"Diplomasi Forumu" ve Kürtler

Fehim IŞIK yazdı —

  • Fuad Hüseyin, henüz içeriğini bilmediğimiz bir Irak planından da söz etti. Türk devleti ile kendilerinin hazırlayacağı yazılı taslaklar üzerinden Mart ayında yapılacak ikili görüşmelerde bir sonuca varılmak istendiğini söyledi.

Antalya’da Türkiye’nin ev sahipliğinde 3. Diplomasi Forumu düzenlendi. Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim. Forum sorun çözmekten öte Erdoğan’ın reklam arayışlarına hizmet eden bir etkinlik olarak sürdürülüyor. Forumun hemen ardından AKP medyasının konuşulanları tam da AKP’lilerin gündemine uygun biçimde gündeme taşımasından da bu belli oluyor. AKP medyası daha çok Gazze’ye dönük AKP söylemlerini öne çıkardılar. Bir de PKK’ye dönük nasıl başarılı sonuçlara imza attıklarının propagandasını bol bol yaptılar. Daha somut söylersek, her iki başlığı da esasen yerel seçimlerin propagandatif faaliyetleri olarak kaşıdılar. Ha bir de Erdoğan ve eşi ile Hakan Fidan’ın da bolca reklamını yaptılar. Herhalde bu durumu Batı dünyasının önde gelen ülkeleri de bildiğinden olacak, ABD ve Fransa başta olmak üzere birçok batılı devlet foruma ilgi göstermedi. Bu ülkelerden üst düzey katılım pek yoktu. Daha çok Afrika devletleri ile birkaç Arap devleti ve Rusya’nın katılımı vardı.

Bu forum ilk düzenlendiğinde bir biçimiyle Astana toplantılarının tamamlayıcısı olarak ele alınmış ve daha çok Suriye krizine odaklanmıştı. Değerlendirmeler de daha çok Suriye’ye dönüktü. Bu durum forumun 3’üncüsünde de değişmedi. Elbet Ukrayna-Rusya savaşı ile Gazze-İsrail savaşı da forumun gündemleri arasındaydı. Foruma katılan BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, Suriye’ye dönük değerlendirmelerde bulundu. O da daha çok foruma ilgi göstermeyen batılı devletlerin taleplerini gündeme taşıdı. Suriye’de sorunun çözümü için Esad iktidarına daha fazla baskı kurulması gerektiğinden söz etti. Rusya ise daha çok Ukrayna’daki gelişmeleri gündeme taşıyarak batılı devletlere dönük suçlamaları dile getirdi. Diğer katılımcıların yaptıkları ise Türkiye’den arta kalan boşluklarda kendi çıkarlarını gözleyen tutumlar sergilemekten öteye gitmedi.

Suriye tartışmalarında dikkat çekici bir durum, Kürtlerin rolünün göz ardı edilmesiydi. Türkiye klasik soykırımcı söylemlerini burada da gündeme taşıdı. Diğerleri ise Kürtlere yapılanlara ve Kürtlerin rollerine ilişkin kör ve sağırı oynamayı tercih etti. AKP basını bu meseleye de propagandatif yaklaşmaya çalıştı. Örneğin Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’in açıklamalarını gündemleştirerek Kurdistan’ın güneyine dönük yeni işgal saldırılarının propagandasını yapmaya çabaladılar. Bunu yaparken de AKP’nin seçim hesaplarına odaklı bir gündem oluşturmayı aşamadılar. Ancak tartışmalardan belliydi ki tüm zorlamalara rağmen Fuad Hüseyin, AKP’nin gönlünü rahatlatacak biçimde konuşmamıştı.

Fuad Hüseyin’in açıklamaları basında yer aldı. Uzun uzadıya yazmaya gerek yok. Dediği mealen “PKK’ye karşı yürütülecek ortak bir savaşı verimli görmüyoruz” şeklinde özetlenebilir. PKK’yi niçin ‘terörist’ olarak tanımlamadıklarını anlatırken ise bunun nedenini de PKK ile çatışmama taktiğine bağlıyordu; “Terörist ilan edersek onunla savaşmak zorundayız” diyordu. Adını vermeden dikkat çektiği bir nokta ise Maxmur ve Şengal’in durumu ile Irak ve Güney Kurdistanlı Apocu örgütlenmelerdi. Bir diğer deyimle Fuad Hüseyin diplomatik bir üslupla, meselenin sadece askeri değil siyasi yönünün olduğuna da vurgu yapıp ortak savaşın zorluğunu dile getiriyordu. Evet, PKK’yi bir ‘sorun’ olarak gördüklerini açık olarak dile getiriyordu. Ancak ona göre bu sorunu şiddetle çözmeye kalkmak Irak ile Kurdistan’ın güneyini de zorlayacak yeni sorunlara neden olacaktı. Fuad Hüseyin, henüz içeriğini bilmediğimiz bir Irak planından da söz etti. Türk devleti ile kendilerinin hazırlayacağı yazılı taslaklar üzerinden Mart ayında yapılacak ikili görüşmelerde bir sonuca varılmak istendiğini söyledi.

Bir kez daha foruma dönersek; dediğimiz gibi Erdoğan propagandasına hizmet eden bir mantık forumun her saniyesinden gözleniyordu. Ancak bununla birlikte gözlenen bir diğer durum da Erdoğan’ın Kürtlerin önünü kesme çabalarıydı ve ne yazık ki bunu yaparken geçmişten dersler de çıkarmıyorlardı.

Erdoğan çözüm masasını 2015’te devirirken “Çöktürme Planı” ile yeni bir savaş siyasetine adım atmıştı. Son 9 yıldır yaşananlar da bu kirli zihniyetin sonuçlarıdır. Türkiye’nin tüm zenginlikleri bu soykırım planına kurban edildi. Yine de istediklerini elde edemediler. Kürtler diz çökmedi. Yaşamın her alanında, dağda da ovada da direndiler. Üstüne üstlük siyasetleriyle Erdoğan rejimini pek çok kez boşa da düşürdüler. Bunlardan ders çıkarmayan Erdoğan şimdi de KDP ve Irak’ı kendi savaşına ortak ederek sonuç almanın çabasını yürütüyor. Bu plan ne kadar yaşama geçirilebilir, bilemeyiz. Belli olan şu ki ciddi ve etkili bir provokasyon vuku bulmaz ise Erdoğan’ın bu planı da elinde patlayacak gibi görünüyor. Eğer Kurdistan’ın güneyinde yaşama geçirmek istedikleri yeni savaş konsepti tutmaz ise bu Rojava’ya dönük planlarının da tutmayacağı anlamına gelir. Çünkü bu iki durum birbiriyle alabildiğine yakın ilişki içindedir.

Dedik ya, geçmişten ders çıkarmıyorlar. Sözünü ettiğimiz bu geçmiş bize birçok şey anlatıyor. Eğer Türkiye isterse tüm sorunların çözümü çok kısa zamanda mümkün olabilir. En basitinden, İmralı kapılarının açılması sorunların giderek kalıcı bir biçimde çözümüne de olanak verir. Türkiye’yi yönetenler, sistem içi muhalifler bu durumu ne kadar anlamışlar, geçmiş tecrübelerden ne sonuç çıkarmışlar, bilinmiyor. Bilinen, resmi olarak gündemlere alınmasa bile bu durumun yani İmralı kapılarının açılmasının etkileri diplomatik ilişkilerde masada yer alan başlıklardan biridir. Bunun yansımalarını elbet seçimlerden sonra daha somut göreceğiz. Bu durumun olumlu bir sonuca evrilmesini de Kürt iradesinin seçimlerde sandıklara güçlü bir biçimde yansıması sağlayacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.