Musa gibi yürüyün karşıya siz geçin!..
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Engel kendi içimizde: Korku. Korku aşıldığı anda, her birimiz ev kapılarımızdan çıkacağız ve “Erdoğan istifa, Erdoğansız erken seçim” diyeceğiz, o anda faşist arabanın derenin orta yerinde ağır ağır yan yatmaya başladığını göreceğiz.
Erdoğan’ın 15 Temmuz “darbe” provokasyonundan sonra yurt dışına çıkıp çıkmamayı bazı arkadaşlarımla tartıştım. Onlar bana “özgürlüğünü değil, ama yazı yazma imkanını korumak için yurtdışına çık” dediler. Çıktım.
Yine de yanlarında olmadığım insanlara “tutuklanmayı da göze alarak sokağa çıkın” çağrısı yapmakta zorlanıyorum. Gerillaya ise “fedai eylemlerle” rejimi sarsın hiç diyemiyorum.
Ben böyle çağrılar yapamasam da faşist rejimin göbeğinde mücadele edenler yapıyor. Onları selamlıyorum.
En önce de Musa Piroğlu’nu.
Yanlış hatırlamıyorsam O, işçi olarak çalıştığı bir inşaat iskelesinden düşmüştü. İş cinayetine kurban gitmedi ama engelli arabasına “mahkum” oldu.
“Mahkum” oldu mu?
Olmadığı açık seçik ortada. Nerede bir direniş, yürüyüş, toplantı varsa, nerede faşist rejimin polisleri direnenlere, yürüyenlere, toplananlara saldırıyorsa O orada. Vargücüyle haykırıyor. Faşist rejime meydan okuyor. Halkın kendisine verdiği vekillik oylarının hakkını tartışmasız bir cesaret, inanç ve samimiyetle veriyor.
İşte böyle bir vekil herkesi, eli ayağı tutan tüm demokratları şu sıralar sokağa çağırıyor. Onları tutuklanma korkusunu aşmaya yönlendiriyor.
Doğru mu yapıyor?
Evet. Doğru yapıyor. Korkuyla büzülmüş ruhları canlandırıyor. Artık “susma” diye haykırma dönemi bitti, “korkma korktukça korktuğun başına gelecek” demenin zamanı.
İyi de, eyleme, polis şiddetiyle yaralanmaya, gözaltına alınmaya, tutuklanmaya çağıran bu ses, insanları “maceraya mı” itekliyor?
Hayır.
Artık şu gerçek en çıplak şekilde ortaya çıktı: Faşist rejim çöküşün eşiğinde. Kıvranıyor. Yıkılmaktan kurtulmak için ne yapacağını şaşırmış. Erdoğan “Yerimiz AB” demeye başladı bile. Onun prompterine birileri ne yüklüyorsa, onu aynı şeddeli üslubuyla, aynı takallüs etmiş suratla, aynı gevreklik ve çatılmış kaşla okuyor. “Şahsım AB önünde asla eğilmeyecek” derken ne kadar müthiş bir nutukbaz ise, “şahsım AB önünde tombalak atacaktır, bundan şüphem yoktur” diye yazsan, utanmadan sıkılmadan prompterine yüklenen yazıları aynı nutukbazlıkla okuyacak kadar çaresiz.
Önümüzde iki aya yakın bir süre var. Erdoğan’ın devlet iktidarı Amerika’da rüzgar esse, depreme tutulan bir iktidar. O NATO teşkilatının üyesi. Patronu ABD’de kim Başkan ise O… Rejim en zayıf anında. Trump yakasından Biden yakasına geçerken at değiştirmek zorunda. İşte o esnada araba devrilebilir, Erdoğan akıntıya kapılabilir.
Şimdi, “aman at değiştirirken araba devrilmesin, reformlar gürültüye gitmesin, şu Erdoğan’ı Biden yakasına sağ salim geçirmek için arabasının ardında birikip itekleyelim, Demirtaş, Kışanak, Kavala hapisten çıksın, AB kriterlerine dönülsün, Öcalan’a tam özgürlük değil de, Avukat görüşü sağlansın, çözüm süreci başlasın” filan denirse faşist rejim karşı kıyaya bir kere daha sağ salim çıkar. Çıkar çıkmaz ortada ne muhalefet bırakır, ne direniş. Ve şunu ilan eder:
“Türkiye NATO ve AB için önemlidir, bu önemli ülkede gördüğünüz gibi benim şahsım alternatifsizdir, HDP yok edilmiştir. Kılıçdaroğlu Mafya denetimine alınmıştır, İyi Parti MHP’nin yanına yanaşmıştır, Davutoğlu’na, Babacan’a uygun makamlar verilmiştir. Ey Amerikan, Ey Almanya, Ey Fransa, şahsım sizinle Rusya’ya, Çin’e, İran’a karşı ölümüne işbirliğine hazırdır” der demez, ABD’nin başında ister Biden, ister Rooswelt olsun, önce Pentagon, sonra Wallstreet, derken Beyaz Ev Erdoğan’ı kucaklar… ABD tarihi, demokratik alternatiflerin kana bulandığı ülkelerde, alternatifsiz diktatörlerle ortak işler yapma tarihidir.
Demek ki, rejimin “at değiştirmeye” hazırlandığı şu kritik aşamada onu devirmek için her türlü bedeli ödemeyi göze almak şarttır. Büyük fırsat halkın ayağına gelmiştir. Reform laflarıyla oyalanmak bu fırsatın heba edilmesine yol açar.
Sokağa çıkanlar şunu çok iyi görmeli. Rejim derenin ortasında at değiştirmek için debelenirken, halkın direnişine ya eskisi gibi saldıramaz ya da saldırdığı zaman da sert akıntılı ırmakta at değiştiremez; reformdan, AB’de olmaktan, hukuktan, mukuktan söz edemez hale geldiğinde, Biden yakasına temizlenmiş, zindeleşmiş, yunmuş yıkanmış, günahlarından arınmış bir kılıkta çıkamaz. Çıkamayınca Erdoğan-Biden dalaşmasından halk yararlanır. Arabacıyı paçasından kaptığı gibi çıktığı suyun girdabına fırlatıp atar.
Özetle istisnai günlerden geçiyoruz.
Engel kendi içimizde: Korku.
Korku aşıldığı anda, her birimiz ev kapılarımızdan çıkacağız ve “Erdoğan istifa, Erdoğansız erken seçim” diyeceğiz, o anda faşist arabanın derenin orta yerinde ağır ağır yan yatmaya başladığını göreceğiz.
At değiştirmek isteyen Erdoğan’ın karşı yakaya geçmesine izin vermeyin.