Sınırın ötesi

• Erdoğan ve Bahçeli diktası, halk düşmanı kirli tuzaklarından vazgeçmiş değildir. İşgal hareketi başlatıp seçimleri kim vurduya getirmek istediler ama başaramadılar. Şimdi de seçimleri fiilen geçersiz kılmaya çalışıyorlar. Büyük oyunun bir parçası seçimleri geçersiz kılmaktır. Bu nedenle de yeni bir saldırı ve işgal harekatı başlattılar.

7 Haziran 2015 seçimlerini kaybederek tek adam-tek parti diktası sarsılan Erdoğan kendisine verilen Kürtleri ezme görevine sarılarak azgın ve kanlı bir iç savaş başlatıyor. Bütün baskılara ve zulme karşı çok ağır bedeller ödeyen halklarımız teslimiyeti reddederek, direnişi yükselterek Erdoğan-Bahçeli diktasında boyun eğmemiştir. Diktatörlüğün diz çöktürme saldırıları püskürtülmüştür. 2024 Newroz kutlamaları ve 31 Mart yerel seçimleri halkın tercihlerini açıkça ortaya koymuştur.

Ama halkın iradesini kırmak için her yola başvuran Erdoğan diktası Van belediye eşbaşkanından başlayıp seçilenleri etkisiz hale getirme girişiminde bulunmuştur. Bu hukuk dışı saldırıya boyun eğilseydi sıra diğer belediye başkanlarına da gelecekti. Böylece halkın iradesi geçersiz hale getirilecekti. İşte DEM Parti ile birlikte bütün demokrasi güçlerinin buna karşı direnişi bu yolu kapatmıştır. Ancak Erdoğan ve Bahçeli diktası, halk düşmanı kirli tuzaklarından vazgeçmiş değildir. İşgal hareketi başlatıp seçimleri kim vurduya getirmek istediler ama başaramadılar. Şimdi de seçimleri fiilen geçersiz kılmaya çalışıyorlar. Büyük oyunun bir parçası seçimleri geçersiz kılmaktır. Bu nedenle de yeni bir saldırı ve işgal harekatı başlattılar.

Egemen-sömürgeci sınıflar her türlü muhalefeti "dış güçlerin ajanı" ilan ederek bastırmayı gelenek haline getirmiştir. Bu iddiaları daha yakından incelersek, tam tersine egemen zümrenin her türlü dış güçle anlaşarak iç muhalefeti ezdiğini görürüz. Ermeni soykırımında da, Lozan'da Kurdistan'ın bölünüp paylaşılmasından bu yana Kürt halkına yönelik soykırım saldırılarında da bunu net olarak görürüz. Son yıllarda artan ölçüde gündeme getirilen "Beka sorunu" da aynı ırkçı-işgalci zihniyetin bir ürünüdür.

Bu zihniyetin en son ve en acımasız sürdürücüsü Erdoğan'dır.

İşte son dönemde yeniden gündeme getirilen sınır ötesi harekat girişimleri önemlidir. Sınır ötesi harekat deyimi tam bir aldatmacadır. Sınır neresidir, kimin sınırıdır, bu sınırları, kim ne zaman nasıl çizmiştir?

Herkes biliyor ki, bu sınırlar Kurdistan’da yaşayan halkın bilgisi ve iradesi dışında dış güçler tarafından zorla çizilmiş ve zorla sürdürülmektedir. Daha doğrusu sürdürülmek istenmektedir. Oysa çok önceleri Sayın Öcalan'ın açıkça ilan ettiği gibi Kurdistan halklarının mücadelesi her şeyden önce coğrafi sınırlara karşı değil, sosyal ve siyasal sınırlara karşıdır. Zaten coğrafi sınırın ötesi de berisi de Kurdistan'dır. Özellikle Rojava devrimiyle kalbura dönen bu sözde sınırlara devletler de inanmamaktadır. Bu nedenle Erdoğan Güney Kurdistan'a ve Rojava’ya yönelik saldırılarını işgalle tamamlamak istiyor. Güvenlik bahanesiyle başlattığı sınır ötesi operasyon, geçici işgal vb. harekatlarını kalıcı işgale dönüştürmek istiyor. Tıpkı Hatay'da, Kıbrıs'ta, Efrîn'de olduğu gibi...

İşte bu tutum her türlü iç ve dış gericiliği Kürt halkına karşı birleştirmektedir.

Seçimlerden sonra Erdoğan'ın yeni bir diyalog süreci başlatacağını iddia edenler çok feci yanılmıştır. Erdoğan, diyaloğu emperyalist güçlerle ve bölgesel sömürgeci devletlerle başlatmıştır. Bu diyalogun bir sonucu olarak Brüksel'deki Medya Haber TV ve Kürt kurumlarına saldırılar olmuştur. Erdoğan gene geleneğini sürdürmüş, dış güçlerle anlaşarak Kurdistan halkına saldırmıştır.

Bu saldırıları püskürtüp barışçı ve özgür bir geleceğin temelini atmak mümkündür.

Sömürgeci ve emperyalist güçlerin saldırılarına karşı umudumuz halk güçlerinin boyun eğmez direnişidir.

8 Mart'ta kadınların direnişiyle başlayan ve Newrozlarda bütün alanları kaplayan direniş ruhumuz 1 Mayıs alanlarında zirveye çıkacaktır. 1 Mayıs alanları işçilerin ve ezilen tüm halkların birleşik mücadele ve zafer günü olsun.