Çınar ve payiz

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • Her şiir bir arayış, bir kayboluş, bir yeniden oluştur. Akış sevincidir: “Ben insandım” diye başlar ve “O’nsuz neyiz ki?” diye sorar şair. Kızıl güller açınca zincirler kırılır dağlarda ovalarda.

Şair, şiir ve gerilla-1

Eski orijinal insanlar ilk kelimeleri şiir gibi mi dizerdi? İlk kelimelerin heyecanı nasıldı acaba? Yeni bir kelime bulmak insanda nasıl bir duyguya yol açardı? Şair tüm bulunmuş kelimeleri yeniden bulur. Şair her kelimeden şiir, her insandan aşık yapmasını bilir.

Şair şiirsiz kalınca ölür

Her ne dese, herkes kendi üstüne alır ama her ne sorsa cevapsız kalır, çünkü her cevap için yeni bir soru bulur şair. Her sorunun anlamı farklıdır onda: “Vur-kaç” denildiğinde herkes “gerilla” der ama şairin aklına “gözler” gelir. Sürmeleri yel götürür, gözlerine güneş çeker. O gözlerin damlasıyla çölde gül yetiştirir… Başkaları nefessiz, şair şiirsiz kalınca ölür ve toprağa değil mısralara gömülür.

Yoksuldur, geceleri çok kısadır, dörtnala yaşar ve günah işlerken Yeryüzü Ayetleri yazar. Ceketini yağmurlara asıp dünyaya meydan okurken ille dostun bir tek gülüyle yaralanır.

Bir ana Ceylanına ağlar, parçalarını toplarken eteğine. Bir kargo kutusunda boğulmak istenirken insanlığımız, kemiklerimiz çağrı olur yüreği olan her insana. Madımak kadar yanık yürekli bir baba “bu da gelir bu da geçer ağlama” diyerek baharı çağlar…

Şairler yaratmıştır tüm mevsimleri

Her şiir bir arayış, bir kayboluş, bir yeniden oluştur. Akış sevincidir: “Ben insandım” diye başlar ve “O’nsuz neyiz ki?” diye sorar şair. Kızıl güller açınca zincirler kırılır dağlarda ovalarda.

Bir payizin yaprakları arasına düşer güneş. Çınarın sarı kızıl cümbüşünü seyre gelir cümle alem, kuşlar, sular, insanlar ve hayranlıkla seyrederler. Payiz kıskanır ve “bu güzelliği ben yarattım ama kimse benden bahsetmiyor” deyip intikam alır. Döker çınarın tüm yapraklarını! Ne var ki çıplak kalınca dalları, esenlik içinde esneyip uykuya dalınca çınar, etrafı boşalır; gider sular, kuşlar, insanlar, herkes gider… Ve payiz yine yalnız kalır payiz haliyle…

Şairler yaratmıştır tüm mevsimleri. Tüm kavuşmalar ve ayrılıklar yalan. Şairler olmasaydı kim anlatacaktı Feryadı İsyanımı, kim kavuşturacaktı Mem ile Zin’i, kim inecekti Musul ovasına, kim inleyecekti Delal diye, kim bilecekti nedir Gula Sor?

Dilberler ülkesidir şairin yüreği

Ay Dilberê dem gülistan. O gidince kurudu gül, bağ u bostan. Dilberler ülkesidir şairin yüreği. Dersim’in Dilberi için 12 aşiret savaşmıştır ama asıl cesaret şairdedir, dinleyen bilir Dilbera Dersimi şarkısını!

Şair küserse dünyaya, Şem ve Şemzin’in hikayesi yazılmayı bekler asırlar boyu. Şem ile Zin, Şemzin ile Mem ruh ikizidir. “Şemzin” demek Soranice aşıklara atfedilen anlamda “perişan” demektir, aşıktır yani. Şemzinan bir kasaba değildir sadece; Şem ile Şemzin’in aşkıyla parıldayan bir hayal ve umut yıldızıdır.

Hançerler şairin kanıyla yıkanır

Kar yağanda Cembeli olur bütün çocuklar Hakkari’de. Hewsel Ocağında toplanır Amed savaşçıları. İhanet öldürülür. Bütün hançerler şairlerin kanıyla yıkanır. Halaskar bir nasihat bırakıp dünyaya safi insan olarak döner çırılçıplak. En-el Hak diye derisi yüzülürken, ta Bağdat’tan seslenir yeniden: La ilahe illah aşk! Sanmayın ki dinsizdir; dininin ehli ve dervişidir.

Gereksiz her şeyi yaşamından atmıştır dervişler ve şairler. Zindanda Batman’lı bir büyük mele vardı. Her sabah ellerini dua etmek için havaya kaldırırdı havalandırmada: “Oy Kurdistan Kurdistan, navê te çı şirine” şarkısını söylerdi dua niyetine ve bitirince ellerini yüzüne sürüp güne neşeyle başlardı. Diğer gün, Welatê me Kurdistanê…

Şairler ve peygamberler benzerdir

Şairler ve peygamberler benzerdir, kim ihtiyaç duyarsa ona ayan olur sözleri. Şair yalan söylemez ama doğruyu da söylemez. Dili ele verir sanılır ama aslında şairin ne söylediğini kendisinden başkası bilmez.

Gözleri intihar mavidir, kalbi dinamit kuyusu.  Güzel şeylere hasrettir. Kör bir kuyuda yitirmiştir suretini. Belki bir Êzîdî’dir. Zordur yaşamak. Kalbine ricada bulunur, unut bu şiiri der ve son noktayı koyar: Şairler vurulmalıdır, hayat yakışmıyor onlara!

Şiirler çabuk kana karışır, zehir gibi

Oysa, yakışan anılarla doldurur hayatı. Hayat değil belki unutulmayı hak eden ölü bir kenttir terk ettiği… Şiirler çabucak kana karışır zehir gibi. Şairlerin terk ettiği kentlere kuşlar uğramaz. Yazdığı mektupların zarfını yine kendisi açar. Denizi dinlese göçmenlerin yardım çığlığı. Dağı dinlese bombalar düşer dizelerine. Omeyra da alıp başını gitmiştir. Şair ne yapsın, çıldırmayıp?

Herkes gider şair kalır. Sırrı topraktır, toprak göç etmez! Her şair topraktır ve Allah her şairin dostudur, güneşini ve yağmurunu esirgemez.

Her şair Çingenedir

Topraktan daha kara ve güzelden daha güzel olanlar Çingenelerdir. Çingene kanununda durmak yoktur. Her şair Çingenedir; özgürdür ve ona göre dünya herkesindir, hak ettiğini almasını bilir. Arap sınır tanımaz, çölde gidebildiği her yer ülkesidir. Denizcinin denizdir ülkesi. Kürt’ün yarası ise hep kırmızıdır. Türkçe bir ekmek ister. Bir fakirhaneye misafir olur. Hayatın neresinden dönülse kârdır diyecek kadar acımasız ve kıyamet koparken bile fidan dikiniz diyecek kadar naiftir. Naifliği onun zayıf olduğu anlamına gelmez. Öyle düşünenlere sarsılmaz kadın yasasını hatırlatır: Tohum ekenlerin, fide dikenlerin, kimse durduramaz yağmurunu; Güneşini kimse kesemez…

Her şair kadındır, isyan zamanı

Her şair kadındır, isyan zamanı. Yaşamı doğurmayan, ölüyü diriltmeyen sözler şiir değildir. Denizdeki balıklar kimsenin suyuna muhtaç değildir.

Her teline kırk destan dizilen, Nil’de yıkayıp nazlı sabah rüzgarıyla taradığı saçlarını Kahire geri vermez. Feyruz gülmez sahnede. Uzun bir Filistin akşamıdır yüreği, sürekli bombalanır erkekler tarafından. İran’da en erken kadınlar karşılar güneşi. Bir şiir gibi fırlar öne, kurşunları ilk o göğüsler.

 Bir perde ile ayırırlar gökyüzünden onu. Siyah saçları isyan bayrağı olur her dem, her yerde!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.