Kürtçe deyişler Türkçeleştirildi
Kültür/Sanat Haberleri —
- Ali Baran’ın ‘Bijareyên Baran’ kitabı müzikal değerinin dışında Kızılbaşlık, Dersim ve Kürtçe arasındaki kültürel bağı ortaya koyması açısından da önemli bir çalışma.
İBRAHİM BULAK
İçinde çoğunluğu Kürtçenin Kurmancî ve Kirmanckî (Zazakî) lehçelerinde 147 stran, kilam, deyiş, ağıdın bulunduğu ’Bijareyên Baran’ kitabı, bu yılın Mart ayında Dersim Araştırmaları Merkezi (DAM) tarafından basıldı. Şimdiye kadar 12 albüm çıkaran sanatçı Ali Baran’ın 44 yıllık sanat hayatının ürünü diyebileceğimiz bu eser müzikal değerinin yanında Kızılbaşlık, Dersim ve Kürtçe arasındaki kültürel bağı ortaya koyması açısından da önemli bir çalışma.
Kitapta bazı stran, kilam ve deyişlere notaları ile beraber yer verilmiş. Kürt kültür tarihi açısından önemli bir arşiv niteliği taşıyan kitapta ayrıca Arif Cizrawî, Eyaz Yûsiv, Mihemed Şêxo gibi sanatçıların bazı eserlerinin yanı sıra Cegerxwîn, Feqiyê Teyran şiirlerinden bestelenen kilamlara da yer verilmiş. Kitabı ayrıcalıklı kılan noktalardan biri de bazı Kurmancî ve Kirmanckî ağıtların acı dolu öykülerinin olması.
Makamları Kürtçe ama sözler Türkçe
Dersim Katliamı ile beraber devletin Dersim’de devreye koyduğu sistematik asimilasyondan en çok Kürtçe nasibini aldı. Dolayısıyla zamanla Aleviliğin Kürtçe beyt ve deyişleri de etkilendi, değişime uğradı.
Bu bağlamda Ali Baran’ın müziği aynı zamanda yok edilmek istenen bir kültüre karşı direngen bir mevzi oldu. Kitabında yer alan Kürtçe beyt ve deyişlerden bazıları şunlar; ‘Ax baba’ ‚ ‘Hey Dîlberê’‚ ’Demê demê’, ‘Axuçan’.
Ali Baran’ın da belirttiği üzere Kızılbaş Kürtlerin yaşadığı bölgelerde belli bir döneme kadar çoğunlukla Kürtçe yapılan Alevi ritüelleri zaman içerisinde makamları aynı kalmak suretiyle Türkçeleşti. Buna en iyi örnek günümüzde Türkçe versiyonları da bulunan Ali Baran’ın en çok bilinen Alevi deyişlerinden olan ‘Ax Baba’dır. Bu noktada sözü Ali Baran’a bırakalım: ‘’Bu Kürtçe bir Alevi deyişidir, şimdi Maraş taraflarında ‚Ağ baba ye’ biçiminde Türkçesini cemlerde söylüyorlar.
Çocukken köyümüzdeki yaşlı dedelerden ‘Ax Baba’ ve ‘Demê Demê’yi duymuştum. Ama deyişin makamı dışında sadece birkaç kelimesi aklıma kalmıştı. Kaybolmaması için bu deyişlere söz yazdım öyle okudum, sonra çok yayıldı.
Hatta 2000 yılında Köln’de Alevi Dernekleri Federasyonu’nun düzenlediği bir etkinlikte ‘Ax baba’ deyişini okudum, Mahsuni Şerif yanıma geldi beni öptü ve ‘Yıllardır bu deyişi arıyordum, ölmeden önce okumalıyım bana hemen yaz’ dedi. Yazdım, kendisine verdim. Mahsuni daha önceden ‘Gücenme Ey Sofu Baba’ sözleriyle Türkçe okumuştu.
Çocukken Alevilerin Kürtçe deyişlerle semaha durduğunu çok iyi hatırlıyorum. Dedem Memê, keman çalardı. Düşünsene o yıllarda Dersim’de keman çalan kaç kişi var! Babam Mahmut Baran da keman ve saz eşliğinde Kürtçe kilamlar, ağıtlar, deyişler söylerdi. Annem de cenazelerde çok ağıt okurdu. Bizim ev bir okul gibiydi. Mesela yine Kardeş Türküler’in de okuduğu ‘Demê demê, werin bigrin semê’ deyişini bizim köyün rayberinden duymuştum, ismi Seyit Hasan’dı sanırım. Ama ‘Ax baba’, gibi birkaç kelimeden öte sözlerini bilmiyordum. Ona da söz yazdım.
Birçok Kürtçe Alevi deyişi, beyti Türkçeleştirildi. Makamları Kürtçe ama sözler Türkçe. Türkçe okuyan Maraşlılar nakarat kısmına Kürtçeyi de katarak okurlar. Mehmet Bayrak‚ ‘Kürt Batiniliğinde Kutsal Metinler’ kitabında bu beyitleri anlatır.’’
Çok güzel Kurmancî konuşuyorsun!
Özellikle son yirmi yılda Dersim bölgesinden çok sayıda Kirmanckî (Zazakî) müzik yapan sanatçı çıktı. Bu anlamda Kirmanckî müziğin bir piyasası oluştu denebilir. Bu gelişme özellikle bazı sanatçıların rol model olmasıyla olumlu bir sonuç ortaya çıkardı. Fakat Kurmancî ve Dersim bağlamında müzikal açıdan benim hatırımda en çok Ali Baran kalmış. Dersim’den günümüzde de Kurmancî müzik yapan çok fazla kimse yok. Şaka yollu ‘’Zazakî şimdilerde moda olduğu için mi Dersim’de bu kadar rağbet ediliyor’’ soruma Ali Baran da gülerek ‘’Evet moda, popüler hale geldi Zazaca. Hatta Zazaca yoksa seni Dersim’den de kabul etmiyorlar.’’ diyor ve şöyle devam ediyor: “Aslında ben 1986’da söylediğim ‘Lorî lorî lora mina’ şarkısıyla tanındım. O da Zazacaydı, o yıllarda Hozan Serdar vardı, başka Zazaca söyleyen pek yoktu. Benim anadilim değil ama büyük oranda Zazacayı biliyorum. Ama Dersim’de sadece Zazaca yok, Kurmancî de var. Dersimlilerin yüzde 40’ı Kurmancî konuşur, hadi yüzde 30 diyelim buna. Babam Mahmut Baran da hem Zazakî hem Kurmancî söylerdi. İki lehçeyi konuşan aşiret ve bölgeler var. Hata Silo Qij, Zaza değil, Mardin Derik’ten gelmiş. Bunu kendisi bize Köln konserinde anlattı. Çocukken gelmiş sonra Zazacayı öğrenip kemanla söylemeye başlamış. Bahtiyarlıdır. Bahtiyarlar’ın hepsi iki lehçeyi konuşuyor. Ovacıkta’ki Kalanlılar da Kurmancî konuşur. Hozat-Pertek-Karakoçan-Peri Mazgirt’ten Kiği’ye kadar Dersim’in batı güney kısmı Kurmancî konuşur. Bir ara Hewlêr’e gittim. Bana diyorlardı çok güzel Kurmancî konuşuyorsun, Dersim’de Kurmancî konuşuluyor mu ki? Dedim günaydın. Oysa haberleri yok Dersim’den. Maalesef zamanla sanki Dersim’de sadece Zazaca konuşuluyor, müzik yapılıyor gibi bir algı oluştu.Bu algıyı bilerek oluşturmak isteyenler de var.’’
Gerillalar kasetini kendisiyle gezdiriyordu
Ali Baran’ın babası Mahmut Baran, ünü Dersim’i aşarak Erzincan, Bingöl, Malatya,Sivas’a kadar ulaşan Kürt ve Alevi bir sanatçı. Kitapta da Ali Baran, babası ile birlikte söyledikleri kilam, stran, deyiş ve ağıtlara yer vermiş. Ali Baran, onun söylediği şarkıları kasetlere kaydedip, biriktirmiş. Büyük çoğunluğunu kendi Youtube kanalından yayımladı. O kasetlerden derlediği bir albüm, ilk olarak 80’lı yılarda Hunerkom etiketiyle sonrasında da Kom müzik aracılığıyla kaset ve CD olarak çıktı.
Mahmut Baran’ın kaset serüvenini Ali Baran şöyle anlatıyor: ‘’Aileden gelen bir merakım vardı. Çünkü annem bize hep yakılan, katledilen Dersimlilerin ağıtlarını okurdu‚ ‘Türk Devleti bizi yaktı, talan etti’ diyorlardı. Bende de devlete karşı bir kin, kültürüme de sarılma istemi doğdu. Yedi yaşında okula gittiğimde Türkçe bilmiyordum. Kürt-Kızılbaş kültürü içinde büyüdüm. 1972’de okuldaki faşistlerle olan bir kavgamızdan sonra iki arkadaş karakolda tutulduk sonra siyasi nedenlerden dolayı Elazığ Lisesi’nden atıldık. Babam 1973’te beni Almanya’ya getirdi. İlkin Denizler’den (THKO) etkilenmiştim. Almanya’da kaldığım iki yıl babama ve Kürtçe kilamlara sarıldım. Babama hep diyordum, ‘Baba şu şarkıyı söyle’. O söylüyor ben de hem dinliyor hem de sesinin teybe kaydediyordum. 1978’de yine Almanya’ya geldim
Hem kendi hem de babamın kasedini çıkarmak için, 1984’te Hunerkom’a gittim. Konuştuk ama Hunerkom şarkımda aşkla ilgili ifadeler geçtiği için çıkarmak istemedi. ‘Savaşın içindeyiz. Böyle şarkıların olduğu kaseti çıkartamayız’ dediler.
Ama Mahmut Baran’ınkini çıkartırız dediler. Sonrasında bir kasetini birlikte düzenleyip, Hunerkom’dan çıkardık. Kasedin bir kopyasını KOMKAR’a verdim. Onlar da zaten çok önceden istiyorlardı.
Halkın ozanlarıyız
Ben hiç bir zaman Kürtler arasında ayrım yapmadım. Ben veya babam, halkın ozanlarıyız. Örgüt ve parti sanatçısı değilim, olmadım da. Daha sonra Türkiye’ye giden Dersimli işçiler Almanya’ya dönerken babamın kasetlerini Almanya’ya getirdiler. Önce şaşırdım. Sonra anlaşıldı ki gerillalar Mahmut Baran’ın kasetini kendisiyle gezdiriyormuş. Dersim’e gittiklerinde diyorlarmış ‘Bizde Mahmut Baran’ın kaseti var’, halka veriyorlarmış. Kürtçenin iki lehçesi ve Türkçe söylendiği için kaset çok sevildi, kabul gördü. Genellikle de ağıt söylerdi. ‘Ey Dersimê’ albümümü Hunerkom çıkartmayınca ben de Komkar’dan çıkarttım. O kasetim de iyi sattı, o albümle tanındım.
Önceden de iki kasetim çıkmıştı; ilk kasetim olan ‘Lo Ware’yi DİDF çıkarmıştı, ikinci kaset ‚‘Derê Hepisxane‘yi de kendim çıkarmıştım. Üçüncü kasetim yani ‘Ey Dersimê’ çıktıktan sonra1987’de Duisburg’taki bir Komkar Newroz etkinliğine Aram Tigran da gelmişti. Bana ‘Lorî lorî lora mina parçasını söyleyen sen misin?’ deyip sarıldı, öptü. Daha sonra Aram, ‘Lori lori lora mina’ şarkısını bir kastetinde okudu. Maalesef, söz ve müzik olarak ismimi yazmamışlardı. Hâlâ kırgınım. Sanatçıların sanatına saygıyı maalesef bizim toplum hâlâ öğrenemedi. Bu eleştirim eski ama bence ara ara hatırlatmak lazım. Saygı gereği sadece babamın değil söylediğim şarkıları kimden duymuşsam, onun ismini yazarım. Kitabımı okuyacak insanlarımız da görecekler. Notaları çıkaran müzisyenlerin ismini de yazmışım. Kimin hangi eserde, ne emeği varsa hepsinin ismini yazmışım.
Ayrıca son olarak şunu belirtmek isterim, sanat hayatımda çok değerli sanatçılarla çalıştım. Bu röportaj vesilesiyle birlikte çalıştığım Nedim Hazar, Orhan Temur, Oğuz Abadan, Arif Sağ, Ömer Avcı, Hakan Akay, Mikail Aslan, Öner Gerçek’i selamlıyorum.’’