Tek tek çömelerek ellerini mezarların toprağı üzerinde gezindirir. Hepsine sevgisini ve hürmetini sunar. Birkaç mezarı geçtikten sonra sıradaki mezarın toprağını huşu içinde ve acı çekerek okşar. Uzunca ellerini dolaştırır ve aniden yürekleri dağlayan bir çığlık atar. O gerçekten de sevdiğinin mezarıdır.
Ülke toprağına gömülü sevdiğiyle ülkesinin bir olduğunu anlatır ve devamla der ki:
“Ben ülkemin hasretiyle gözlerimi kaybettim! Ama ülkemin özgürlüğü için canını adayanlar sayesinde her şeyi daha iyi görür oldum…”
Gazilerimizin hissiyatı derindir
Dört parça Kürdistan’da yaşanan savaşta benzeri nice hikaye yaşandı, yaşanıyor. Bunu en çok gazi yoldaşlarımızın anılarında görüyoruz. Onlardaki hissiyat tıpkı hikayedeki genç kızın hissiyatına benziyor.
Bedeninin bir kısmı işlevsizleştiği halde savaşın başka cephelerinde moralleriyle, düş ve düşünce güçleriyle her şeyi daha iyi hissedebiliyor, her şeyi herkesten daha iyi görüyor, herkesten daha uzak diyarlara gidebiliyor, herkesten daha çok derinleşebiliyor, herkesten iyi savaşıyorlar!
“Önder Apo’ya özgürlük, Kürt sorununa çözüm” hamlesinin aynı hissiyatla, aynı ruhla sahiplenilmesi, her yerde zamanın serhıldan ruhuyla karşılanması amaçlarımıza ulaşmamızı sağlayacaktır. Bedeli ne kadar ağır olursa olsun buna değer! Çünkü bu toprakta yatanlar sevdiklerimizdir, bu toprak vatanımızdır ve bu topraklar için bedeninden bir parça verenler bizdendir. Zindanlarda direnenler bizdendir. Acı çekenler ve umudunu yitirmeyenler bizdendir; acı çekenler ama asla yılmayanlar bizdendir. Biz aslında onlardanız!
Önder Apo gazilerimizi “yaşayan şehitler” olarak tanımlamıştır. Buna göre yaklaşmalıyız.
Umutla, azimle, moralle mücadele eden tüm gazilerimize hürmetle…