Somali'den Kandil'e

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • David NATO’da görevli bir albayın oğludur. Onun dönüşümü Somali’de başlar. Kürtlerle birlikte polislere taş atar. Sonra Rojava’ya gider. Kandil’de yeryüzünün en heybetli savaşçılarıyla tanışır.

David NATO’da görevli bir albayın oğludur. Babasının görevi nedeniyle dünyayı dolaşmaktadır. Somali’de başına bir olay gelir ve hayatı değişir. O güne dek standart bir Amerikan genci olarak yaşamıştır.

Somali’ye geldiği ilk gündür. Plastik şişeden su içmiş ve atacak bir çöp kutusu bulamadığı için “çok geri bir ülke” diye yakınarak boş şişeyi elinde taşımaktadır. İkinci şişeyi de bitirince bir çocuk yanına gelip şişeleri kendisinden ister. Şişelerden kurtulacağı için sevinir. Fakat sevinci az sonra üzüntüye dönüşür, çünkü çocuk pet şişeleri yere atıp çıplak ayaklarıyla ezer ve iple bağlayıp ayakkabı haline getirdikten sonra oradan uzaklaşır. David bu olaydan o kadar çok etkilenir ki hayata bakışı değişir. İlk kez sosyalizmle ilgili bir şeyler bulup okur ve açılan bilinci dünyaya farklı gözlerle bakmasına yol açar. Dünyanın sorunlarına ilgi duymaya başlar ve bu da onu Kurdistan’a getirir.

Saçları çok uzundur ve onlarca örük yapmıştır. Amed kadınlarından ikisi olanca doğallıklarıyla ona yanaşır ve içlerinden biri David’in saçını arkadan kavrayıp çeker. Yanında bir tercüman dostu vardır. “Ne oluyor?” diye sorunca kadın “ma ne olmuş, bu saç peruk mudur yoksa onun mudur diye merak ettik!” diye cevap verir. Az sonra çocuklar yanaşır ve yine saçını işaret ederek tercümana sorarlar: “Abê onundır?”

Tercüman anlamıştır. Gülerek kısaca cevap verir “Onundur!”

Kürt halkının doğallığı kadar mücadele azminden de çok etkilenmiştir. Onlarla birlikte polislere taş atmıştır. Tüm ilerici insanlığın gururla baktığı Rojava devrimini yakından tanımak için oraya da gitmiştir David. Sonra Kandil’i de görmüş, yeryüzünün en heybetli savaşçılarıyla tanışmıştır. En insani yönlerini araştırmış, görmüş, yazmıştır…

Somali’de başlayan dönüşümü onu Kandil’e kadar götürmüştür. O zamanlar üniversite öğrencisiydi. On yıldır, Kürtlerin terörist olmadığını, Önder Apo’nun serbest bırakılması gerektiğini senatörlere anlatıyor. Gezdiği-gittiği her yerde bunu yapıyor. Tüm çalışmaları, yöntemleri ve fikirleri onundur, tıpkı uzun sarı saçları gibi. Fakat David’e buradan selamımızla birlikte bir öneride bulunmak istiyoruz:

Şimdi ABD’de seçim süreci yaşanıyor. Kimin başkanlık koltuğuna oturacağı oylanacak. Kim olursa olsun Önder Apo’nun İmralı soykırım sistemine alınmasından sorumlu olan bir devletin başına geçeceğini onlara hatırlatmamız gerekiyor.

Şu anki hükümetin Dış İşleri Bakanı Antony Blinken 1999’da Clinton’ın özel danışmanıydı. Bu sıfatla o zaman yaptığı açıklamada, Önder Apo’nun Kenya’dan kaçırılması operasyonunu bizzat kendilerinin yaptığını belirtmişti. Görev dönemi sona ermek üzeredir ama bu dönemde Kenya korsanlığından hiç bahsetmedi. Seçime doğru giderken onu bu konuda açıklama yapmaya zorlamak gerekir.

Önder Apo’nun 26 yıldır İmralı’da olmasından ve dolayısıyla Kürt sorununun çözümsüz bırakılmasından ABD sorumludur. Tarih karşısında bu sorumluluğun vebali ağırdır.

Antony Blinken uluslararası komplonun sorumluluğunu hükümet adına resmen üstlenmiş bir kişidir. Ecevit’in “sebebini anlamadık” dediği rehin alma operasyonunun sebeplerini tüm yönleriyle açıklaması gerekir. Önder Apo’nun serbest bırakılmasına hizmet edecek olan gerçekleri açıklaması Kürt halkına karşı inkâr edemeyeceği bir borçtur.

Açıklaması gereken sadece bir suçun itirafı değildir. Vaktiyle bunu zaten yapmıştır. Konuyla ilgili bildiği her şeyi açıklaması ve gerçeklerin tüm yönüyle açığa çıkması bu tarihi suçların muhasebesinin yapılmasını sağlayabilir ve siyasi sonuçları Kürt sorununun çözümüne, İmralı sisteminin sonlandırılmasına vesile olabilir.

Burada Amerikalı David’in değişim-dönüşüm sürecinden bahsetmemizin sebebi Antony Blinken’ın insafa gelip değişmesi gibi bir fantezi değildir. Onlar iki ayrı dünyanın insanları. Bir olamazlar.

David Amerikan toplumunun vicdanını, Antony ise hükümetin siyasi sorumluluğunu temsil ediyor.

Ancak David sadece Amerikan toplumuna değil, tüm senatörlere ulaşıyor. Bu bilgileri hem onlarla hem de kamuoyuyla paylaşmak ve baskı kurmalarını sağlamak gerekir.

Bununla birlikte David gibi diğer Amerikalılar da Kürt halkının özgürlüğü için seçimde muhataplar üzerinde baskı kurmalıdırlar.

ABD, Kürt Halk Önderi’ni Kenya’dan kaçırıp Türk devletine teslim etmiştir. Bunu vaktiyle Antony Blinken açıkça beyan etmiştir. Yıllardır ABD diplomasisinin başında olmasına rağmen onurumuz adına onun üzerinde baskı kuramadık. Bu bizim yetmezliğimizdir. Ancak komploya dair tarihi gerçek değişmez. Şimdi de seçimi kim kazanırsa kazansın Kürt halkına karşı ABD’nin bir onur ve özür borcu vardır. Kürt halkının Onurunun-Önderliğinin hapsedilmesinden sorumlu olan Amerika’nın onuru da bu hapisliğin bir an önce son bulmasına ve Kürt halkından özür dilemesine bağlıdır.

Öte yandan, DAİŞ çetelerine karşı savaşta hiç kimse Kürt halkı kadar büyük bedeller ödemedi. ABD ve tüm Koalisyon Güçleri, Kürt halkına borçludur. Ancak bu borcu düşüneceklerine, Türk faşizmine askeri-siyasi destek sunarak veya sessiz kalarak Kürt soykırımına ortak oluyorlar. Kürt halkına karşı borçlu olduklarını bu yüzden hatırlatıyoruz.

Kürt halkının devleti yoktur, devletler nezdinde muhatap alınmak istenmiyor fakat Kürt halkının özgürlüğü tüm insanlığın vicdani ve ortak sorunu haline gelmiştir. Ya insanlıktan çıkılacak ya da Önder Apo’nun ve Kürt halkının özgürlüğü sağlanacaktır!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.