Türk ordusu kimin cenaze marşını çalıyor?

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • KDP ile Irak “işgal ve ilhak”la sonuçlanacak anlaşmayı imzalatmışlardır. Her iki biçare kendileriyle savaşmayan PKK’ye karşı bu imzaları atarken kendi iplerini çekmişlerdir. Yalnız Başûr Kurdistanı’nın değil, Irak devletinin varlığı artık tehlikeye girmiştir.
  • Rusya-Çin mihverinin desteğini alan İran ve Suriye ile NATO desteğini alan Türkiye yanıp yıkılsa ve Kürtlerle masaya oturmak zorunda kalsa bile ayakta kalır, ama bu hengamede Başûr ve Irak devleti büyük ihtimalle yok olur. Kürtlerin vatanı Başûr ve Irak tehlike altındadır.

Hakan Fidan, geçtiğimiz gün Irak devleti ve KDP ile Türk devleti arasında Savunma Bakanları’nın imzaladığı PKK’ye karşı anlaşmayı Türk milletine büyük bir müjde olarak açıkladı. Buna göre Türk devleti KDP’nin ve Irak devletinin bu anlaşmayı imzalamasıyla birlikte artık PKK’yle savaşta zaferi garanti etmiş.

Bu “sevinçli” haberden biz ne anlıyoruz?

Meğer Türk devletinin PKK’yle savaşta zafer kazanması için biricik eksiği KDP’nin ve Irak devletinin desteği imiş.

15 Ağustos 1984’ün kırkıncı yılını devirdiğimiz gün, yani 15 Ağustos 2024’te üç kafadarın; TC, Irak, KDP’nin bu anlaşması meğer bu savaşa kırk gün içinde son verip, Ortadoğu’yu “terörden” temizleyecekmiş.

Hay aklınıza turp suyu sıkayım. NATO’nun ikinci büyük ordusu, onun arkasındaki NATO’nun kendisi kırk yıldır yetmemiş. Alman Leopard tankları, Amerikan F-16’ları, gözü Kanada’dan, motoru İngiliz’den, yakıtı Suudlardan alınan SİHA’ları az gelmiş, iş üç nalla bir merkebe kalmış, o da bu anlaşmayla tamamlanmış.,

Fidan eskiden casus örgütünün başıydı ya; bunun yıllardır CİA’sından, M16’sından, BND’sinden, MOSSAD’dan, envai çeşit istihbarat örgütlerinden aldığı destek, bunlara dayanarak halkın içine sızdırdığı ajanlar da yetmemiş, işi bitirmek KDP’nin ve Irak’ın casuslarından alınacak yardıma kalmış.

Bu ikisinin, KDP ve Irak’ın hali meydanda. KDP son seçimde neye uğradığını şaşırmış. Tabanı güneş görmüş kar gibi erimekte, ipliği pazara çıkmış. Kerkük’de attığı bin taklaya rağmen valiliği YNK’ye kaptırmış. Barzaniler Irak’a kafa tutup “bağımsızlık referandumu” yaptıklarında Türk devletinden yedikleri “açlıktan ölürsünüz” zılgıtı yüzünden, vazgeçtim bağımsızlığı, Irak’ın sömürgesi olmaktan TC’nin sömürgeliğine terfi etmiş. Irak’ın hal-i pür melali daha beter. Topraklarında işgalci ABD’nin askerleri var. İran yanlısı Haşdi Şabi tepeden tırnağa silahlı. Onun karşısında Kum’u merkez sayan Fars Şiasına düşman ve Necef’i merkez sayan Arap Şiası Sadr hareketi var, Bağdat neredeyse onların elinde. Türk devletinin Genç Osman ile Bağdat’ın kapısına dayanmasına bile ihtiyacı yok, Erdoğan kılığına girmiş Yezid bin Muaviye Dicle-Fırat’ın vanasını kapattı mı, Iraklı susuzluktan ikinci Kerbela’yı yaşayacak.

KDP ile Irak için ne demişler? “Kendisi himmet-i muhtaç dede, nerde kaldı geriye himmet ede.”

İşte bunlarla masaya oturan kulağı kesikler, yani halef selef Fidan ile Kalın karşılarına aldıkları bu zavallıları çoktan TC’nin baskülünde tartmışlar, boylarını ölçmüşler, “yutulacak lokma” olduklarını anladıktan sonra güya “eşitlik” temelinde diplomasi yapıyorlar gibi “işgal ve ilhak”la sonuçlanacak anlaşmayı imzalatmışlardır. Her iki biçare kendileriyle savaşmayan PKK’ye karşı bu imzaları atarken kendi iplerini çekmişlerdir. Yalnız Başûr Kurdistanı’nın değil, Irak devletinin varlığı artık tehlikeye girmiştir.

Türk devleti kırk yıldır yok edemediği gerillayı bu işe yaramazlarla yok edemeyeceğini bizden bile daha iyi biliyor. TC Kandil’e değil, Kerkük-Musul’a, Hewler, Süleymaniye ve Bağdat’a Osmanlı hevesinin rüzgarıyla dalgalanan bayrağını dikmeye hazırlanıyor. Bu bayrak bir hançer gibi Erdoğan’ın Irak ziyaretinde Bağdat sokaklarına Irak devletinin kendi elleriyle dikilmiş, Erbil kalesinin surlarına KDP tarafından renkli ışıklarla resmedilmişti. 

Bir de işin Üçüncü Dünya Savaşı’nda stratejik önemi var. Görünüşe aldanmayın. Erdoğan şu anda Netanyahu’ya ne kadar söverse sövsün, gerçekte bir İran-İsrail savaşını bilerek kışkırtıyor. Haniyye’nin ölümünde yarın Kalın’ın başparmak izi çıkarsa şaşırmam. Bu savaşı kışkırtan Türk devleti, Netanyahu’ya küfrediyor ama, Haniyye’nin cesedi henüz soğumadan, onun en büyük düşmanı FKÖ lideri Mahmut Abbas’ı TBMM’de ayakta alkışladı. Savaşta saflar netleşince, özellikle Netanyahu’suz İsrail ile Türk devleti NATO’nun şemsiyesi altında birleşecektir. TC’nin Irak’ta gittikçe büyüyen askeri yığınağı Üçüncü Dünya Savaşı’nın yeni aşamasına hazırlıktır. Türkiye Başûr’u ilhak, Irak’ı ise Türk mandaterliğine mahkum etmeyi amaçlıyor, burada elde ettiği mevzilerle NATO adına ve İsrail’le birlikte İran’a karşı savaşa hazırlanıyor.

Zaman zaman birbiriyle Ortadoğu pazarlarında hegemonya kavgası veren dört sömürgeci devletin hemen hemen aynı zamanda Rojava’ya ve PKK’ye karşı saldırması ise, hiç kimse için şaşırtıcı değildir. Bu devletler Apocu Hareketi yok edemeseler bile zayıflatmadan birbirleriyle kozlarını paylaşamazlar. Bunların zaman zaman PKK’ye eş zamanlı saldırıları birbirleriyle savaş hazırlığından başka bir şey değildir. Çünkü güçlerini koruyan bir PKK bu dört devletin birbiriyle savaştığı şartlarda olağanüstü bir barış faktörü olacaktır. Savaşta her iki taraf da kaçınılmazlıkla Kürt Özgürlük Hareketi’ne defalarca olduğu gibi muhtaç hale gelecektir. Bunun ise sonucu birbiriyle boğazlaşacak olan bu devletlerin sömürgeci sistemlerinin toptan çöküşü olacak, hiç biri elli milyonluk özgür Kürt halkına rağmen Ortadoğu’da bir adım bile atamayacaktır.

Böyle bir durumda Rusya-Çin mihverinin desteğini alan İran ve Suriye ile NATO desteğini alan Türkiye yanıp yıkılsa ve Kürtlerle masaya oturmak zorunda kalsa bile ayakta kalır, ama bu hengamede Başûr ve Irak devleti büyük ihtimalle yok olur.

Bir kere daha tekrar edersem, Kürtlerin vatanı Başûr ve Irak tehlike altındadır.

Namık Kemal sanki onlar için şu beyitleri yazmış: “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini- Yok mudur kurtaracak baht- kara maderini?”. Malum peder baba, mader ana demek oluyor.

Bir zamanlar Türklerin atası bu beyitlere zeyl olarak şöyle demişti? “Bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini”.

Şimdi sıra Önder Öcalan’da. Hıyanet ve dalalet içinde debelenenler karşısında “yok mudur kurtaracak baht-ı kara maderini” diye çaresizce dua den Başûr ve Irak halklarına Öcalan, İmralı’dan sesleniyor:

“Kara bahtlı anneni kurtaracak olan senin demokratik ulusta, sömürgecilere karşı birleşmendir.”

Ne demişler: Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az.

Ne davul zurnası, KDP ve Irak için Türk ordu bandosu şimdiden Chopin’in cenaze marşıyla, Itri’nin Segah makamında Tekbirini senzetleyerek çalmaya başladı bile… Kulaklar ise sağır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.