Kerkük Kurdistan’ın kalbidir, ancak…
Fehim IŞIK yazdı —
- Sadece iki kesim bir YNK’linin Kerkük valisi olmasını istemiyordu. Onlar da KDP ile Türk devletiydi. Bunu bilen Türk devleti bir adım daha attı ve kendi kontrolündeki Türkmenler ile Sünnilerin KDP ile birlikte hareket etmesini sağladı.
Seçmenler 16 Aralık günü yerel seçimler nedeniyle Irak’ta sandık başına gitmeye başladı. Oy verme işlemi 18 Aralık günü de devam edecek. Seçim sonuçlarının 20 Aralık gününe kadar açıklanması bekleniyor. Irak’ta son yerel seçim 2013’te yapılmıştı. Bu seçimin 2018’de tekrar yapılması gerekiyordu. Ancak bu olmadı. Yerel seçimler parlamento kararıyla sürekli ertelendi.
Bu son seçimde Kürtlerin en büyük derdi, yine ittifak olamamaları. Bu durum özellikle Kerkük seçimlerini çok ciddi etkileyecek. Umarım yanılırım, ancak öyle görünüyor ki yerel seçimlerde, özellikle Kerkük’te sonuçlar Kürtlerin lehine olmayacak.
Kürtler 2013 seçimlerine Kurdistani İttifak adı altında tek listeyle girmişti. Sonuçta 41 kişilik İl Meclisi’nin 26’sını kazanmışlardı. O seçimlerde Türkiye destekli Türkmenler 9, Araplar ise 6 sandalye elde etmişti. Nihayetinde YNK üyesi Necmettin Kerimi Kerkük valisi olarak göreve başlamış ve bir YNK’li gibi değil, bir Kürt gibi faaliyet yürütmüştü. KDP’yle de iyi ilişkileri vardı. Bu Kürtler için önemli bir kazanımdı. 2014’te Kerkük’ün tamamen Kürtlerin kontrolüne girmesinde bu durumun ciddi payı vardı.
Ancak son seçimlerde Kürtler uzlaşamadılar. YNK bazı siyasi partiler ile Azadi Hareketi’nin desteklediği “Güç ve İrade” ittifakı ile seçimlere girerken KDP, Türkiye destekli Türkmen Cephesi ve Sünni Araplarla bir ittifak oluşturdu. Yeni Nesil Hareketi ve Güney Kurdistan Sosyalist Partisi bir ittifakta yer almadan seçimlere katılıyor. Kürt kimlikli İslami hareketler ise kendi aralarında ayrı bir ittifak oluşturdular. Kısaca belirtmek gerekirse, 2013’ün Kurdistani İttifakı, 2023 seçimlerinde karşımıza 5 parça olarak çıktı.
Bu durumun sebepleri elbette var. Seçimden önce KDP ve YNK birçok kez ikili görüştüler. Diğer partiler de bu iki büyük gücün anlaşmasını beklediler. Olmadı. KDP, ısrarla Kerkük valisinin kendi partilerinden olmasında ısrar etti. Bu dayatmayı YNK kabul etmedi. Görünen o ki KDP’nin bir diğer derdi de YNK’yi Kerkük’te güçten düşürmekti. Bunun işaretlerini daha önceki tutumlarında göstermişti. Hatta öyle ki YNK’yi zayıflatmak adına Kerkük’ü kaybetmeyi bile göze aldı. Bu nedenle ısrarından vazgeçmedi. Sonuçta ortak bir ittifak kurmak yerine parçalı durum ortaya çıktı.
Bu durumun sadece partisel çıkarlar ile açıklanması pek mümkün görünmüyor. Bölge devletlerinin özellikle de Türk devletinin bu işte dahlinin olduğu çok açık. Daha açık demek gerekirse, sadece iki kesim bir YNK’linin Kerkük valisi olmasını istemiyordu. Onlar da KDP ile Türk devletiydi. Bunu bilen Türk devleti bir adım daha attı ve kendi kontrolündeki Türkmenler ile Sünnilerin KDP ile birlikte hareket etmesini sağladı. Seçimlerden sonra bu ittifak başarılı olabilir ve bir KDP’li Kerkük valisi olarak seçilebilir. Bu durumda KDP belki Kerkük Valiliğini kazanacaktır ama Kerkük ne kadar “Kurdistan’ın kalbi” olacaktır, orası şüpheli. Bu kadar parçalı bir tablo karşısında Kürtlerin Kerkük’ü kendi ulusal çıkarlarına hizmet edecek bir biçimde yöneteceklerine inanmak zor. Üstelik bu parçalı durumun, daha ciddi riskleri beraberinde getirmesi olasılığı da vardır.
Şu durumun da tartışıldığını biliyorum. KDP’nin ısrarları sonrasında bazı güçler bir KDP’linin Kerkük valisi olabileceğini belirterek YNK’den esnek olmasını istediler. Ancak Türk devletinin YNK’ye dönük saldırı ve tehditlerinden sonra, YNK bu teklifleri geri çevirdi. Ayrıca bilinen bir gerçek de var. Hewlêr’in durumu ortada. Başûr Kurdistanı’nın başkentini KDP kontrol ediyor. Ancak bu başkentin her noktasında Türk devletine ait askeri, istihbari ve ticari kurumlara rastlamak mümkün. Hewlêr artık Kurdistan’ın diğer parçalarından, hatta Güneyli olup KDP’li olmayan Kürtler için bile güvenli değil. Eğer bir KDP’li Türk devleti destekli Türkmenler ile Arapların yol açması sonucunda Kerkük valisi olursa, Kerkük’ün durumunun Hewlêr’den farklı olmayacağını hatta daha kötü bile olabileceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Biliyorum, bu açıklıkta yazmam bazılarını rahatsız edebilir. Ancak net ifadelerle söylemek ve eleştirmek gerekir. Kürtler arası bu uyumsuzluk, sadece Neo-Osmanlı siyasetini savunanların çıkarlarına hizmet eder. Bu risk karşısında keşke Kürtler uzlaşabilse ve gerekirse bir KDP’li, Türk devleti destekli olmak yerine Kürtlerin desteğiyle Kerkük valisi olabilseydi. Doğrudur, KDP’yi, bir KDP’li valiyi kontrol etmek güçtür. Ancak Türk devletinin desteğiyle Kerkük’e vali olacak birini ve bu valinin partisini kontrol etmek daha da güç olacaktır. Çünkü bu durumda karşıda sadece KDP değil, aynı zamanda Türk devleti de yer alacaktır.
Elbet müneccim değilim. Seçimin sonuçlarının ne olacağını bilemem. Ancak sonuç ne olursa olsun Kürtler kendi çıkarları ve kazanımlarını esas alarak hareket etmeliler. Hala geç kalınmış değil. Seçimler tamamlandıktan sonra sonuçları esas alan bir yaklaşımla Kürtlerin kazanımları lehine adımlar atılabilir. Unutmayalım, bu durum tüm Kürtleri ilgilendiriyor. Türk devletinin kendi emellerini yaşama geçirememesi için seçimin tüm tarafları, özellikle de Kürtler daha sorumlu davranmak zorundadır.